Batılı değerleri çerçevesinde herkese eşit haklar vermeyi vaad eden Avrupa ülkeleri başörtüsü konusunda yasaktan başka bir yol bulamıyor.
28 Şubat 1997 askeri müdahalesiyle başlayan başörtüsü yasağı, Türkiye’nin gündeminden o günden beri düşmedi.
Özellikle kamu alanından başörtüsünün çıkarılmasını amaçlayan yasak, gösterilen bütün tepkilere, halen sürüp giden “başörtüsü yasağına son” eylemlerine rağmen devam ediyor. Türkiye’nin, halkı Müslüman bir ülke olarak, uyguladığı bu yasak, Avrupa ülkelerine, artan Müslüman nüfusun başörtüsü isteği karşısında örnek teşkil etmesine rağmen, Avrupa Türkiye’nin gösterdiği rahatlığı gösteremiyor.
Avrupa, bugüne kadar Türkiye’nin, Batılı sisteme entegrasyonu çerçevesinde İslami değerlerin hayata müdahalesini asgariye indirme çabası içerisinde, uyguladığı başörtüsü yasağını onaylamasa da, pek ses çıkarmıyordu. Ta ki Avrupa İnsan Hakları mahkemesinde 1’e karşı 16 oy ile alınan “Türkiye’de uygulanan başörtüsü yasağının insan haklarına aykırı bir durum olmadığı” kararına kadar.
Bugün Avrupa, artan başörtüsü talebi karşısında ne yapacağını şaşırmış durumda. Avrupa bir yandan müslümanların inandıkları değerleri demokratik değerlerle telif etmeye çalışırken, bir yandan Müslümanlara yerel parlamentolarda bir takım görevler, milletvekillikleri vererek sisteme dahil etmeye çalışıyor. Ne var ki bu çaba okullara giden Müslüman kız öğrencilerin başörtüsü takma isteklerini bile engellemeye yetmiyor. Batılı değerleri çerçevesinde herkese eşit haklar vermeyi vaad eden Avrupa ülkeleri başörtüsü konusunda yasaktan başka bir yol bulamıyor. Batı’nın kendisine temel aldığı herkese eğitim hakkı, inandığı gibi yaşama hakkı, yasakların kaldırılması ve özgürlük gibi ilkeler gerçekten bir şey ifade etmedikleri gibi sistem kendi güvenliği için kısa veya uzun vadede tehlikeli gördüğü her alanda yasağa başvurabilmektedir.
Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika, İspanya, İsviçre gibi pek çok ülkede yasaklar yerel çapta uygulanırken, tartışmalar da sadece başörtüsü ile sınırlı tutuluyor. Oysa ki esas tartışılması gereken Batı’nın çıkar merkezli hayat görüşü karşısında İslam’ın Allah’a kulluk çerçevesinde öngördüğü hayat anlayışıdır. Başörtüsü yasağı ile müslümanları hayattan dışlama çabasının, her iki değer yargısı arasında gerçekleşmesi muhtemel yüzleşmeyi ne kadar erteleyebileceğini ise zaman gösterecek.
Not: Bu arada, önceki yazımda İktibas’ın yeni sitesinden bahsederken, sitemizin önceki hali için çaba sarfetmiş arkadaşlarımıza teşekkür etmeyi unuttuğum için kendilerine özürlerimi sunuyorum. Allah bu yolda çabalayan herkese ecrini muhakkak verecektir, biz buna inanıyoruz, kendilerine de teşekkür ediyoruz.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *