Kur’an hatimlerinin çokça yapıldığı, şu oruç ve Kur’an ayında, rızkın da, elbisenin/örtünün de hayırlısının ‘takva’ olduğu vurgusu, zihinlerin uyarılması ve doyurulması gereği niçin hiç kimsenin hatırına gelmez, getirilmez!
Konu bir mahalle camimizin kapısına dernek görevlilerince iliştirilen bir uyarı yazısı…Aslında fotoğrafını çekip de bu yazıyı yazmayı, düşüncelerimizi paylaşmayı düşünüyorduk ki bahse konu afiş, ilan, uyarı yazısı, her ne derseniz deyiniz, yerinden kaldırıldığı için bunu gerçekleştiremedik. Konumuz, hatırlayacağınız üzre bu sitede yayınlanan ‘Bir Tesbih de Sen Çek’ konulu yazımızın benzeri olarak bir camimizin bayanların giriş kapısına kadir gecesi öncesinde yapıştırılan ‘Bayanlar Kadir Gecesi Hazırlıklı Gelin’ ikaz yazısı ve hatırlattıkları ile ilgili… Ve başka açıdan üstünü örttüğü, hatıra getirilmeyen farklı noktalar… Keza malum günle ilgili mesaj trafiği değinisi…
Uyarı yazısının sırf o cami özelinde yaılması ile diyanet camiasının bir mutadı olarak malum özel günlerdeki hissiyatları da gözeterek ihmal etmediği adeti olarak bu işin yapılmış olması gerçekleri ve sonucu değiştirmiyor. zaten bu hissiyatı da kendileri besliyor, büyütüyorlar malumunuz. Özel gün ve geceler retoriği bu manada en çok malum duygusal gerekçelerle malum camiaların işine geliyor. Bu arada ekleyeyim ki aynı gün başka bir çevrenin ‘Kadir Gecesi’ kitapçığını hediyesi(!) mukabili dağıtıyor olması da hiç tesadüfi değil. Bilakis her yerde benzerlerine bolca tesadüf edebileceğiniz birer vakayı adiye türü işlerden…
Sizin Kur’ani hakikatler etrafında bu retoriğe itiraz etmeniz, uyarılarda bulunmanız yine malumunuz bu camialarca saptırılmakta, karalanmakta, dikkatlerden kaçırılarak etkisiz kılınmaya çalışılmaktadır. Düzenlerinin bozulmaması, çarklarının sürmesi adına! Adetlerin ibadetlerin, algıların gerçeklerin yerine geçmiş olması, halkın, kitlenin, avamın çanak tutması, sözlük anlamıyla cehaletinin bir doğal sonucu olsa da bu cehaleti sürekli ve koyu kılan bu retoriği icat eden, savunan ve sürdüren havassın, tavanın cürmü hiç de azımsanacak gibi değildir!
Şimdi, kastettiğimiz uyarı, hatırlatma, dahası icbar edici, yükümlülük yükleyici o yazının direkt kastı; ‘gelirken tedarikli gelin, üzerinize her zamankinin ötesinde paracıklarınızı bolca getirin!’ mealinde tedbir içerikli bir uyanıklık, bir ikaz! Bunu bilenler biliyor, yaşayanlar şahitliğini yapıyor. muhataplığının kadınlara indirgenmiş olması kimseyi yanıltmasın, bir taşla ikinci kuşu vurmak kabilinden, aynı aile fertlerinden oluşan cemaatin iki kere elinin cebine atılmasının, daha doğrusu cebine el atılmasının bir uyanıklığı bu! Erkekler sair zamnlarda zaten daimi muhatap!
Bakınız eleştiri, insanların sadakalar, zekatlar, infaklar konusunda teşviki meselesi değil asla! Zaten bu mesele de o kabilden bir husus değil! Daha ziyade camilerin teşrifatı, tamiratı, belli mekanların müştemilatı gibi hususlarda kullanlıyor oluşu bu akarların! Yoksa bu milletin zekat, sadaka, infak meselesi konusunda esaslı bir şekilde, çok ciddi olarak uyarılması, teşvik edilmesi, ataletten kurtarılması gibi bir sorunumuz olduğu kesin! Bu bir bahsi diğer!
Ancak öncelikle müslüman zihnin mala mülke bakışı, zekat sadaka hakikatine ulaşması, malın mülkün bir fitne unsuru oluşu, namazla, oruçla zekat ve sadakaların arasının ayrılmaması gerektiği konularında uyarılması, yeniden inşa edilmesi gerekmez mi?
