Başarı Zorluklarla Beraberdir…

Başarı Zorluklarla Beraberdir…

Çilesiz başarı olmaz! Eğer başarılı olmayı istiyorsanız bir yanınız acı çekecek. “Bir dağın zirvesinde yılana da rastlanır, kuşa da… Biri sürünerek gelmiştir, biri uçarak.” Zirveye “sürünerek” gelen, yani “meşakkat” çeken, elbette “zirve”nin değerini de bilecek, “zirveden inmesi” de uzun bir süre alacaktır. Ama zirveye “uçarak” gelen, yani pek fazla zahmet çekmeyen, “zirvenin değeri”ni bilemeyeceği için,

Çilesiz başarı olmaz! Eğer başarılı olmayı istiyorsanız bir yanınız acı çekecek.

“Bir dağın zirvesinde yılana da rastlanır, kuşa da… Biri sürünerek gelmiştir, biri uçarak.”

Zirveye “sürünerek” gelen, yani “meşakkat” çeken, elbette “zirve”nin değerini de bilecek, “zirveden inmesi” de uzun bir süre alacaktır.

Ama zirveye “uçarak” gelen, yani pek fazla zahmet çekmeyen, “zirvenin değeri”ni bilemeyeceği için, yine uçarak iner…

Tıpkı kardeşlik bilincimizde böyle olmalı. Çok kolay elde edilen kardeşlikler çok çabuk bitiveriyor. Çünkü bizler görüyoruz ki Müslümanlar kardeş sözünün içini tam olarak dolduramıyorlar. Birbirleri ile belirli konularda anlaşabiliyorlarsa çabucak kardeşler oluyorlar ve yola koyuluyorlar. İnanın acılarını hiç paylaşmamışlar. Ve kriz anlarını, acılarını yönetemiyorlar. Eğer bizler omlet yapmak istiyorsak yumurtaları kırmak zorundayız. Birimizin bir yanı acımalı işte böylesi kişilerin yokluğu çekiliyor. Fedakârlıkta bulunmaya razı kardeşlerimiz yok.

Belki birilerinin hayatını adayıp aç susuz sürünerek geldiği bütün bir birikimini Allah için yaptığı Salih amellerinin meyvelerini bir diğer kardeşlerimiz tüketiverecek gibi.

Biri birlerimizin değerli olduğunu yaşayarak anlamalıyız. İslam adına fedakârlık edecek çok sayıda insanımız, topluluğumuz yok. Belki bu günlerde çokça baskı altında değiliz. Dinimize çok fazla saldırı olmuyor. 28 Şubatta olduğu gibi sıkıntılar ile karşılaşmıyoruz. Bu rahatlık bizlerin birbirlerimize verdiği değeri unutturmuş olabilir. Çünkü Müslümanlar bir arada ancak sevgi ile kalabilirler. Kardeşlik bağı en güçlü bağdır ve kopması mümkün değildir.

Yüce Allah bizler için şöyle söylemektedir.

“ Hep birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, bölük bölük olmayın ve anın Allah’ın size verdiği nimeti, anın o zamanı ki düşmandınız birbirinize, kalplerinizi uzlaştırdı, nimetiyle kardeş oldunuz.. İçinde ateş olan bir çukurun tam kenarındaydınız sizi kurtardı ordan. Allah, doğru yolu bulasınız diye delillerini böyle açıklar işte.” (Al-i İmran–103)

Yüce Allah bu ayette hep birden topluca Allah’ın ipine sarılmamızı istiyor. Demek ki bir arada olmamız Allah’ın bize yüklediği sorumlulukları birlikte yerine getirmemiz gerekiyor. Kardeşlerimizle bir arada olmayı noktalamak bize bırakılmış bir mesele gibi görünmemektedir.“ Hep birden Allah’ın ipine sımsıkı sarılın”, ayette Allah’ın ipine hep birden sarılmayı emr ediyor. Müslümanların, Allah’ın ipine ayrı ayrı değil beraber sarılınması gerektiği söyleniyor. Herkes kendince bir yol belirlemeyip, bölük bölük olup ayrılığa düşmeden kardeşler olarak kalmamız emr ediliyor.

Kur’an müşrik, kafir kimselere karşı onların ve fitnelerinin yok olup yeryüzünde Allah’ın dini hakim olana kadar mücadele etmeyi öngörüyor. Fakat Allah’ın dinine düşmanlık beslemeyen, hatta aynı düşünceleri paylaştığımız kişilere karşı davranılması gereken tavır çok daha farklı belirlemiştir.

Bu kardeşlerimize karşı ilişki şeklimiz ise çok farklıdır. Allah çok değişik bir yöntem ve yol göstermiştir. Bu kardeşlerimizle ilişkilerimizde, onları yok sayıp onlarla mücadele etmek yerine aradaki kırgınlığı yok etmeye çalışmalıyız

“ Ve iyilikle kötülük bir değildir. Aranızdaki düşmanlığı (kötülüğü) en güzel bir muameleyle defedin, bir bakarsın ki aranızdaki düşmanlık olan kişi, sanki senin en yakın bir dostun olmuştur.” (Fussilet- 34)

Görüldüğü gibi Allah buyuruyor, aranızdaki kini, düşmanlığı, kırgınlığı yok etmeye çalışın. Bizler ile ayrılığa düşen kardeşimizin bizi sevmesini istiyor isek, dostumuz olmasını istiyorsak, onunla vahdeti sağlamak peşindeysek, onunla kırgınlık sonrasında kavga halini sürdürmeyi, onun aleyhine çalışmayı, onu itibarsızlaştırmayı ve bizi haklı görmesini istemeyi terk edip onunla iyi geçinip aradaki husumeti, kırılganlığı yok etmeye çalışmamız gerektiğini anlıyoruz. Elbette bu zor bir iştir herkesin yapabileceği bir çaba değildir. Kur’an, bu konuda da şöyle buyuruyor:

“Bu huy, sabredenlerden başkasına verilmez ve akıldan, tedbirden büyük hisseye sahip olmayanlara bu nasip olmaz. Ve eğer şeytan seni vesveseye düşürür de bu huydan vazgeçirmeye kalkışırsa  hemen sığın Allah’a; şüphe yok ki O her şeyi duyar ve bilir.”  ( Fussilet–35–36)

O yüzden kardeşlerimiz ile olan ilişkilerimizde ki sorunlarda Kur’an’ı hakem kılmayı unutmayalım. Bu tarz meseleler kendi başımıza karar vereceğimiz meseleler değildir. Her şeyden önce bağlısı olduğumuz şey sadece İslam’dır. Kişilere endeksli bir dini yaşamıyoruz. Bizler Allah katındaki duruşumuzu birileri endeksli belirlememeliyiz. Yapıların sadece bir vesile olduğunu unutmayalım. Kendimize bir anlam yükleyeceksek bu sadece Allah’ın dini İslam ile olacaktır.

 

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *