İçinde yaşadığımız, pek çoğumuzun canı gönülden benimsediği sözde eşitlik ilkesine dayalı bu sistemin bu topluma neler yaptığını niye görmezden geliriz!
İslam’ı ahlak edinmenin tek yolu Kur’an’ın tarif ettiği gibi ve Peygamber (a.s.)’ın bunu nasıl yaptığını öğrenerek olur. Kendi kafamızın, aklımızın buyruklarına uyarak hiçbir yere varılamayacağını şu hali pür melalimiz göstermiyor mu? Bunu göremiyorsak, bu ayrımı yapabilecek İslami bilince ulaşamadıysak bu kimsenin değil, yalnızca bizim sorunumuzdur.
Önümüzde Kur’an var, ama kimimiz pragmatik müslümanım, kimimiz feminist müslümanım, kimimiz özgür müslümanım, kimimiz nur müslümanıyım, kimimiz tasavvuf müslümanıyım diye kendini tanıtıp ortalıkta dolaşırken bu kadarı yetmezmiş gibi bir de hepsinin üstüne tuz biber olan ABANT MÜSLÜMANLIĞI çıktı. Ne yazık ki Kur’an ortada ama ‘Kur’an müslümanı’ yok denecek kadar az. Bu ayrılıklara düşerek dünyamızı kararttık. Bununla da kalmayıp, Allah’a vereceğimiz cevabı bile kaale almaz olduysak, bu konuda Müslümanlar olarak çok iyi düşünmek gerekmez mi dersiniz!
İçinde yaşadığımız, pek çoğumuzun canı gönülden benimsediği sözde eşitlik ilkesine dayalı bu sistemin bu topluma neler yaptığını niye görmezden geliriz! Bana değmeyen yılan bin yıl yaşasın, sloganı bir müslümanın hayatına yön verebilir mi! Ama ne yazık ki verdi bile. Aldatmacalar topluca hayatlarımızı işgal etti. Küreselleşen sistem anlayışı insanlığı hızla içine çekerken, eşitlikçi demokrasi, yalanı ile toplumların huzurunu, dünyasını ve ahiretini kararttı. Nasıl eşitliktir bu ki, kapitalizmin bütün çarkları, bütün eşitlik savunularına inat, bu anlayışa sahip ülkelerde acımasızca dönüyor. Döndükçe de etrafına sadece hırs ve maddiyatçı bir anlayış pompalıyor. İnsanlar çıldırmış gibi heva ve heveslerinin esiri olup çıkıyorlar. Kimse kimsenin gözünün yaşına bakmıyor. Dershane parasını ödeyemeyen genç, intihara kadar sürükleniyor.
İslam ile ilişkisi en dikkatten kaçan konulardan birisi de işsizlik sorunudur. Hani geçmişte İslamı ahlak edinmiş olan bir topluluktan nakledilen örnek bir davranışın olaya tuttuğu ışık yadsınamaz. İslam’ın vicdanlara yerleşmesinin sonuçları hep böyle güzellikleri ortaya çıkarır.
Sabah dükkanlarını açan esnaf, ben siftah ettim, karşı komşum etmedi, diye müşteriyi siftah etmeyene gönderirmiş, o zamanlar. İşte İslam ahlakı bu. Bugün yaşadığımız dünyanın neresinde böyle bir özveriye rastlanır!
Bir tarafta alabildiğine zengin, ama bütün çocukları, damatları gelinleri dışarıda iş bulup çalışan bir aile var. Ne için dersiniz! Kariyer yapmak ve her ay maaşları ile beş altı çift ayakkabı, kıyafet alabilmek için. Diğer tarafta kirasını ödeyemediği için sokaklara atılmış aileler, gözü yaşlı çocuklar, onlara çatı ve ekmek bulmak için çırpınan iş arayan ana babalar var.
Kimse yanlış anlamasın. Ben çalışanı hor görmek için yazmıyorum bunları. O kadar çok bilinçli gönüllüye ihtiyaç var ki bu toplumda. İhtiyacı olmayanlar neden gönüllü hizmetlere talip olmuyorlar da illa da maaş diye direniyorlar. İhtiyacı olmayanlar kenara çekilirse, gerçek ihtiyaç sahiplerine kadrolar açılacaktır. Ama bireysellik denen illet batının en baş edilmesi zor kavramlarından biri olarak geldi ve vicdanları esir aldı ne yazık ki.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *