Bu cüsseleri bir tonluk ağırlığı taşıyabilecek olan bu filler küçük demir kazıklara bağlıdırlar. Fakat ne ilginçtir ki bu kazıkları zorlayıp bağlı kalmaktan kurtulmaya hiç çalışmazlar. Neden mi böyle bir şey yapmıyorlar? Çünkü yıllar öncesinden bunu yapmamaları konusu onlara öğretilmiş de o yüzden. Filler küçük ve güçsüzken ağır bir zincirle demir bir kazığa bağlanıyor. Yavru fil
Bu cüsseleri bir tonluk ağırlığı taşıyabilecek olan bu filler küçük demir kazıklara bağlıdırlar. Fakat ne ilginçtir ki bu kazıkları zorlayıp bağlı kalmaktan kurtulmaya hiç çalışmazlar. Neden mi böyle bir şey yapmıyorlar? Çünkü yıllar öncesinden bunu yapmamaları konusu onlara öğretilmiş de o yüzden. Filler küçük ve güçsüzken ağır bir zincirle demir bir kazığa bağlanıyor. Yavru fil ne kadar zorlarsa zorlasın kazığı yerinden oynatamadığını fark ediyor. Sonradan fil ne kadar büyük ve güçlü hale gelirse gelsin, yanı başında duran kazığı gördüğü sürece hareket edemeyeceğine inanmaya devam ediyor.
Aklınızda hemen bir şeyler canlanmıştır. Sakın bizler içinde böyle bir şeyler yapılmış olmasın. Hani onca haksızlığa onca ezilmişliğe rağmen haklarımızın gasp edildiğini bilmemize rağmen ve üstelik sayıca binlerce filin cüssesi kadar ağırlıkta olmamıza rağmen neden sesimiz hiç çıkmıyordur acaba? Demek ki daha önceki zamanlarda bizlere de bir şeyler öğretilmiş olmalı. Yani biz buna kısaca öğretilmiş çaresizlik diyelim.
Bilim adamları bir kafesin içine beş adet maymun koymuşlar. Kafesin tavanına muz salkımları asmışlar ve kafesin ortasına da bir merdiven koymuşlar. Maymunların ne yapacaklarına bakmışlar. Doğal olarak maymunlardan biri hemen merdivenlerden tırmanarak muzları almaya çalışmış. Ancak maymun tam muzları alacakken dışarıda üzerine tazyikli su püskürtmüşler merdivendeki maymun neye uğradığını şaşırarak apar topar aşağıya düşmüş ama bu arada aşağıdaki maymunlarda sudan nasibini almış ve hepsi ıslanmıştır. Tekrar başka bir maymun merdivenlere çıkmış yine muzları alacakken tazyikli suyla aşağıya düşmüş ve diğer maymunlarda ıslanmıştır. Üçüncü başka maymun davranmış merdivene ancak bu sefer bütün maymunlar bu merdivene çıkmaya çalışan maymunun üzerine çullanarak bi güzel dövmüşler. Sonra kafesten bir maymun alınmış ve yerine yeni bir maymun konulmuş. Doğal olarak yeni maymunun yaptığı ilk iş muzları almak için merdivene koşmak olmuş, olmuş ama daha önce ıslanmış olan maymunlar hemen yeni maymunun tepesine çullanıp bi güzel pataklamışlar. Tabi yeni maymun neden dayak yediğini anlayamamış zavallı. Kafesten daha önceden ıslanmış maymunlarda biri daha çıkarılmış ve yeni bir maymun konulmuş. Yeni maymun girer girmez muzları alabilmek için hemen merdivenlere koşmuş ama buna yeltendiğini anlayan eski maymunlar ve son gelen ve ıslanmayan ama dövülen maymunda dahil olmak üzere hepside yeni maymunun üzerine çuvallanmışlar ve bi güzel dövmüşler. Buradan çıkarılan sonuç. Birincide ilk grup maymunda merdivene çıkan maymunda ıslanmış ancak aşağıdaki maymunlarda ıslandıkları için başka bir maymun çıkmaya yeltendiğinde tekrar ıslanmamak için merdivene çıkmaya çalışan maymunu pataklamışlardır. İşte bu durma öğrenilmiş çaresizlik deniliyor. İkinci durumda ilk gruptan çıkarılıp yerine giren ilk maymunda daha merdivene çıkmaya yeltendiği anda dövüldüğü için diğer maymunların bunu neden yaptığını anlamamasına rağmen, kendisinden sonra gelen yeni maymunu merdivenlere çıkmaya çalıştığı zaman, daha önce diğer maymunlar gibi ıslanmamasına rağmen ıslanan maymunlarla beraber bir olup son gelen maymunu dövmüştür. Buna da öğretilmiş çaresizlik deniliyor.
İşte bu yüzden İnsanın daha önceki yaşadığı başarısızlıklar yeni bir şeyler denemesine engel oluyor. Ve yine aynı insan daha önceki başarısızlıklarından etkilendiği için başkalarına da bu deneyimlerini anlatarak, yeni bir şeyler yapmaya çalışan insanları da etkiliyor ve
onlarında yolunu kesiyor. Bu yüzden bizler bu kimselerin daha önceki başarısızlıklarını önemseyerek veya daha önce yaşadığımız başarısızlıkları sürekli güncelleyerek hiç bir yere varamayız. Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki başarmak için mutlaka denenecek yeni bir yol vardır.
Yukarıda kimi yerlerde alıntılara yer verdiğimiz tanımlamalar biz Müslümanların hedefleri noktasındaki yürüyüşlerinde de etkili olan faktörlerdendir. Yakın çevrenizden uzaktaki kardeşlerinize, dostlarınıza kadar birçok kimsenin hep yakındığı konulardır bunlar. Yeni bir şeyler yapmaya kalktığınızda hep yakınmalar işitirsiniz. Yine mi aynı tekrarlar ya da biz bunları daha öncede görmüştük gibilerden sözler. Aslında tüm bu olumsuzluklar konusunda kulağımızı tıkayıp yola devam etmek en karlı olanı olsa gerek. Çünkü başarı ancak yürüyenlerin, koşanların, yola devam edenlerin olacaktır.
Şimdi aktaracağım şu kurbağalar ile ilgili hikâyede gerçekten bizlere çok şey anımsatıyor. Kurbağalar kaçışırken arka guruptaki kurbağalardan bir kaçı bir kuyuya düşmüşler. Yukarıya çıkan kurbağalar aşağıda kalan arkadaşların yukarıya çıkmayacaklarını anlayınca onlara çaba göstermemelerini hep bir ağızdan tembih ediyorlarmış. Diğer kurbağalar bu olumsuz sözlerden etkilenip güçlerini tam olarak kullanamamışlar ve kuyudan çıkamayarak ölmüşler. Yalnız içlerinde bir kurbağa yukarıdaki arkadaşlarının, çıkmayacağını, uğraşmaması gerektiğini söylemelerine inat onların sesleri yükseldikçe yukarı çıkmak için çaba sarf etmeye devam etmiş. Ve sonunda da kuyudan çıkmayı başarmış. Arkadaşları sonra anlamış ki bu kurbağanın kulakları hiç duymuyormuş. Bu yüzden de arkadaşlarının kendisini desteklediklerini, tezahürat ettiklerini sanıp tüm gücü ile konsantre olup bu işi başarmaya çalışmış. Ve sonunda da o çukurdan kurtulmayı başarmış. Ne dersiniz bizlerde bu kardeşlerimize karşı sağır olmayı eneyelim mi? Eğer böyle yapmaz isek Allah rızası için yapmak istediğimiz şeylerin hiç birini yapamayabiliriz. Sonuçta bu kardeşlerimiz geçmişten aldıkları olumsuzlukları bizlere de öğretmiş olacaklar ki bu İslamı öğrenmeye aday binlerce kardeşimizin de zararına olacak bir zemin oluşturacaktır.
İnşallah bizlere hiç kimse korkmayı öğretemez. Biz Müslümanların tek öğreticisi tek terbiye edicisi Âlemlerin Rabbi yüce yaratıcımız Allah’tır. Bizler öteki dünyanın varlığına kalpten inanıyoruz. Ve hiçbir şüphe duymuyoruz. Ölümünde bir başlangıç yeni bir hayat olduğuna iman ediyoruz. O yüzden Allah’a tam olarak iman etmemiş bu toplulukların kavramları asla bizlere pasif durmayı emredemezler.
İktibas Dergisi’nin 30 yıllık muazzam bir dik duruşunu sergileyen dergi çalışmasının internet ortamında da aynı titizlikle devam etmesini diliyorum. Bu bağlamda İktibas Dergisi de umarım sonsuza kadar bu hak yoldaki yürüyüşünü sürdürecektir. İnşallah yolda kalmış, terkedilmiş, mücadele azmi kırılmış tüm Müslümanlar için birer barınak olur. Allah yar ve yardımcımız olsun.
Selam ve dua ile…
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *