Şükrü Hüseyinoğlu kardeşimizin daveti üzerine daha önce yapmış olduğumuz umre ibadetimiz hakkında “Kur’an Nesli Kültür Merkezi’nde” bir sunum gerçekleştirdik. Bu vesile ile İstanbul’u da gezme fırsatı bulduk. Ben bu gezimizle ilgili sizlere de faydasının dokunacağını düşündüğüm izlenimlerimizi aktarmaya çalışacağım. Gezimiz bayram sonrası olduğu için otobüs bulmakta oldukça zorlandık. Ek servislerle gitmek zorunda kaldık ve çok
Şükrü Hüseyinoğlu kardeşimizin daveti üzerine daha önce yapmış olduğumuz umre ibadetimiz hakkında “Kur’an Nesli Kültür Merkezi’nde” bir sunum gerçekleştirdik. Bu vesile ile İstanbul’u da gezme fırsatı bulduk. Ben bu gezimizle ilgili sizlere de faydasının dokunacağını düşündüğüm izlenimlerimizi aktarmaya çalışacağım.
Gezimiz bayram sonrası olduğu için otobüs bulmakta oldukça zorlandık. Ek servislerle gitmek zorunda kaldık ve çok yorucu idi. Üstelik otobüs garajlarında beklemek ve aktarmalı gitmek zorunda kaldık. Dönüşümüz uçakla olduğundan hızlı ve rahattı.
İstanbul’a vardığımızda ilk olarak Ahmet KALKAN hocamızı ziyaret ediyoruz. Ben hemen İstanbul’da referandum ile ilgili gündemi soruyorum. Tabi ki Müslümanların genel durumunu ve de izlenimlerini anlatmasını istiyorum. Ahmet KALKAN hocam çok mütevazi birisi üzüntüsünü anlatırken bile karşı tarafı kırmamaya çalışıyor. Bana Hz. İbrahim’in puta tapan babasına gösterdiği tavrı hatırlatıyor. Onun ilkelerinde tavizsiz olduğunu fakat puta tapan babasına yine de “babacığım” diye hitap ettiğini söylüyor. Yıllardır destek verdikleri bir grup Müslümanın referandum sürecinde gösterdikleri tavırdan oldukça üzgün. Çünkü buralara verilen emekler söz konusu. Anladığımız kadarı ile aynı üzüntü, kırgınlık Mehmet PAMAK ağabeyimizde de varmış. Bunu yaptığımız sohbet aralarında anlıyoruz. İleriyi iyi tahlil eden bu ağabeylerimiz işin daha sonraki zaman dilimi ile ilgililer. Bu çözülmüşlüğün burada kalmayacağını bu çevrelerin işi başka boyutlara taşıdıklarını bunun ise Müslümanlar adına tam bir çöküntü olacağını düşünüyorlar. Yani olayın sadece oy verip vermeme meselesi olmadığının altı çiziliyor. Dönüşümün bazı kavramların da anlamlarının değiştirme çabaları ile birlikte gittiği yönünde uyarıları dinliyoruz. Konuşmalardan ileriki dönemlerde sıkça zulüm ve adalet kavramların dumura uğratılacağını anlıyoruz. Her şeye rağmen Ahmet KALKAN hocamız umutlu ve çalışmalarına bıkmadan usanmadan devam ediyor. Anlaşılan o ki bu referandum aynı çizgide tavır geliştiren Müslümanlar arasında da yakınlaşmalara sebebiyet vermiş. Sayıları azalsa da nitelikli kadrolar ayakta kalmış. Sohbetimizi noktalamamız gerekiyor çünkü Çeçen kardeşlerimizin yaşadığı semte gideceğiz ve orası uzak bir yerde olduğu için kalkmamız gerekiyor.
Bizi Çeçenler ile ilgili dernek yönetiminden yanlış hatırlamıyorsan Kosovalı bir kardeşimiz karşılıyor. Arabada koyu bir sohbete dalıyoruz. Yaşanılan sıkıntılardan bahsediyor. Bu ara füze kalkanı projesi ile ilgi gösteriler varmış. Kardeşimiz Haksöz çevresine gidip gelen bir kardeşimiz. Bu gösterilerin öneminden bahsediyor. Bense kendisine bir çelişkiyi hatırlatıyorum. Bir yandan bu projeyi gerçekleştiren kesimi desteklerken bir yandan da buna karşı durmak nasıl bir duygu diye soruyorum. İşin öyle olmadığını sohbetlerinin sabaha kadar sürdüğünü bu konulara kendisinin de karşı çıkıp uyarılarda bulunduklarını söylüyor. Anlaşılan o ki referandum süreci bu çevrede de sancılı geçmiş. Ama her şeye rağmen bulundukları cemaat içi birlikteliklerini terk etmemişler. Hemen şunu söyleyeyim bu kardeşimiz çok cesur ve çok gayretli bir kardeşimiz. Nerede ise tüm gününü mazlum Çeçen kardeşlerimizin ihtiyaçları için koşuşturmakla geçiriyor. Cesur ifadesini özellikle kullandım çünkü şu anda marjinal kabul edilen Çeçen meselesini konuşmaya ya da onlara yardım etmeye kimse yanaşamıyor.
Bu sohbetlerimiz ile birlikte dernek binasına geliyoruz. Bizi dernek başkanımız ve İmran abi karşılıyor. Hemen öğreniyoruz ki İmran Abi sınır dışı edilmek istenmiş. Hattab’ın yanında cihada katılmış. Öldü sanılan, ciğeri, dalağı, böbreği olmayan adeta yarım bir insan ve o halde cihadın yetimleri için koşturup duruyor. Dernek başkanının anlattıklarını duyunca ağlamamak için kendimi zor tutuyorum. Bu kardeşler her gün ölüm tehditleri ile yaşıyorlar. Derneklerini kapatmaları için süre bile verilmiş. Sebebi ise mücahitlerin eş ve çocuklarına yardım etmeye çalışmaları. Üstelik bu çocuklar yetim babaları şehid düşmüş. Onlara tavsiye edilen şey bildik şeyler. Mücahidlerin silahlarını bırakmaları ve Çeçenistan’da demokrasiye geçmeleri. Yani parti kurup iktidar olmaya çalışmaları. Ancak bu şekilde destek görecekleri onlara anlatılmış. Tabi ki bu teklif şu günlerde güçlü bir Partileri olan iktidar nimetlerinde faydalanan bütün Ortadoğu’ya model gösterilen müslüman! kardeşleri tarafından götürülmüş. Bu çeçen kardeşlerimizin durumlarını görünce ben çok fazla dayanamıyorum. Bu arada bir günümüzü bu kardeşlere ayırıyoruz. Onlarla birlikte erzak, çekyat alıp, taşıyıp yardımlarda bulunuyoruz. İşin özü bu mazlum Müslümanlarla ne herhangi bir İslami yardım kuruluşu ne de oralarda yaşayan Müslümanlar ilgili değiller. Bu kardeşler de Kafkas kökenli olduklarında bu işi sırtlanmışlar. Çok samimi ihlâslı kardeşler. Diğer Müslümanların kendilerine sormaları gereken çok fazla soru var. Burada şunu da hatırlatalım ki sistemin demokratik değerlere evrilmesi herkes için rahat yaşam anlamına gelmiyor. Bunun şartlarının ne olduğunu tam anlamıyla burada görüyoruz. Tamamen izinli resmi bir dernek Rusya ile olan ilişkilere zarar verecek endişesi ile çalıştırılmak istenmiyor. Üstelik el altında sürekli kapanması için tehditler yağdırılıyor. Geçenlerde bu kardeşler için Star gazetesi haber yapmış. Bu kardeşin eşini ve kendisini esrar satıcısı olarak manşete taşımış. Allah’tan bu kardeşimiz yurtdışında olduğundan haberi tekzip etmek zorunda kalmışlar. Bu haberleri yapanların İslami kimliklerinin de olduğunu duyunca çok şaşırdım. Hele ki Kanal 7 ve Stv gibi İslami! TV’lerin yanlı yayınları çok üzücü. Üstelik Filistin için meydanları dolduran kimseler kendi ülkelerinde misafir olan bu mazlum kardeşlerimize karşı adeta körler ve de sağırlar. Buradan şunu anlıyoruz ki ameller Salih ameller değil. Kötü, çok çirkin Ulasalcılık kokuları geliyor. Müslümanlar maalesef kendileri adına tehlike addettikleri eylemler karşısında kaçacak tenha yerler arıyorlar. Zamanımız kısıtlı olduğu için bu kardeşlerin yalarından ayrılmak zorundayız. Bol bol dualarda bulunuyoruz.
Ertesi gün konferansımız var. Şükrü kardeşimizle buluşuyoruz. Allah razı olsun bizi sıcak bir şekilde karşılıyor. Bu arada ayak üstü de olsa çeşitli müslümanlarla tanışıyoruz. Onları konferansa davet ediyoruz. İstanbul’da ulaşımdan kaynaklı sıkıntılar var. Yalnız buradaki Müslümanlarda tuhaf bir şey var. Ben birçoğundan olumlu anlamda elektrik alamadım. Şükrü kardeşimizin anlattığı şey bu olayı kafamda canlandırmama yardımcı oluyor. Burada Mekke dönemindeki gibi birisi Müslüman olduğunda sahabelerin sevinmeleri anlamında bir olay yok. Burada bir kimse değişip İslami değerlere sarılınca bir diğeri onun için “şu falan kişi bilinçlenmiş” diyormuş. Bu ifade her şeyi açıklıyor işte. Heyecan kaybolmuş üstelik tekfir etmeyelim derken tekfir etmenin doğru anlamı kullanılmadığından kavramın anlamında böyle bir daralma söz konusu olmuş.
Ertesi günkü konferans benim açımdan çok güzel geçti. Güzel bir sunum oldu. İnşallah gelen kardeşlerimiz de memnun olmuşlardır. Bu arada bizleri hiç yalnız bırakmayan Sabahattin kardeşimize ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Bir de sağ olsun yoğun işleri arasında Murat Kirişçi kardeş de arayıp sordu. Bir gün öncesinden gelen İlyas Metin kardeşimizi de unutmuyorum. Allah razı olsun. Şükrü kardeşimiz de bizlere ev sahipliği yaptı. Allah razı olsun, heyecanını yitirmemiş oralarda bir şeyler yapmak için çırpınıp duruyor. Allah yar ve yardımcısı olsun.
Son söz; Müslümanlar kendilerini mutlaka sorguya çekmeliler. Sürekli yenilenmeye, unuttukları değerleri yeniden hatırlamaya çalışmalılar. Yoksa yaptıkları şey hep böyle kendilerini rahatlatma seansları dışına geçmez. İnşallah bizler yürüyüşümüzü sürdürmeye devam edeceğiz. Fakat Müslümanların da bir an önce kendisi dışındaki kardeşlerinin kendisi adına ne ifade ettiğini anlamaya çalışmaları lazım. Karşınızdaki kardeşiniz sizin için ne ifade ediyor? Bu soruyu tüm kardeşlerime soruyorum. Bu soruların bizler için bir anlamı olsa gerek. En emin olana emanet olun.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *