‘Kendi aralarında bütünleşirken, Müslümanları darmadağın ediyorlar’

‘Kendi aralarında bütünleşirken, Müslümanları darmadağın ediyorlar’

“Kitlelerin psikolojilerini anlamak için sokaklara çıkmak, gözlemde bulunmak ya da sosyal medya üzerindeki tutumlarına bakmak yeterli. Sınırsız bir tüketim ve açlık duygusu baskın oluyor. Zaten emperyalizmin de arzu ettiği bu.”

Ortadoğu ve Müslümanlar üzerinde sürdürülen savaşların tamamı İslâm milleti ve düşüncesine karşı haçlı bir ruh içeriyor. Batılılar bunu hiçbir zaman gizlemediler, göz ardı da etmediler.

Ali Haydar Haksal, Milli Gazete’deki köşesinde Batının İslam ve Müslümanlara karşı bakışını değerlendirdiği yazısında uyguladıkları politikaları ve İslam dünyasının içine düştüğü durumu da ifade ediyor. Batı ve Emperyalizm Müslümanlarla Dalga Geçiyor başlığını taşıyan yazısında Haksal şöyle diyor:

Batı; benmerkezci, çıkarcı ve sömürücü. Batı, kendi insanını önemsiyor, dışında kalanları ise sadece bir araç olarak görüyor. Batı derken buna bütün Hıristiyan dünyasını ve bu dünyayı güden ırkçı bir Siyonizm de dahildir. Çünkü bugün Batı’nın belası Siyonizm’dir ve bundan da kurtulunmuyor. Dünya ekonomisini yönlendiren ve yöneten onlar. Medya ve iletişim araçları onların denetiminde. Bugün Abede’yi felaketlere ve çıkmazlara sürükleyenler de onlar.

Kendi aralarında bütünleşir ve çatılar oluştururken özellikle Müslümanları darmadağın ediyorlar. NATO, BM, UNESCO, AB bunların tamamı çatı kuruluşlar. AB; Katolik Hıristiyan ümmet birliğidir. AB’nin çatı ve merkez ülkeleri on iki devletten oluşuyor. Onlara dahil edilen Ortodokslar sadece yardımcı unsurlardır. Bulgaristan, Sırbistan ve diğer Balkan ülkelerini kastediyoruz.

Bu topluluklar kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmüyorlar, yabancıları da istemiyorlar.

Ortadoğu ve Müslümanlar üzerinde sürdürülen savaşların tamamı İslâm milleti ve düşüncesine karşı haçlı bir ruh içeriyor. Batılılar bunu hiçbir zaman gizlemediler, göz ardı da etmediler. İşgal ettikleri ülkelerin gelirlerine el koyuyor ve ipotek altına alıyorlar. Silâh satıyorlar, birbiriyle savaştırıyorlar. Aç kalan ülkelerin insanları karınlarını doyurmak için Batılıların kapılarında sürünüyorlar. Fakat içlerine de almıyorlar. Göçmenler onlar için tehlikelidir. Kabul ettiklerini ise köle gibi kullanıyorlar, varoşlarda yaşamaya mahkûm ediyorlar. Kapılarını sıkı sıkıya kapatıyorlar. İnsan yerine koymuyorlar.

Çaresiz kalan bu insanların sığınacakları kapıları yok. Birlikteliklerini sağlayacak ruh ve bilinçten yoksunlar. Çünkü ülkelerin aydınları zihnen zaten küçük çıkar hesaplarının peşindedirler. İdealleri sadece öykünmeci ruhtan kaynaklanan bir bakış. Siyasal iktidar ya da muhalefet etrafında odaklanmış gazeteciler kitleleri duygularıyla yönlendiriyor ve sürüklüyor. Düşünürler ise tamamen göz ardı oluyorlar.

Kimi kavramlar ve bakışlar put haline getiriliyor. Kitleleri iman derecesinde bağlıyorlar. Onlar ise kendilerine yol gösterecek, ufuk açacak bakışlardan uzak tutuluyorlar.

Özgürlük, demokrasi, adalet kavramları tamamen ve sadece kendileri için.

Müslümanların zihin dünyası karışık. Batı yanıltmacası karşısında kuklalarıyla birlikte bir savrulma içindedirler. Geçen zamanda yaşananları, yanıltıcılıkları ve sahtelikleri unutuyorlar. Çünkü kendilerine önerilen, gösterilen büyülü kavramların parıltısı gözlerini ve gönüllerini alıyor.

Ellerinde güçlü nedenler, araçlar bulunuyor Batılıların.

Müslüman dünyanın insanı genç ve sürekli kendini yeniliyor. Bu yenileniş bilgi, düşünce ve bilinç ile donanımlı hâle getirilmedikçe sonuçlar hep aynı oluyor.

Kitlelerin psikolojilerini anlamak için sokaklara çıkmak, gözlemde bulunmak ya da sosyal medya üzerindeki tutumlarına bakmak yeterli. Sınırsız bir tüketim ve açlık duygusu baskın oluyor.

Zaten emperyalizmin de arzu ettiği bu.

İnsanlık tüketim belâsı ile yeterince kuşatılmış durumda. Tüketenler ile üretenler arasında uçurumlar var. Çünkü üretenler, sömürenler. Müslümanların en büyük açmazı da üretimden vazgeçmeleri.

Ortadoğu savaşları nedensiz değil. İran olayının patlak vermesinin ardından tabii ki zihnen dikkatler çok yönlü işlemek durumunda. Bölgenin tamamen kontrol altına alınması gerekiyor. Çünkü Siyonizm güdümlü Abede emperyalizmi Kudüs’ü İsrail’in başkenti fiilen ilan etti. İran ayaklanması ile onlar birbiriyle uğraşsın, onlar sonuca rahat varsın diyedir. Zaten Türkiye epey bir süredir kontrol altında. Ayak bağı olan yolsuzluklar ile özellikle de kimi iç müdahaleler ile denetim altındadırlar. Şöyle ki Türkiye, İsrail anlaşmaları ile zaten kendini bağladı, çıkmazı da bu.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • ersin ertuğrul
    5 Ocak 2018, 11:40

    Yazının genel muhtevası itibariyle "kuklayı da kuklacıyı da" hedef alan isabetli, sade bir içerikte yazı olduğunu görüyoruz. İstemezcülüğü çağrıştırmıyor. Ki bu bilindiği üzere Batı emperyalizminin sömürdüğü ülkelerde yerli acentaların kullandığı en revaçta propaganda malzemesidir. Haklılık payı olan örnekler elbette zikredilebilir. Lakin işlevselliği göz ardı edilemez.

    Batı’nın yumuşak gücü olan yerli acentalarının, "epistemelojik" gayretleri bu ve bundan daha nitelikli yazılarla deşifre edilmeli.

    Aynı zamanda, "Batılılaştırma çabasının deşifresiyle" eşgüdümlü olarak İslamın referansları (*) eksenli "Müslüman kültürü analizi", "Müslüman kültürüne ivme kazandıracak yeni fikir, aksiyon/fiil önerileri" geliştirilmelidir. Ki sömürüye açık zemin oluşmasın, var olan da ortada kalkabilsin.

    Yazının bir yerinde genel muhtevasıyla çelişki arz edebilecek bir kısım da dikkatimi çekti. Yani hem "sömüren, yayılmacı, hıristiyan Batı’dan" bahsedilecek hem de onların "epistemelojik, ontolojik ve felsefi/dini" zemininden beslenen "özgürlük, demokrasi, adalet" kavramlarından medet beklenilecek. Bu değerlerin İslam Milleti’nden esirgendiği iması yaratılacak. Bu apaçık bir çelişki yazı muhtevası için.

    Bu hususlarla birlikte bir gazeteci olarak yazı sebebiyle kendilerini tebrik eder, teşekkür ederim.

    (*)Son ilahi hitap, İlahi hitabın hayata aksi olan Resulullah’ın örnek hayatı ve bu zeminden beslenen akl/kalp

    REPLY