Süreç devam ediyor, sınavın ikinci adımı var daha amma doğru soru şöyle de olabilirdi: “ Kim kazandı?” Tabi olayın kız-erkek farklı boyutları, iki tarafı da ilgilendiren boyutları olsa da biz yazımızı kızlarımız ile ilgili olarak ele alıyoruz. Kızlarımıza söylüyoruz, gelinlerimiz ( istisnasız herkes/ hepimiz) dinlesin! Yine tartışılması gereken; meslek liseleri düz liseler ayırımı (düz liselerin
Süreç devam ediyor, sınavın ikinci adımı var daha amma doğru soru şöyle de olabilirdi: “ Kim kazandı?” Tabi olayın kız-erkek farklı boyutları, iki tarafı da ilgilendiren boyutları olsa da biz yazımızı kızlarımız ile ilgili olarak ele alıyoruz. Kızlarımıza söylüyoruz, gelinlerimiz ( istisnasız herkes/ hepimiz) dinlesin!
Yine tartışılması gereken; meslek liseleri düz liseler ayırımı (düz liselerin kendi içinde farklı yapılanması) ve eğitim-öğretim programları, seviyeleri, katsayı problemi, sınav maratonu, dersaneler olayı, çocukların tabiri caizse “yarış atı” gibi görülmesi vb. hayli mesele de var, biliyorum…
Ayrıca, erkek çocuklarımıza yaptığımız yatırımları kız çocuklarımıza yap(a)madığımız, dünyalıkları ve dünyaları için yaptığımız fedakarlıkları, ahiretlerine yönelik yapıp yapmadığımız da tartışılması gereken meseleler arasında duruyor. Dahası, yaptığımız fedakarlıkların(!), verdiğimiz tavizlerin lehte mi, aleyhte mi olduğu, kazananın kimler, kaybedenin kimler olduğu, bu fedakarlık ve tavizlerin “ne ve kim” adına “niçin” verildiği öncelikle ve ciddiyetle tartışılmalıdır.
“Kınayıcının kınamasından korkmamak!” burada kimlere söylenmelidir? Kafa patlatırcasına, baş-göz yararcasına doğruluğundan emîn olduğumuz gerçekleri haykırmalıyız! Birbirimizi uyarmalı, gayya kuyusu kenarından çekip almalıyız! Görmezden, duymazdan, hatırlatmazdan/söylememezlikten gelmemeli, üç maymunu oynamamalıyız! Alınanlar, gücenenler, kırılanlar, ayrılanlar, katılmayanlar, dökülenler olacak olsa da belki fayda verir diye öğüt vermeye, uyarmaya ehemmiyetle devam etmeliyiz! Asıl bu konuda taviz vermemeliyiz! Tabi, sözün güzelini ve doğrusunu doğru bir biçimde ve en güzel tarzda söylemeliyiz! Bırakınız geçsinler, bırakınız yapsınlar, bir tavizle bir şey olmaz (Anayasa da bir defa delinince bir şey olmazdı; nerelere gelindiğini gördük!), meydanı birilerine mi bırakalım söylemleri/ zehapları bizim şiarımız olamaz!
Uhud okçuları, “Kızcağızlara sorulduğu zaman!” hangi suçtan öldürüldükleri.. analojilerimizin yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor, beraberce teati ederek! Kurtla kuzunun, aslanla üç öküzün hikayeleri de iyice düşünülmeli! Suyla sınanan Talut ordusunun durumu kulaklara küpe olmalı!
Sınavı gir(e)meden kazanabilmek.. ne güzel! Ne mutlu!
Egosantrik olacak amma, ben kızımı ödüllendirdim, daha doğrusu o beni ödüllendirdi/ onurlandırdı… Rabbimizin de ödüllendirmesini, bu acizane ibadeti kabulünü diliyoruz… Tabi duamız hepimize… Rabbim hidayet ettikten sonra kalplerimizi saptırmasın… Gözümüzün aydınlığı olacak evlât nasip etsin…
Perukla bile sınava alınılmadığı haberlerini veya bir ilköğretim öğrencisinin başörtüsü ile ilgili müracaatına AK Parti merkezinin “Kılık kıyafet yönetmeliğine uyulmalıdır!” cevabını tartışmaya gerek var mı?!
Söylenecek şey çok amma, meramımız anlaşılmış olsa gerektir, lafı uzatmaya gerek yok! Lafı eğip bükmeye ise cevaz yok!
İdam sehpasındaki temelin “Bu bana bir ders olsun!” demesi durumuna düşmeyelim!
“Eyvah!” demeden “ALLAH” diyelim!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *