Girişimci ekosistemindeki farklılaşma ‘iş yaşamında zihni modelleri’ değiştiriyor
Mesafe tanımlamasının yeniden yapılması, geri-bildirim döngüsü ve sapmaları düzelterek ilerleme koşullarının değişmesi, birikim yeteneklerini koruma ve uzun dönemli gelecekleri güven altına alma koşularını da değiştirdiğinden “girişimci ekosisteminin” önemli değişkenlerinden biri olan “gözetim ve denetim” olgusu çok farklı içeriklerle donanıyor.
Dünya gazetesinde yer alan haberde, gelecek günlerin girişimcisi, ekosistemin “kontrol alanında” da farklı yeteneklerle kendini donatmak zorunda kalacağı kaydedildi.
Edilgen kontrol alanı genişliyor
Denetim ya da kontrol ikiye ayrılır: Biri “etken kontrol” diye adlandırılır. Etken kontrol insan tarafından yapılan kontroldür. Uzmanlık ve ayrıntı bilgisi gerektirir. İleri düzeyde uzmanlaşmış işgücü ihtiyacı vardır. Diğeri, “edilgen kontrol” diye adlandırılır; insana bağımlı olmayan, tamamen “sistemin gerçekleştirdiği” kontroldur. Bu iki kontrol biçiminden edilgen kontrol alanı genişlerken, insan-odaklı olan etken kontrol üretim sisteminin dışına itilmektedir. Girişimcinin birlikte çalışacağı insan kaynağını kontrol odağından bakarak değerlendirmesi gerekecektir.
Girişimcinin “ödünsüz gözetim ve denetim” ilkesinin koşulları “sistem-odaklı” olacaktır.
Veri üretiminin hızlanması, büyük veri olgusu, zenginlik üretiminin veriyi değere dönüştürebilme üzerine kayması, veri madenciliği, veri mühendisliği ve analitik uzmanlığı gibi yeni bilgi ve uzmanlık alanlarını öne çıkarmaktadır. Veri-odaklı baktığımızda girişimci ekosisteminde önemli değişmelerden biri analitik yetkinlik ihtiyacı olacaktır. Girişimci ekosistemi, yeni nesil girişimcide “veriyi değere dönüştürmenin temel aracı olan analitik yetenek” belirleyici bir özellik olarak öne çıkmaktadır.
Gelenekle ve inançlarında iş yapmayı “analitik 1.0” aşaması olarak tanımlıyoruz. Günümüzde katlanarak büyüyen veri ve bilgiyle başa çıkabilmemiz için analitik 1.0 düzeyi yeterli değildir; toplumu refaha taşımaz. Görgüye dayalı iş yapma olarak tanımlayacağımız analitik 1.0 aşamasıyla küresel piyasalarda yer edinilmesini beklememeliyiz.
Değişim ve dönüşümlerin çok hızlanmadığı Tarım Toplumu ve Sanayi Toplumu’nun belli aşamalarında “analitik 1.0” aşamasında insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri yaygın bir olguydu.
Sanayi Toplumu’nda rekabetin yarattığı yarış, işinizi sürdürebilmek için dünyanın herhangi bir yerinde o işi en iyi şekilde yapanlara eş düzey becerilere sahip olmayı, yani “hüner”i gerekli hale getirdi.
Yirminci yüzyılın önemli bir bölümünde insanlık iki kutuplu dünyada Batı ile Sovyetler Birliği’nin teknolojik yarışında “hüneri yakalama” yarışına tanıklık etti. “Sen yaptıysan ben de yapabilirim” yarışını hep birlikte izledik.
Sanayi Toplumu aşamasından Bilgi Toplumu aşamasının eşiklerine gelindiğinde, 1970’li yıllarda, rekabet yarışında “hüner” yeterli olamadı; “hünere akıl katan yaratıcı yenilik” rekabetin odağına yerleşti. Bugün, inovasyon bütün toplumların gündemindeki önemli bir sorundur; sorunun gündemin ön sıralarına tırmanmasının nedeni, bağlantıları alabildiğine artan, iletişimi kolaylaşan dünyamızda yaratıcı yenilik yeteneklerini geliştirmeden rekabet gücü yaratmanın mümkün olamamasıdır.
Girişimcinin önündeki yol
Mevlana, “İki yol ver her insanın önünde/Kolayını arar gelenekte dininde/ İçine yolculuk yaparsa eğer / Farklı yollar bulacaktır derinde” diyor. Hawking’ anlatımıyla gerçeklik diye bir şeyin olmadığını, zihni modele göre gerçeklik olduğunu söylüyor. Diyor ki, “Zihni modelinizin varsayımlarını değiştirdiğinizde gerçekliğiniz de değişir.” İçimize yolculuk yaparak farklı yolları ararken, zihni modelin ne denli önemli olduğunu unutmamak gerekiyor.
Ekosistemlerdeki değişmeler girişimci insanın zihni modelini değiştiriyor. Değer üreterek insan yaşamını kolaylaştırma işi olan girişimcilik anlayışımızı değiştirmek zorundayız. Maddi ve kültürel zenginlik üreterek insan yaşamını kolaylaştırmanın insan-odaklı bir yanı olan girişimci kişilik bir çok alana yeni bir bakış açısıyla yaklaşmak zorundadır.
Birincisi, “kapsayıcı kurumlara sahip çıkma bilinci”dir. Kapsayıcı kurum bilinci gelişmemiş girişimci değer üretmede kendinden beklenen katkıyı yapamayacaktır.
İkincisi, “geniş pazar” kavramının bileşenleri değişmiştir. Daha önceki aşamalarda tanımlanan “geniş pazar” bugün “platform yapılar” çerçevesinde oluşan, mekan sınırlarına çok bağımlı olmayan bir yaklaşım gerektirmektedir.
“Dışa ve dünyaya açık olma” özelliği yeni girişimciliğin gerek şartıdır. Bu şartı yerine getiremeyenlerin iyi girişimci olmaları zordur.
Teknoloji insanın performansını artırma gücünü insanın yerini almaya yöneltse de, uygarlıkların her aşamasında “kalifiye iş gücü” ihtiyacı olacaktır; girişimci kendi kalitesini artırma kadar kalifiye iş gücünü bir araya getirme konusunda ileri düzeyde ustalık gerektiren bir uğraş alanı olacaktır.
Yeni nesil girişimcilik “yüksek yenilikçi iş gücünü” bir araya getirebilme yetkinliği gerektirecektir. Bu açıdan, yüksek nitelikli iş gücünü seçebilecek donanımlara sahip olmadan iyi bir girişimci olmak güçtür.
Girişimciyi besleyecek “ileri düzeyde bir altyapı” gerekiyor. Kore’de kilometre kareye 6 kilometre fiberoptik kablo düşerken, sizin ülkenizde bu 300 metre ise, Koreli girişimci ile “rekabette şans eşitliğini” daha başından yetirirsiniz. Bu açıdan bakıldığında girişimci ekosisteminin olumlu sonuçlar üretebilmesi tam anlamıyla bir “toplumsal bilinç” yaratmayı gerektirmektedir.
Yeni nesil girişimcilerin “yüksek hukuki güvence” yaratan ortak ve iklime ihtiyacı vardır. Hukuk, gelecekte ihtilafları çözmenin aracı olmaktan çıkarak, fırsat değerlendirme aracı olarak önem kazanacaktır. Bu açıdan yeni girişimci ekosisteminde “yüksek hukuki güvence” hayati önemdeki etkenlerden biridir.
“Güçlü bir orta sınıf” da girişimcinin gözlemesi, ihtiyaçlarını iyi tanımlaması gereken alandır.Bu alanla ilgili değişmeler, girişimci ekosisteminin ilgi alanlarının başında yer alır. Ayrıca “marka bilinci” ve bilgili ve temas halinde bir halkın varlığı da yeni girişimci ekosisteminin özenle değerlendirmesi gereken alanlardır.
Rekabet; teknolojinin yarattığı rekabet kadar eski ve yeni ekosistemlerin kavranmasını da gerektirmektedir. Bu açıdan, eski ekosistemin “tampon mekanizmalarını” iyi anlayan, “yeni ekosistemlerin” fırsat ve tehlikelerini kavrayan bir girişimci insan ihtiyacı artıyor.
Veriden değer üretme çağındayız
Her şeyin “veri” ürettiği bir çağa girdik. Makineler birbirine iletişim kurarken ; ürünlerin doğası değişerek her ürün bünyesinde bir algoritma ve yazılım barındırmak zorunda kalıyor; her şey birbirine bağlantılı hale getiriyor (IoT); internet, bulut, blockchain, sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik gibi yazılım tabanlı “erişilebilirlik”, üç boyutlu baskı ve eklemeli üretim teknikleri gibi daha önceki üretim süreçlerini alt üst eden teknolojik gelişmeler ekosistemi yeniden tanımlamayı gerektiriyor.
Bugünün çok belirgin gerçeklerinden biri de, “petrol-odaklı” tasarlanan bir önceki aşamanın paradigmalarının, “veri-odaklı rekabete” dönüşmeleridir. Geleceğin toplumları arasındaki ilişkileri belirleyecek olan “veri egemenliği” olacaktır. Kuruluş ve kurumların birikim yeteneklerini korumasının ve uzun dönemli geleceklerini güven altına almasının gerek şartı, veri derleme, saklama, işleme ve değere dönüştürmedir.
Veri egemenliğinin çok az sayıdaki şirketin eline geçme olasılığı,”veri tekeli”dir. Petrol- odaklı rekabet aşamasında tekelleşen şirketleri yasal düzenlemelerle parçalayarak “rekabet alanı” açılabiliyordu. Veri üretiminin doğasında ise bölündükçe etkisini artırma var. Bir veri şirketini bölmek onun etkisini azaltma yerine büyütme potansiyeline sahiptir. Veri tekelleri ile mücadele, geleneksel tekellerle mücadeleden daha zor olacaktır.
Analitik 2.0 aşaması, küresel ölçekte katlanarak büyüyen verilerin oluşturduğu “büyük verinin” ehlileştirilmesidir. Veri-odaklı değer üretme 21.yüzyılda egemen olmanın kaynağıdır, ama büyük veri içinde kirlilik de barındırmaktadır. Büyük verinin ehlileştirilerek, işimize yarayanları ayıklama, yaramayanları eleme yapan “veri madenciliği” belirleyici bir yetkinliktir. Büyük verinin ayıklanması, işlenmesi ve işimize yarayacak verilerin tanımlanması yeni rekabet düzeninin merkezi sorunlarından biridir.
Analitik 3.0 aşaması ise ehlileştirdiğimiz verileri bir “ürüne ya da iş yapma metoduna” dönüştürmektir. Verilerin elenerek ehlileştirilmesi, uygun bir yöntemle bilgiye dönüştürülmesi bizi rakiplerimizden bir adım öne taşıyabilir. Yeni dünyada bilgi ve bilgininin yaşam zenginliğine yansıtılması çok önemlidir, bizi Tiresias’ın dediği gerçekliğe götürür:” Bilgi bir şey kazandırmadığında, bilge olmak üzücüdür.”
Analitik 4.0 aşaması ise “müşteri için bir değer üretmektir.” Alışkanlıktan analize geçerek işlerimizi yönetme, büyük veriyi ehlileştirme, işe yarar verilerden yeni bir ürün ve yeni bir işyapma metodu çıkarma gerekli adımlardır, ama yeterli değildir. Yeni ürün ve metotların müşteri nezdinde karşılık bulması gerekir. Kalite, maliyet, çeşitlilik, yaşam kolaylığı, sorun çözme gibi üretim değerlerini içermelidir.
Analitik 5.0 “geri bildirim döngüsü: kendini yeniden üretebilme yetkinliğidir.” Milyarlarca yıl evrimleşen gen mutasyona uğruyorsa; insan aklının tasarladığı süreçlerde aksamaların olması son derece doğaldır. Bu nedenle, kendimizi korumak, uzun dönemli geleceğimizi güven altına almak istiyorsak, süreçlerin gözetim ve denetimini ödünsüz yapmalıyız. Gözetim ve denetimlerde, tasarladıklarımız ile elde ettiklerimiz arasındaki mesafeyi oluşturan “deneysel mesafeleri” sürekli “ince ayarlarla” düzelterek, kendini yeniden üretme mekanizmalarını diri tutmayı gerektirir. Analık ihtiyacı, girişimci ekosistemini yeniden tanımlamayı gerektiren önemli değişmelerden biri olarak not edilmelidir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *