Hayatının geri kalan kısmını bu fark gününde Kur’an’ın söndürülemez ışığının ilhamıyla sürdürme, cahili karanlıklardan, şeytanın adımlarını izlemekten, heva ve hevesine tabi olmaktan kurtulma kararını vererek ve yeni bir sayfa açarak yola koyulanların Kadir Geceleri hayırlı olsun!
Mübarek ramazanın son günlerine yaklaştığımız vasatta, tam bir muhasebe ve muhakeme arefesinde olmamız gerekir iken, geleneksel din algısının, vicdanlara hapsolmuş, hayatın damarlarından çekilmiş bir biçimde, ibadetlerin adetlere evrildiği, belirli gün ve haftalar enflasyonuna en önde ve büyük önem atfedilerek yerleştirildiği bir ‘Kadir Gecesi’ yanılsaması ile tekrar karşı karşıyayız!
Tabi, ‘bin aydan hayırlı’ olunca akan sular duruyor, sizin berraklaştırmaya, arıtmaya çabaladığınız sular durulmuyor! Yola girildiğinde, sorumluluklar kuşanıldığında, imanın keyfiyetine binaen ameli salihle ibadi bilinç kuşanıldığında ‘kolay olanı kolaylayacağını’ söyleyen Rabbimizin uyarılarının hilafına, yapıp etmeleri ile, duygu düşünceleri ile, yılın kahir ekseriyetinde gayri islami bir yaşantı ile ‘zor olanı kolaylayacak’ bir tutum içinde olan geleneksel kitle ‘mal bulmuş mağribi gibi’ bu gün ve gecelere dört elle sarılmaktadır! Yine ‘Ruhbanlığı Biz emretmememize rağmen, onu uydurdular ve ona da hakkıyla uymadılar!’ hatırlatmasında olduğu gibi ‘ihya’ etmek şöyle dursun, tabiri caizse katlediliyor, farklı bir din görüntüsü ve algısı inşasına malzeme taşınıyor!
Şimdi ‘Böyle yapmayın, şöyle şöyle yapın!’ demenin veya ‘Ya, zaten bir şey yapılmıyor, bırakın bari bugünlerde gelsinler, atmosferi tatsınlar!’ türü yaklaşımların iler tutar bir tarafı var mı? Resmen kaş yapayım derken gözler çıkarılıyor! Neresinden tutulsa elde kalacak hurafeler, bidatler, israiliyyat kirlilikleri!
Allah’ın rızasını celbedeyim derken, gazabını çakmek! Ucuzcu, beleşçi, kolaycı, hazırcı, sorumluluk almayan ve istemeyen, hayata müdahale etmeyen, ne olsa ‘geç’ diyen, hakla batılın karıştığı, iletilen dinin yerine üretilen beşer heva ve hevesi kaynaklı tamamen farklı bir din algı ve formatı her yanı kuşatmış, bedenleri rehin aldığı gibi zihinleri de istila etmiş durumda! Ne diyeceksin, neresinden başlayacaksın, hangi birisini düzelteceksin! Doğru bilgi olmayınca doğru davranışlar da olmuyor pek tabi!
Hayatımıza rehber ve kılavuz olsun için gönderilen din ve onu en açık ve doğru biçimde örnekleyen rasülün sahih sünneti ve sireti bir kenara bırakılıp ataların gelenek ve görenekleri ve Kur’andan ışık almayan anlayış(sızlık)lar başka nasıl bir sonuç doğurabilir ki?
Kendisinde Kur’an’ın indirildiği, bunun şükrü için oruçla bedenlerimizi ve ruhumuzu/zihnimizi-yüreklerimizi-duygularımızı dinginleştirmek, kişilikli kılmak, liyakat edindirmek adına mükellef kılındığımız Ramazan ayının ve özelinde ‘Kadir/kader gecesinin’ diğer binlerce aydan farkı işte bu karanlıkları delip geçecek ilahi ışığın farkına varmak, kadrini bilmektir! O’na tabi olmaktır! Yolunu onunla bulmaktır!
İşte hayatının geri kalan kısmını bu fark gününde Kur’an’ın söndürülemez ışığının ilhamıyla sürdürme, cahili karanlıklardan, şeytanın adımlarını izlemekten, heva ve hevesine tabi olmaktan kurtulma kararını vererek ve yeni bir sayfa açarak yola koyulanların Kadir Geceleri hayırlı olsun! Yoksa üç yüz altmış dört gün yat, bir gün de bir fark oluşturmadan, bir değişim yakalamadan, yine etki oluşturmayacak bir tarzda geleneğin adetlerine sarılarak kurtuluş bekle! 7*24*365* bir ömür (akıl baliğ olduktan/mükellefiyet çağından yakin/ölüm gelene değin) boyu kulluk şuur ve iradesi, kararlılığı, ibadet bütünlüğü, hayatın her an ve mekanınıı kuşatacak iman keyfiyyeti ve salih amel donanımı azim işlerden olarak ‘Ben de müslümanlardanım’ diyen Allah erlerini beklemektedir! Elbette yanılgılarımız, dil ve hal sürçmelerimiz olabilecek, belki geri adımlar da atacağız, yanlışlar da yapacağız, ancak günahta ve isyanda ısrar etmeden halimizle kâlimizle (fiili ve sözlü) tövbeye yönelecek istikameti bozmamaya çabalayacağız!
Bu olumsuz gidişatı, özel gün ve geceler kutlama merasimlerini eklemlenerek ıslah ve ihya etmek olası gibi gözükmüyor! Ürkütmeyelim, bir biçimde gelmiş, bu tarz da olsa bir nüve taşıyan kitleyi kaçırmayalım yaklaşımı doğru bir yöntem olmasa gerek! Tamam, doğruyu en güzel biçimde sunmak önemli ama, faydacılık sonuçta zarar veriyor. Davetin, çağrımızın, tebliğin dili/yöntemi önem kazanıyor bu noktada. Mukabeleler okundu, hatimler indirildi, tesbihatlar (ve onların hatim ve duaları!) yapıldı, oruçlar tutuldu, Afrika özelinde bağışlar yapıldı, öncesinde ve bu anlarda kandil geceleri kutlandı… Kur’an’dan anlaşılan nerede, bizden ne istiyordu, biz ne yaptık, neler yapıyoruz? Geriye ne kaldı? Elde kalan, ele geçen ne? Bayram ertesine bu hassasiyetlerden(!) ne kadarısı taşınabilecek? Bu haliyle taşınsa bir şey değişecek mi? Ekranlar, basın format değiştirdi kısmen de olsa, amaçlanan ne idi, neye hizmet edildi? Şimdi ne olacak; Ramazan sayfa ve ekranları düzenleyenler, İslam’ın ‘İ’sini dahi kale almadan, dahası kafaları karıştıracak, tam tersi şeyleri vurgulayacak, akına kara çalmaya çalışacak, kara dediğini aklamaya çalışacak, değerlerimize hakarete devam edecekler, hem de müslümanım diyen ahalinin fırsat(!) sunması ile!
Sarsılıp özümüze dönmenin, doğruları sarsacak biçimde ve tekrarlı olarak kendimizden başlayarak ulaşabildiği her kişiye ulaştırmak, yaşantımızla örneklendirmek sorumluluğumuz devam ediyor!
Namaz, infak özelinde ibadi bir yaşam tarzı, kesintisiz olarak, nasıl yükümlülüğümüz ise bu bilgi ve bilincin yegane ve tartışmasız pınarı/kaynağı Kur’an hayatımızın hep merkezinde olmak durumundadır ki kadir gecelerine erebilelim, kavuşabilelim!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *