Tunus ve akabinde Mısır’daki gelişmelerden sonra önemli bir dönüm noktası olabilecek Libya izlenmeye başlanmıştı! Bu izleme hâlâ devam ediyor! Ancak gelişmeler beklenenin(!) dışında cereyan ediyor! Hesaplamalar, beklentiler tutmamış gibi görünüyor. Önceki yazımızda değinmeye çalıştığımız ‘halk hareketlerinin’ bu türedi versiyonundan ne gibi hâsıla devşirilebileceğini merak ettiğimizi belirtmiştik! Şimdi buna Libya özelindeki gelişmelerin beklentisini; genel geçer, sosyal
Tunus ve akabinde Mısır’daki gelişmelerden sonra önemli bir dönüm noktası olabilecek Libya izlenmeye başlanmıştı! Bu izleme hâlâ devam ediyor! Ancak gelişmeler beklenenin(!) dışında cereyan ediyor! Hesaplamalar, beklentiler tutmamış gibi görünüyor.
Önceki yazımızda değinmeye çalıştığımız ‘halk hareketlerinin’ bu türedi versiyonundan ne gibi hâsıla devşirilebileceğini merak ettiğimizi belirtmiştik! Şimdi buna Libya özelindeki gelişmelerin beklentisini; genel geçer, sosyal hareketlerle ilgili kriter oluşturulup oluşturulamayacağı, bir veri görülüp görülemeyeceği meselesini de eklemek durumundayız!
Esasında daha yakın geçmişte, yıkımın hâlâ sürdüğü, az kalsın bizim de direkt içine yuvarlandırılmakla yüz yüze geldiğimiz Irak örneği ortada duruyor! Saddam’ın rolünü Kaddafi üstlenmiş gibi! Yöre halklarının akıl tutulması da sürüyor maalesef! Akif merhumun dediği gibi; ibret alınmayınca tarih tekerrür edip duruyor!
Bilgi bombardımanının yanına–ki bu bilginin ekserisi malumat türünden dezenformasyon, algı yanıltma, idrakleri kirletme amaçlıdır- gerçek bomba bombardımanı başlatıldı! Şimdi ‘kına’ kimlere gerekir, kimler kına arayışında iyi gözlemlemek gerekiyor! Halkın kendisinin başlatmış olmasını umduğumuz süreç artık çok faklı boyutlara evrildi! Umarız, şimdiye değin olduğu gibi gelen gideni aratmaz! Kaddafi beklenen rolünü iyi oynuyor, işbirlikçilerden beklendiği haliyle! Kızmakta da bir yere kadar haklı değil mi Avrupalı kuzu postlu sırtlan kümesi dostlarına! Onun da hatası, bilmediği, yanlış bildiği o dost zannettiklerinin maskesiz, makyajsız, gerçek ve çirkin yüzlerinin melanetidir! Ya da eksik bilerek, kendini emin zannetmesidir! Kurtlukta kanunun düşeni yemek olduğunu, kendisinin esasında kurt rolü verilmiş tavşan oluşu gerçeğini idrak edememesidir! Keza ‘Bu bir haçlı seferidir!’ herzesini de ‘kendisi ile yanlış kastedilen doğru söz’ kategorisine katabiliriz! Be sefil, sen çağırmadın mı onları bir nevi yapıp ettiklerinle, Saddam’ı ne çabuk unuttun?! Birleşmiş milletlerin ‘hak-hukuk’ anlayışı seküler ve insan(isyan ve nisyan) temelli olduğundan başka ne bekliyordun?! Onlardan adalet ummak en büyük adaletsizliktir zaten! Sana biçilen zelil rolün ne kadar süreceğini umuyordun?! Kimden medet umuyorsun?! Kitabulahdarınla yeryüzü firavunluğunu, nefsî ilahlığını ilelebet mi sandın?! Halkının yanında değil de gücün hakkından yana tavı alırsan, o gücün bir gün sana döneceğini niçin düşünmedin?! Senin bombaların, sırtlan sürüsü batıl batının bombalarından niçin ehven olsun?! Yer altı ve yerüstü zenginliklerini o melunlara peşkeş çekene kadar, kendi yazdıklarınla ilahlık iddiası güdene kadar, o haçlı felsefesini zamanında idrak etseydin de sırtlan sürüsüne kulluk yapacağına âlemlerin Rabbi olan, yegâne güç ve kudret sahibi yaratıcımıza teslim olsaydın ya! Kimi kime, niçin şikayet ediyorsun?!
Batının şirret yüzünü de bilvesile tekrar görmüş olduk! Tabi gören gözler, akleden kalpler için! Çanakkale günleri ile ilgili programların kotarıldığı vasatta, merhum Akif’in ‘Çanakkale Destanı’ şiirine ciddi eğilmek gerekiyor! Nerede insan hakları, nerede eşitlik, nerede hoşgörü, nerede özgürlük, nerede demokrasi?! Hak getire! Sahte imajlarla, sadece yüzeysel ve yüzümüze üflenen bu kavramlarla iğdiş edilip duruyoruz! Batının Afganistan’a ve Irak’a demokrasi götürmek için girdiğini sağır sultan bile işitti! Demokrasi ihracının vesilesi de adrese teslim ‘bomba’! Kur’anın ‘işin başına geçince ekini ve nesli helak ederler, hiçbir emniyet tanımazlar’ uyarılarını dikkate alan mı var?!
Cumhurbaşkanının birleşmiş milletler kararına meşruiyet atfetmesi, Arap ülkeleri ve İslam konferansı örgütünün çelişik tutum ve söylemleri, oradaki kabilelerin ne idükleri birer muamma ve akıl karışıklığının/tutulmasının birer tezahürü! Yağmurdan kaçarken doluya tutulma tehlikesi ile karşı karşıya kalan Libya halkı da, bu zillete bugüne kadar ne bahasına katlandığının, müsaade ettiğinin analizini iyi yapmak durumunda! Kitabullah dururken insan marifeti ile bir meydan okuma hadsizliği içeren kitabulahdara teslim olmak, ‘aklını kullanmayanların üzerine pislik yağar’ düsturunca başka bir sonuç doğurabilir mi?!
Şimdi doğru referanslarla, tek tek yöre halklarının kendi ayakları üzerinde durabilmesi için yegâne güç Allah’a ve kitabına yönelme, teslim olma zamanı! Düşünme, akletme zamanı! Yakın geçmişte, yakın coğrafyalarda yaşananlardan ders alma zamanı! Bir aklı evvelin dediği ve çokça yuttuğumuz zokalardan biri olarak ‘Libya bölünmeli!’ tehlikeli diktesine karşı müteyakkız olunmalıdır! Böl parçala yut taktiği sürüyor! Akabinde de ırkçı yaklaşımların uzağında ‘kardeşlik’ vurgusu öne çıkarılmalıdır! Yapay sınırların ötesinde bir ‘ortak değerler’ manzumesi oluşturulup bunları pekiştirecek adımlar emin bir şekilde kararlılıkla atılmalıdır! Bu söylendiği kadar kolay değildir, zaman ve emek ister! Hâkimler hâkiminin adetullahını, sünnetullahını, toplumsal değişimin yasalarını, tabi olduğu kurallarını doru tespit etme, doğru okuma zamanı!
Biz hep birlikte ‘oku’malarımıza devam edelim!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *