“Şeytan modern döneme kendini daha çabuk uyarladı ve mutasyona uğrayıp yeni numaralarla karşımıza çıktı. İbahiyye anlayışı tam ve hakikat anlamında bir deccal olarak karşımızda duruyor.”
Faruk Beşer, Yeni Şafak’ta geçmişteki yazılarından birinde ateizm ve deizm konusunda görüşlerini paylaşmıştı. Türkiye’de son yıllarda artan oranda dikkat çeken ve tartışma mevzuu olan bu konuda önemli noktalara değiniyor Beşer. “Gençlerimiz neden aeist ya da deist oluyor” başlıklı yazısının ilk bölümünde bir okuyucusundan gelen mektubu paylaşan Beşer, ikinci bölümünde ise deizmin nasıl bir hastalık olduğunu, Türkiye’de hangi şartlar altında bu hale geldiğini inceliyor. Şöyle devam ediyor Faruk Beşer:
Daha önce de bir öğretmen, lisedeki öğrencilerinin hep deizme kaymakta olduklarından yakınmış, çare sormuştu. Ona da çok emin olmadığım tavsiyelerde bulunmuştum. Malum deizm kısaca, tanrı var ama bize karışmaz demek. Yani şirkin bir çeşidi.
Sanıyorum imanın bozulma sürecinde ateizmden önce deizm geliyor. Bunun sebebi ne? Kesin bir şey söyleyemeyiz, inanmayanların sayısınca farklı sebep olabilir. İşin en başında şeytanın niçin inanmadığını düşünelim. Kibre kapıldı, aslını bahane ederek kendisinin daha üstün olduğunu sanıp Âdem’e secde etmedi. Firavun’da Nemrut’ta ve Ebu Cehil’de de belki aynı hastalık vardı. Ama sebebin sadece bu olmadığı da açık.
Cumhuriyet nesli pozitivizmin ilmihâliyle yetişti. Bu tahribat en az yüz sene daha gider. Bilimin tanrılığını belki yine ancak bilim sonlandırabilir. Şu anda modern dünyanın, tarihinde hiç görmediği kadar bir bolluk yaşıyor olması öbür âlem inancını örseledi. İnananlar için bile cennet dünyaya taşınır gibi oldu. İbahiyye denen, canının istediği her şeyi yapabilirsin inancı yaygınlaştı. Medya da bunu körükledi. Şeytan modern döneme kendini daha çabuk uyarladı ve mutasyona uğrayıp yeni numaralarla karşımıza çıktı. İbahiyye anlayışı tam ve hakikat anlamında bir deccal olarak karşımızda duruyor. Çocuklarımız yatağına girip yorganı başına çektikten sonra bile akıllı (!) telefonlarıyla istedikleri dehlizlere girebiliyorlar. Bunun diğer adı da dünyevileşme. Beşer tarihi hep bu nefis ve şeytan putuna karşı savaşım tarihidir. Ya onlar mağlup edilip mukabilinde medeniyetler kurulmuş, ya onlara mağlup olunup helake gidilmiş.
O halde şeytan, nefis ve onları besleyen zevkusefa hayatı deizmin de, ateizmin de baş sebebi. Bu sahada şeytanlaşmış insanların ve düşünce sistemlerinin asıl şeytanlardan daha çok iş gördükleri de açık. Zaten asıl şeytanın bir noktadan sonra insana, ‘sen devam et, ben bundan fazlasını yapamam, Allah’tan korkarım‘ dediğini bize Kuranıkerim haber veriyor.
Allah’ın (cc) “ey müminler, takva ile kendinizi koruyun ve dürüst insanlarla beraber olun” emrine uyarak böyle dürüst mektepler, arkadaş grupları bulamamak, yalnızlığı ve yine modernizmin bir hastalığı olan bireyselliği tercih etmek de bunun bir başka sebebi. İnsanın kötülüğe en yakın olduğu an, tek başına kaldığı andır. Bu arada daha önce açıklamaya çalıştığımız cemaat, fırka ve mektep ayırımını da yeniden ve iyi anlamak gerek.
Bir başka sebep, bazı köksüz (bu anlamda kopuk da diyebilirsiniz) akademisyenlerin Batı kalıplarıyla İslam’ı şekillendirme, beşeri ilahlaştıran Hümanizmin metotlarıyla Kur’an’ı Kerim’i anlama denemeleri, müminlerin bile kafalarını karıştırmaya yetiyor. Müsteşrikler inancımızı bizimkiler kadar sarsamadılar. Çünkü biz onları zaten kötü niyetli olarak tanıyoruz. Ama bizim bazı hocalarımızın; bırakın Sünneti ve fıkhı, Kuranıkerim’i bile baştan sona tutarsız ve çelişkilerle dolu ve yarısından çoğu bugün uygulanamaz eskimiş bir kitap gibi takdim ediyor olmaları, din ve iman konusunda bilgisi yeterli olmayan gençlerin akidelerini bozdu, kafalarını allak bullak etti. Her şeyden şüphe eder hale geldiler. Ama bu hocalar, Kuranıkerim ifadesiyle ‘yine de zannediyorlar ki, güzel şeyler yapıyorlar‘.
Anlaşılan bu durum biraz daha sürecek. On dokuzuncu asrın başlarında ‘artık din öldü’ denirken, yeniden canlandığı gibi, biz de önce kendimizi düzelteceğiz ve Allah nurunu yeniden tamamlayacak. Tesellimiz bu.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *