İpekböcekleri salgıladıkları bir tür madde ile üzerlerine koza örerler ve kozanın içerisine kendilerini hapsederler. Sonra zamanla kozayı delmeye başlar. Bu süreç içerisinde kanatları oluşur ve çalıştığı içinde güçlenir ve kozayı delerek uçup giderler. Oradan geçen birisi ipek böceğinin bu çabasını görünce iyi niyetli olarak acıyıp ona yardımcı olmak ister. Bu kadar uğraşmasın, hemen kozadan çıkıp
İpekböcekleri salgıladıkları bir tür madde ile üzerlerine koza örerler ve kozanın içerisine kendilerini hapsederler. Sonra zamanla kozayı delmeye başlar. Bu süreç içerisinde kanatları oluşur ve çalıştığı içinde güçlenir ve kozayı delerek uçup giderler. Oradan geçen birisi ipek böceğinin bu çabasını görünce iyi niyetli olarak acıyıp ona yardımcı olmak ister. Bu kadar uğraşmasın, hemen kozadan çıkıp gitsin diye kozayı hafifçe deler. Fakat ipekböceğinin oluşum süresi erken tamamlandığı, yeterince çalışıp emek sarf edip güçlenemediği ve kanatları oluşmadığı için dışarı çıkıp uçmaya kalktığında uçamaz ve yere düşer, korumasız bir şekilde başka canlılara yem olarak hayatını kaybeder.
Demek ki bir işe hazırlanırken belli bir sürece ihtiyaç var. Verilmesi gereken mücadelenin kendi sırası ve yeri içerisinde verilmesi gerekiyor. Yani kişilerin daha henüz bebek iken yetişkin bir insan gibi davranmamaları gerekiyor. Fakat gelişim süreçleri içerisinde eğer bebek iseler ağlamalılar ki kasları, ciğerleri güçlensin. Yetişkinlik devresine de güçlü bir şekilde geçsinler. Ama yetişkin birer insan iseler karşılaştıkları her engelde ağlayıp durmamalılar. Bıkmadan usanmada amaçları için içinde durdukları kozayı delmek için uğraşmalılar. Öyle ki hala kozalarının içinde olan kardeşler süreçlerini tamamlamış kozanın dışına çıkmış ipekböceği gibi davranmamalılar. İslami süreçlerini tamamlamış kozanın dışına çıkmış kardeşlerde hala kozanın içinde gibi hareket etmemeliler. Saklandıkları bu yerlerden çıkmalılar yoksa güneş görmeyen o koza içerisinde hastalıklar ile boğuşup ömürlerini bu şekilde sefalet içinde tamamlamış olacaklar.
Bu bağlamda İslam adına bir şeyler yapmak için çaba sarf eden kardeşler çevrelerinde sürekli eleştiriye maruz kalırlar. Bu eleştiriler yukarıdaki ipekböceği örneğinde de olduğu gibi iyi niyetli de olabilir. Burada kardeşlerimizin dikkat etmeleri gereken şey bulundukları ulaştıkları seviyelerini iyi tespit etmeleridir. Eğer bulundukları konum yapmaları gereken şeyler için müsait ise eleştirilere kulak tıkamaları ve bu yolda çaba sarf etmeye devam etmeleri gerekir. Çevrelerinden gelen bu iyi niyetli seslere kulak verirler ise bu onlar adına ölümcül dağılmalara sebebiyet verebilir. Hele ki böyle bir durumda kesinlikle bu kimselerin yardımlarına müsaade edilmemelidir. Yetişkin birer insan olan bu kimselerin sürekli bu şekilde bebek tavrı sergilemeleri ve bu halleri ile sizlere yardıma kalkışmaları zaten fiziki açıdan da ters bir durumdur.
Tabi ki bu ipekböceği örneği çok farklı bakış açılarını örneklemektedir. Burada kesinlikle pasif bir durum önerilmediği gibi konumumuzu aşan orantısız hal ve harekette de bulunmayı önermemektedir. Herkesin gelmiş olduğu aşamada bulunduğu seviyesine uygun hareketler içerisinde yer almasını önermektedir. Örneğin bu gelişmelerini tamamlamayan kimseler ile yola koyulduğunuzu düşünün. Karşınızda bilgi birikim ve davranışları itibari ile çeşitli yaş guruplarında kişiler olacaktır. Kimisi bebek kimisi orta yaş kimisi yaşlı kimisi genç. Bu kimseler ile konuşurken her birinin yaş ve aldıkları bilgi birikim itibari ile konuşmaları gereken sözleri birbirleri ile yer değiştirin. Yani bebek olan “cihattan” bahsetsin genç olan “durun daha bekleyelim böyle şeyler ile işimiz olmaz” desin ve siz sözü bu kişiler arasında sürekli yer değiştirtirin. Bu görüntü sağlıklı bir görüntü olmayacaktır. Çünkü her iki söz söyleyicide aslında söyledikleri şeyleri yapamayacak konumdadırlar. Eğer böyle bir duruma bir iyi niyetli kişi müdahale eder ise bu topluluk ve idealleri ölü doğacaktır. Bizleri çürütenin zaten bizden biri olması gerekir. Düşman yardımcı olmaz ve bu düşmanlık bizlerin kanatlarını güçlendirir. Zaten kocaman gövdesi olan ağacı yıkan kuvvetli esen rüzgârlar değildir. Ağacı gövdesinde beslediği kurtlar çürütmüştür. Ağaç içten çürümüştür, zaten yıkılacak, rüzgâr burada sadece bitiş noktasıdır.
İşte yukarıdaki örnekteki yaş belirlemeleri İslami bilgi ve hayatta yaşanılan kısmını ifade etmektedir. Bu şekli ile yapamayacakları şeyleri dillendiren ve hiçbir zaman yapmak istemedikleri şeyler üzerinden gündem oluşturan kimselerin İslam adına olan görüntüleri bir anlam ifade etmemektedir.
İslami tarzda örneklik sergileyen kardeşlerinde bu gelişim seviyelerine çok dikkat etmeleri gerekmektedir. Muhatap aldıkları kimselere seviyelerini aşan yüklemelerde bulunmamalılar. Bu süreç içi doldurularak gitmeli. Kanatlarını sağlamlaştırmaya çalışan birine yapmaları gereken İslami yükümlülükleri yerine getiremiyorken, bu konuda zafiyetler gösteriyorken bu süreci başaramadan kozasını delmeye yardımcı olmamalıyız. Bırakalım kendi kozalarını, zindanlarını kendileri aşsın. Kendi güçlerinin farkına varsınlar ve kendilerini tanıma süreçlerini sağlıklı bir şekilde atlatsınlar. Yoksa bu kardeşler bu arka planı boş olan konuşmaları ile kurda kuşa yem olabilirler.
Öyleyse bizlerde İslami mücadelemizde adımlar atarken süreci tamamlamak, çileyle yoğrulmak, pişmek ve güçlü bir şekilde kavgaya atılmak zorundayız. Hiç kimseyle laf yarışına girmeden, gereksiz yere onları itham etmeden, şu an için bizleri ilgilendirmeyen bilginin peşine koşmadan, bunları dillendirmeden arınmamızla ilgili yürüyüşümüzü hızlandıracak yol azığımızı kazanma çabası içerisinde olmalıyız. Öyle ki bizleri yavaşlatmaktan başka hiçbir şeye yaramayan gereksiz tartışma /çatışma kültürümüzden de uzaklaşmalıyız. Şunu unutmayalım ki hepimiz, kendi konumumuz, seviyemiz oranında zaten bir imtihanın içerisindeyiz. O halde önden gidenlerimizin arkasında kalmayalım. Biraz koşalım, koşar gibi yapmayalım.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *