Küresel ölçekteki basılı, görsel ve dijital medya üzerinden ve uluslararası sinema ve dizi endüstrisi aracılığı ile, dünyanın ‘2. Soğuk Savaş’a girdiğine dair ‘subliminal’ bir bilinçaltı saldırı ile karşı karşıyayız.
Sabah yazarı ekonomist Kerem Alkin, bazı dizilerde işlenen ve aynı zamanda Rotschild ailesi tarafından James Wilson’a kurdurulan The Economist dergisinde kış geliyor şeklinde yapılan vurgunun aslında yeni soğuk savaş dönemi için subliminal bir bilinçaltı saldırı olduğunu savunuyor. Şöyle diyor Alkin:
The Economist’in 2017 biterken, 2018’in ilk haftasını da kapsayacak şekilde çıkardığı ‘noel özel sayısı’nın kapağında, Çin’i temsil eden bir kaplanın bizlere baktığı ‘kış’ teması vardı. Dünyaca dikkatle takip edilen ‘Game of Thrones’ dizisinde de ana tema başından beri ‘winter is coming’; yani, ‘kış geliyor.’ Açık bir şekilde, bu tür küresel ölçekteki basılı, görsel ve dijital medya üzerinden ve uluslararası sinema ve dizi endüstrisi aracılığı ile, dünyanın ‘2. Soğuk Savaş’a girdiğine dair ‘subliminal’ bir bilinçaltı saldırı ile karşı karşıyayız.
Alkin’e göre yeni dönemin en bariz özelliği ise ülkelerin birden fazla yüzünün olması:
2. Soğuk Savaş döneminde, ‘4 suratlı mitolojik varlıklar’ gibi, dünya siyasetine şekil veren ülkelerin siyasi ilişkileri de matruşkaya dönüşmüş durumda. İç içe geçmiş yüzlerden oluşan matruşka parçalarında, ABD, Rusya ve Çin, hepsinin birden fazla yüzü söz konusu ve hangisinin gerçek yüz olduğunu anlamak hayli zor.
Bu nedenle, Suriye meselesi başta olmak üzere, Rusya ne zaman Türkiye ile hangi ‘yüzü’ ile diplomatik ilişkiyi sürdürüyor; ikili ilişkilerin sürekli ‘güven’ ve ‘samimiyet’ testinden geçtiği bir sürecin içindeyiz. Bu noktada, ABD’nin bir önceki başkanı Obama döneminde, Rusya ve Körfez için izlenen siyaset bambaşkaydı ve bunun bir uzantısı olarak, hem Rusya’ya hem de Körfez’e petrol fiyatları üzerinden ‘gözdağı’ verilmeye çalışıldı.
ABD’nin petrol fiyatları üzerinden dünyaya dizayn verdiğini hatırlatan Alkin, bugün ABD’nin farklı bir oyun kurgusu içinde olduğunu, özellikle Çin’in enerji ihtiyacını karşılayan İran için durumun çok zorlaştığını yazdı:
2008’de 149 doları, 2012’de ise, 130 dolara yakın bir seviyeyi test etmiş olan bir varil ham petrol fiyatı, 2015 ve 2016’daki çöküş ile 30 doların dahi altını gördü; ardından, ABD petrol ve enerji şirketlerinin isyanı ile, 40 dolar civarına yerleştirildi. Rusya ve Körfez ülkeleri ekonomik açıdan hayli zor bir sürece girdiler. Rusya 280 milyar dolar döviz rezervi kaybetti.
Bugün ise, Başkan Trump ile ABD, bu defa Çin’e ve Asya-Pasifik’e yönelik yeni bir oyun kurgusu içinde. Ve Rusya’nın ve Körfez’in konumu değişti. Bu durum, Çin’in enerji ihtiyacını karşılayan İran için yeni zor günleri gündeme getirdi.
Oysa Obama döneminde, İran ile ‘nükleer anlaşma’ sağlanmıştı. 2018 için ortalama varil petrol fiyatı 60 dolar olarak beklense de, İran gerginliği ile petrol 70 dolara doğru hamle yaptı. Bu yeni kurguda, petrol ithalatına bağımlı ülkelere yönelik, ‘enflasyonist baskı’yı ve ‘enerji ithalatı faturası’nı tırmandırmaya yönelik bir ‘sert ve acımasız’ oyun gözleniyor.
Türkiye olarak, 2018’i stratejik açıdan çok iyi kurgulamamız gerekecek.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *