Varsın gelmesin beklediğin; varsın hep beklemekte kal sen. Güneş solgun yüzünü göstermeye gayret ederken gri bulutlar arasından kalan birkaç yaprak tutunmaktadır kuru kalmış dallarına, gökyüzüne uzanmış koca gövdeli ağaçların.
Bir yaprak!
Ve bir yaprak daha!
Sonra yüzlerce ve binlercesi daha. Sararıp düşen milyonlarcası daha.
Sararmış ve çatlamış.
Hasretin sarısı bu yaprağın toprağa. Hasretin çağrısı bu.
Varla yok arasında, hiç medet ummadan bekleyenin çağrısı bu.
Yine bir sonbahar daha, hangi ömrün bilinmez. Takvimden düşen yapraklar değil yalnızca anlatan bahar-ı sonu; gözdeki bebek de görür kara toprağı, üzerini kaplamış olan sapsarı yaprakların. Avazı çıktığı kadar susmuş ve bekliyor, gelen yok!
Gidense hep çok.
Varsın gelmesin beklediğin; varsın hep beklemekte kal sen. Güneş solgun yüzünü göstermeye gayret ederken gri bulutlar arasından kalan birkaç yaprak tutunmaktadır kuru kalmış dallarına, gökyüzüne uzanmış koca gövdeli ağaçların.
Öyle esecektir ki rüzgâr, tek tek ve birer birer savuracaktır her birini bir taraflara…
Bir med-cezir yaşıyor bu biçare ömür yine. Yazdan kalanmış gibi görünen şu günlerde aslında son-baharı yaşıyor bu ömür. Sevgiyi yaşıyor gibi görünen bu beden bir de nefreti yaşıyor her gün ömürden. Umudu bekliyor umutsuzlukların içinden, dostlukları bekliyor düşmanını bilmeden. Var olmayı sürdürüyor en yok olduğu zamanın içinden.
Ses istiyor en sessizinden
Işık istiyor en bilinmezinden…
Çıkış istiyor en bitmezinden…
Yol gözlüyor en gelmezinden…
-yor…
-yor; ve yine…
-yor…
Olmuyor!
Gelmiyor!
İstemiyor!
Ama hep bekliyor!..
Ve sonunda yorgun düşüyor kendini anlatamayışından. Artık ayağa bile kalkacak takâti bilmiyor, bulamıyor en çaresizliklerinin bitiminden…
Sonra üşüyor ve sonra daha da çok üşüyor, öyle ki uyuşuyor artık beden. Derin bir uykuya dalıyor, zamanı gelince uyanmak üzere…
1 Comment
Hakan
2 Mart 2019, 12:13👍👍👍
REPLY