Elbette Allah’ın adının anıldığı mescidlerin Allah’tan korkan/ittika eden, ahireti uman inananlar eliyle imar edilmesi gerekiyor evvelemirde, yine Kur’anın beyanına göre! Ve fakat en az aynı hassasiyetle bu imarın sırf binanın duvarlarına hasredilip anlamın, fonksiyonelliğin, amacın, asıl işlevin ihmal edilmemesi, israf ve şatafata düşülmemesi öncelik ve şartıyla! Keza asıl imar önceliğinin insan düşünce ve davranışları, zihninin yeniden inşası faaliyetlerine hasredilmesi, kesfedilmesi zaruretinden sonra!
Yani bu uyarı yazısı aslında, bu manada insanın yaratılış amacının, imtihan olgusunun, ibadet/kulluk boyutunun, Kur’ani hakikatlerin hatırlatılması, açık gizli, az çok vermenin, elleriyle önden sunduklarının ötede daha güzeliyle bulunacağının bilinciyle Allah’ın rızasını kazanma amaçlı ve gösterişten uzak bir şekilde gönül hoşluğu içinde verilmesi muradıyla yapılsa, her zaman, her yerde ve şartta tekrarlansa o zaman anlamlı olur.
Kur’an hatimlerinin çokça yapıldığı, şu oruç ve Kur’an ayında, rızkın da, elbisenin/örtünün de hayırlısının ‘takva’ olduğu vurgusu, zihinlerin uyarılması ve doyurulması gereği niçin hiç kimsenin hatırına gelmez, getirilmez! Dahası, takvanın ne olduğu, neler getirip götürdüğü, insanımıza anlatılmaz, analiz edilmez, anlaşılmaya çalışılmaz! Niye; oyun bozulacak, tezgah yıkılacak, retorik anlaşılacak diye mi? Uyumaya, uyutmaya devam! Uyar’mak ise hak getire! Hak ile uyaranlar ise ne kadar az, kulak veren de hak getire! Engel koyanlar, yaftalayanlar, karalamaya, hakikatleri karartmaya devam edenler ise cabası!
Aynı gün özelindeki mesaj trafiği ile ilgili olarak da bir şeyleri eklemek lüzumu hissediyoruz, belki malumu ilam kabilinden tekrar olacak ama, tekrarda fayda vardır ve umulur ki fayda verir; en azından kendimize, kendimiz için…
’Bu bir kandil mesajı değildir’ diyerek bir şeyler hatırlaymaya çalıştığımızda, hemen peşi sıra kandilinizi kutlayan mesajlar yağıyor! Belki insanlar bir ironi ile bize mesaj veriyorlar da, bu uyanıklığı gösterenler ‘acaba’ deme, kaygılanma endişesi nedense taşımıyorlar! Aslında arama motorlarından birine ‘kandil’ yazıp tarihçesine, nice bir algı olduğuna bir baksalar, belki akledecekler de nerde! Hazır yasinler, okunmuş hatimler, paket dualar, zikir paketleri benzeri, şimdilerde de hazır kandil mesajları çok kolay ve bolca bulunabiliyor ne de olsa! İnsanlar çocukların ellerinden oyuncaklarının alınması benzeri hırçınlaşabiliyorlar bir de! Yine üstad Said Çekmegil benzeri ‘Biz kandil kullanmayı bıraktık, florasana geçtik!’ deseniz de, ‘kandillere katran döktü geceler’ diye bir şeyler ima etseniz de kimsenin üzerine alındığı yok! Herkes anlamak istediğini alıyor, yeni bir sayfa açmaya yanaşmıyor! Kafa konforunun bozulmasını istemiyor! Alan razı, veren razı geçinilip gidiliyor; ‘Allah ne der, razı olur mu?’ diyen yok!
Şimdi bu yazı ‘Özlenen Bayramlara!’ ikazıyla bitebilirdi normalde de, artık o da bir etki oluşturmuyor. Mesaj değeri taşımıyor belki de! Zira varsa özlenen bir şey, o bir değerdir! Ve o uğurda her türlü fedakarlığa da değer! O değerli olan için de değerini idrak edip, o değeri ona verip bedelini ödemeyi göze almak gerek!
Umarım bu ay, tüm yükümlülükleri ile bir yenilenme, bilinçlenme, istiğfar ve akabinde tövbe, fabrika ayarlarına/fıtrata dönebilmek için iyi bir fırsat olmuştur, olsun! Diğer aylar için bir şarj işlevi görsün! Sözlerin en güzeline mehaz olduğu için ayların sultanı olan bu ay Kur’an ile buluşma, belki tanışma, kaynaşma, hemhal olma ayı olsun! Kulluk ve imtihan şuuru aşılasın! Kardeşliğin önündeki engeller bu idrak ile aşılsın.
En nihayet akıbetiniz bayram olsun!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *