Tevhid akidesini gereği gibi anlayınız ve ona toz kondurmayınız. Şirk veya küfür niteliği taşıyan şeylerden onu titizlikle koruyunuz. Bunun için Kur’an’dan başka bir şeyi ölçü almayınız. Zira Allah bu konuda kendisine ortak tanımaz. Nitekim Resulullah da bu konuda aynen böyle yapmış, akidesini yalnızca Kur’an’dan almıştı…
Ercümend Özkan
Bu yazımızda kız-erkek bütün gençlerimize, özellikle de müslümanım diyen, hele hele asıl İslâm, Kur’an İslâmı üzerinde olduğunu söyleyen veya böyle olmayı isteyen gençlerimize aşağıdaki tavsiyeleri yapmakta yarar gördük. Şayet söylediklerimiz eğri ise kaale alınmaya, İslâmî doğrular ise alına ve gereğince amel oluna…
Biz bunları yazarken, vaktiyle kendimiz de gençken bu halleri yaşadığımızdan, istiyoruz ki bizim yaptığımız hataları, yanlışları gençlerimiz yapmasınlar. Ve istiyoruz ki bizim vardığımız doğru sonuçları onlar, bizim kadar çok vakit harcayarak ve çok yanlışlar yaparak öğrenmesinler, daha çabuk olarak ve daha çok doğruyu daha kısa zamanda nefislerindekilerle değiştirsinler. Zira bizim önümüzde yaşayan örneklerimiz yoktu ve bu doğrulara çok zaman emek harcayarak ulaştık. Lâkin onların önlerinde hiç değilse bazı örnekler bulunmaktadır. Unutulmamalıdır ki İslâm olacaklar, mü’min olmayı isteyeceklerin önünde Allah’ın gösterdiği bir “güzel örnek (usvet’ül-hasene) vardır. O da Allah’ın elçisi Muhammed Resulullah’tır.
Kur’an’ı ahlak edinerek şahsiyetini bulan Resulullah bizlere de bunu önermiştir. Allah’ın Kitabı nasıl Resulullah’ın onu ahlâk edinmesiyle rızaullahı kazanacak bir hüviyet sahibi olmuşsa, bizler için de bu yol önerilmiş ve açık bulunmaktadır. Her ne kadar asırlardır bu yolun sisten görünmez oluşu bizleri şaşkınlığa uğratmış ve bu yolda şaşırmamıza neden olmuşsa da.. Elhamdülillah şimdilerde bu sis dağılmakta ve yol görünmektedir. Bu sisi tümüyle ortadan kaldıracak yegâne şey Kur’an rüzgârını estirmektir. Her birimiz şahıslarımızda ve giderek toplum üzerinde Kur’an rüzgârını ne kadar estirirsek, o nisbette yolumuz aydınlanacak, net olarak önümüzde belirecektir. Bu rüzgar esmeye başlamıştır. Ama sür’atinin daha da artması gerekmektedir. Zira hafif esintilerle tümüyle dağılacak kadar değildir sis.
Biz, bu cümleden olarak aşağıdaki hususları öncelikle Kur’an’ın bizlere iş’ârı, sonra da bu Kitab’ı ahlâk edinen kişinin (Resulullah’ın) hayatına geçirdiği esaslar olarak görmekte ve bu sebeble önemsemekteyiz. Sizlerin istemesi ve Allah’ın inşa’ etmesiyle bunlara riayet edilmesi sonucu nefislerimizde bulunan ve değişmesi gerekenleri yerlerine konması gerekenlerle değiştirecek ve sonucunda Rabbimiz Allah’ın “HALİMİZİ” değiştirmesini ummaya hak kazanacağız. Hep birlikte bunu yapmaya çalışalım. Çok olumlu sonuçların bizi beklediğini göreceksiniz. Sonuç olarak önce kişiliklerimizin İslâmî niteliğindeki gelişmeler kendimize güven verecek, bizdeki değişiklikler çevremiz için örnek teşkil edecek ve bunu yapanların çoğalması sonucu toplumda İSLAMÎ NİTELİKLİ KAMUOYU gelişip, yoğunluğu artacak ve diğer insanların nazarlarının İslâm üzerine çevrilmesine vesile olacaktır. İnsanların çoğunun bakışlarını çevirdikleri şeyi merak edip anlamaya çalışmaları da onları İslâm’ı anlamaya sevkedecek ve İslâm’la ilgilenen, onu anlamaya çalışanların çoğalması sonucu, gerçek anlamıyla anlayanların ve yaşamına geçirenlerin de çoğaldığını ve gittikçe arttığını bizzat göreceksiniz.
YAPMAMIZ VE KAÇMAMIZ GEREKEN ŞEYLER
1. Tevhid akidesini gereği gibi anlayınız ve ona toz kondurmayınız. Şirk veya küfür niteliği taşıyan şeylerden onu titizlikle koruyunuz. Bunun için Kur’an’dan başka bir şeyi ölçü almayınız. Zira Allah bu konuda kendisine ortak tanımaz. Nitekim Resulullah da bu konuda aynen böyle yapmış, akidesini yalnızca Kur’an’dan almıştı.
2. Dürüst olunuz. Doğru sözlü ve doğru özlü bulununuz. İyi niyetle bile yalan söylemeyiniz. Yalan insanın kişiliğini mahveder ve kendine güvenini yitirmesine sebeb olur. Kendine güvenmeyenin de başkalarına güven vermesi mümkün değildir.
3. Tevhid akidesi amel bakımı ile gelişir ve meyveler verebilir. Bu sebeble mutlaka namazlarınızı kılınız. Günde beş vakit namazın vazgeçilmez şekilde farzlarını mutlaka edâ ediniz.
4. Ramazan orucunu tutunuz. Geçiminizin üstünde bir paraya malik iseniz zekâtınızı veriniz. Yine mâlî ve sıhhî imkân bulduğunuz ilk mevsimde haccediniz.
5. İslâm üzerinde konuşmalarınızın vakti geceleri saat 23.00’ü geçmesin. Ancak çok çok gerekli ise bu sınırı aşın. Ama unutmayın ki Allah geceleri istirahat, gündüzleri de çalışma için yarattığını belirtmektedir. Bu sebeble geceleri istirahat ediniz ki sabaha dinç ve zinde olarak kalkabilesiniz. Gece uykusunun eksikliği zaman içinde insanı yıpratır, düzenli bir hayat kurmasını engeller. Sabah namazını geçirmenin hiçbir meşru’ mazereti olamaz. Geceleri vaktinde yatın ki sabah namazına kalkabilesiniz. Geceleri geç yatıp, sabah namazına kalkmamanın sıkıntısını yaşamayınız. Bundan önemle kaçınınız.
6. Öncelikle Kur’an olmak üzere size kalıcı şeyler verebilecek nitelikte kitablar okuyunuz. Basını takib ediniz, imkanlarınız ölçüsünde. TV’de ve radyoda haberleri yerli-yabancı kaynaklardan olduğuna bakmadan takib ediniz. Zira müslüman cihanşümul bir dünya görüşü taşıyan insan demektir. Bu sebeple de cihanda olup bitenlere kayıtsız kalamaz.
7. Memleket idaresi ile ilgileniniz. Neyin, ne olduğuna, nasıl yürütüldüğüne dikkatle bakınız, anlamaya çalışınız. Uygulanan politikaları dikkatle takib edip, anlayınız. İsabet veya isabetsizliklerini gözlemleyiniz. Aynı konularda bir müslüman olarak düşünce ve tavırların neler olabileceğini düşününüz. Aranızda konuşunuz, tartışınız. Ama yeteri kadar yapınız bunu. Böylece devlet yönetiminin ne demek olduğuyla ilgili fikriniz bulunsun ve gelişsin. Ki devlete talib olanlar olarak kendinizi hazırlamış olasınız.
8. Her biriniz özellikle bugün en az birer yeteneğinizi geliştiriniz. Hattâ gücü yetenler birden fazla yeteneklerini geliştirsinler. Çevresinde olup bitenlerden, eşyanın tabiatından haberdar olsunlar ve boş kovanlar gibi olmasınlar. İleride bize (İslâm’a) hepimiz yeteneklerimizle, geliştirdiğimiz özelliklerimizle lâzım olacağız. Ümmetin umurunu (halkın işlerini) yürütmeyi ve yönetmeyi üstleneceğiz. Buna hazırlayınız kendinizi, yumurta kapıya gelince geç olur, unutmayın.
9. İnsanlarla gerek yüz yüze, gerek telefonla sıcak bir tavır ve yumuşak bir sesle konuşunuz. Net, az ve anlaşılır şekilde konuşunuz. Bunun için kafanızdakileri gözden geçiriniz.
10. Muhatabınızı dikkatle dinleyiniz. Ne demek istediğini yanlış da olsa anlayınız. Sonra söylemek istediklerinizi yine net olarak söyleyiniz. Bunu yapabilmek için de benimsediğinizi söylediğiniz şeyi iyi bilmeniz gerektiğini unutmayınız. Yalnızca iyi ve doğru olarak bildiklerinizi söyleyiniz. Bilmediğinizi söylemek de sizin için bir zaaf değil, meziyettir, unutmayınız. Ancak bilmediklerinizi en kısa zamanda doğrularıyla öğrenip, uygulayınız ve söyleyeceklerinize ilâve ediniz.
11. Unutmayınız ki “Her bilenden fazla bilen” bulunmaktadır. Bilmediklerinizi öğrenmek için araştırınız. Başkalarına sorunuz. Değişik görüşler arasından muhakeme yaparak en doğrusuna sahip olmaya çalışınız. Bunun yolu MEŞVERET’tir ki, Türkçede buna biz DANIŞMA diyoruz. Danışınız insanlara ki öğrenebilesiniz başka bilenlerin de neler bildiklerini.. Katınız aklınıza başka akıllıların da akıllarının ürünlerini ve zenginleştiriniz akıllarınızı.. Ancak müslüman da olsa kimsenin sözlerini mutlak doğrular olarak kabul etmeyip, ancak Kur’an’la karşılaştırarak doğruluklarından emin olduktan sonra bunları kabulleniniz. Unutmayınız ki bir konuda doğruyu söyleyen bir başka konuda yanılabilir siz de yanılmayınız. Hiç hata yapmayan yalnızca Allah’tır.
12. Yanlışlardan müstağni olan yalnızca Allah’tır. Yanlış yapmaktan korkmayınız. Geçmişte yaptığınız yanlışları büyüterek yeni yanlışlara düşmeyiniz. Bunun yerine doğruya ulaştığınız için şükrediniz. Sapabilir korkusuyla aklınızı durdurmayınız ve geçmişteki yanlışların özgüveninizi yok etmesine imkan bırakmayınız.
13. Doğruları yalnız ben biliyorum ve benim bildiklerim mutlak doğrulardır demenin yalnızca Allah’a mahsus olduğunu hiç aklınızdan çıkarmayınız. Ama Allah’ın birliği ve doğruları yılmaz bir azimle öğrenmekten ve hayatınıza geçirmekten geri durmayınız. İnsanların kimliklerine değil, söylediklerinin ne olduğuna bakınız. Söylenen doğruları alınız, işittiğiniz kim olursa olsun. Önemli olan budur ve size lazım olan öncelikle doğrulardır, bunları söyleyenler değil. Doğruları hemen kayıb eşyanız gibi sahibleniniz. Yitiğinize sahiplenebilmenin yolu ise yitiğinizi (bilmediğiniz doğruları) gereğince tanımaktır. Tanımıyorsanız sahip çıkmanız mümkün olmaz yitiğinize..
14. Bütün bunları yaparken yalnızca Allah için yapınız. Zira Allah için yapılan şeyler ecir getiricidir, unutmayınız.
15. ‘İnsanların levmi(çekiştirmesi)’nden korkmayınız. Korkulmaya Allah daha layıktır. Bu sebeple fıtrî olan korkunuzu Allah’tan korkarak karşılayınız. Göreceksiniz ne polisten, ne çevrenizden, ne de kamuoyundan korkmanıza gerek kalmayacaktır. Zira korkuların en gereklisi ve insana haysiyet kazandıranı Allah Korkusu(Takva)dur. Sair korkular ise insan kişiliğini küçültücüdür. Küçültücü değil, yüceltici korkudan korkunuz. Hem doyum sağlayacaksınız hem de kimliğiniz gelişip oluşacaktır.
16. İnsanlarla ilişkilerinizde karşınızdakini sayınız ki onların da sizi saymasına yol açasınız. İnsanları, insan yerine koyunuz ki, Allah yarattığı her insanı insan olarak yaratmıştır ve insan saymıştır. Sizler de müslümanlar olarak Allah’ın insan saydıklarına insan değeri veriniz. Bu, onlardaki yanlışlara değer vermek demek değildir. Yanlışlarını söylemeniz onları insan saymamak demek değildir, unutmayınız. Küçük olun, büyük olun yalnızca doğrulara sahib çıkmaya bakın.
17. Terbiyeli olunuz. Oturmanızdan konuşmanıza kadar her hususta İslam’ın terbiye ettiği biri olduğunuz görülüp, anlaşılsın. Bu hayatî bir ihtiyaçtır, İslâm açısından. Terbiyeli olmak miskin olmak, kim ne derse kabul etmek ve başüstü etmek demek değildir. Sâkin sâkin konuşmak ve bildiğiniz doğruları muhatabınıza nazik ve kendine güvenen bir tavırla söylemeniz terbiyesizlik değildir, İslâm terbiyesinin gereğidir.
18. İslâm’ı bildiğiniz ve yaşamınıza geçirdiğiniz oranda İslâm hakkında konuşunuz. Bu halinizle ancak, güzel bir örnek olabilirsiniz. Sınırlarınızı biliniz. Sizden daha önde bulunanların önüne haksız olarak geçmeye çalışmayınız. Ve işi erbabına havale etmeyi meziyet biliniz. Size sorulan herhangi bir konuda eğer tatmin edici bir cevap veremeyecekseniz, ‘bu konuyu filana sorsanız daha isabetli cevap alabilirsiniz’ diyebilmeniz sizi küçültmez, büyültür, unutmayınız. Sizin için de daha hayırlı olur.
19. Genç yaşta bulunmanız, önemli mes’elelerle ilgilenmenize engel değildir. Ne var ki gençliğin en büyük mahzuru heyecanlılıktır. Heyecanınıza kapılmayınız, kendinizi yeniniz, ağır olunuz, düşününüz ve öyle konuşunuz. ‘Bilmiyorum’ demenin de bir ilim olduğunu hatırınızdan çıkarmayınız. Bütün hareketlerinizin bir düşünme temeli olsun.
20. Hemen konferans vermeye, panellerde fikir açıklamaya ve özellikle de dergi çıkarmaya kalkışmayınız. Kabınızı doldurunuz önce. Öğrendiklerinizi çoğaltınız. Sağlamasını yapınız. Günün biri gelecek size de iş düşecektir. Zira sizlerden öncekiler dünyaya kazık çakmayacak, bir gün göçüp gideceklerdir. İşte bunların yollarını daha da güçlü olarak siz yürüyeceksiniz. Sabırlı olunuz. Daha doğru-dürüst okumayı öğrenmeden yazmaya kalkmayınız. Yazsanız bile sakın yayınlamayınız. Bu sizler için gelişmenizi önleyen bir felaket olmaktadır. Yazılarınızı bastırmanız ve yayınlamanız halinde yazdıklarınızdaki yanlışlarınızla kendinizi sonraları bağlı hissedecek, onları savunma gereği duyacak ve kendinizi yenilemek ve düzeltmek yolunda bir engelle daha karşılaşmış olacaksınız. Hele bir iki kişinin övgüsünü almışsanız felâket doruğa çıkmakta ve büsbütün 9’a çıkmışın 8’e indirilemez hâlini yaşıyorsunuz. Buna fırsat vermeyiniz. Yazınız ama, elinizde tutup, en az altı ay sonra yazdığınızı okuyunuz. Fikirlerinizin ne kadar değiştiğini, seviyenizin bu süreyi değerlendirmişseniz ne kadar yükseldiğini görecek, eski yazılarınız için ‘iyi ki yayınlatmamışım’ diyeceksiniz.
Dergi çıkarmayı bir heves olarak almayınız. Bir birikiminiz varsa bunun yayınlanması için bir vasıta olarak görünüz dergiyi. Bir dergiyi sonuna kadar götürecek düzeyde değilseniz yazdığınız yazıları fikirlerinize en yakın gördüğünüz bir dergiye gönderiniz, o yayınlasın. Birkaç sayı dergi çıkarıp sonra kapatmak zorunda kalmanın kendiniz için ümit kırıcı sonuçları olacağı gibi, derginizden haberi olanlar için de ümitsizlik kaynağı olacağını unutmayınız. Böylesi kötü sonuçlu işlere girişmeyiniz.
21. Dergi çıkarmak tabiidir ki kimsenin tekelinde değildir. Ama unutmayınız ki bir dergi, bir düşünce bütününü yayma vasıtasıdır. Sizde bütün henüz oluşmamışsa veya oluşsa bile sizin yaptığınızı veya yapmak istediğinizi yapanlar var ise ürünlerinizi onlarınkine katınız ki aynı ses daha güçlü çıksın ve süreklilik kazanabilsin. Yüzlerce dergiyi okuyacak kadar ne kimsenin vakti olur ne de parası. Yüzlerce derginin varlığı yüzlerce fikrin, görüşün varlığı demek de değildir. Müştereklerinizi paranteze almayı unutmayınız. Kısa, özlü ve sürekli olan mesajlar muhataplarına ulaşırlar. Küçük küçük çayların denize ulaşma şansları yoktur, unutmayınız. Birleşip ırmak olmak gerektiğini söylemeye gerek var mıdır amaç denize ulaşmak ise?
22. Sakın burnunuz yukarıda olmasın. Çabuk kırılır ve ayrıca burnunuzun ucunu bile göremezsiniz. Kibir ile vekârı birbirinden ayırdetmekte güçlük çekmeyiniz. Aradaki çok önemli farkı, fark ediniz. Müslümana yaraşan vekârlı (onurlu) olmaktır, kibirli olmak değil. Benlik davası gütmeyiniz. (İslâm olana sahib çıkmaktır önemli olan, İslâmî olanı söyleyen ikinci plandadır, unutmayınız). Kendinizi bu açıdan çok gözden geçiriniz. Söylenenlere Allah için kulak veriniz. Her söyleyen size, çekemediğinden söylüyor sanmayınız. Bunu unutmayınız.
23. Okulunuzu, fakültenizi bitiriniz. Bir meslek, bir iş öğreniniz. Okul bitirmek amaç değilse de gerekli bir araçtır. Ve ileride istediğimiz devletin de iş bilenlere ihtiyacı olacağını düşünerek yapınız bunu. Size ihtiyaç duyulacağını hiç unutmayınız. Zira hep birlikte kucaklayarak bir yerlere götüreceğiz bu toplumu. Herkesin payı bulunacaktır bunu unutmayınız.
24. Bir iş sahibi olunuz. Çalışınız ve kimseye el açmayınız. Veren el’in alan el’den üstün bulunduğunu hiç unutmayınız. Kendini geçindirmeyenin başkasını geçindirmesi, kendi yakasını bir arada tutamayanın bir toplumun yakasını bir araya getirmeye istekli olması garipsenir, güven telkin etmez ve böylelerine iktidarı teslim etmeyi düşünmezler. Her işiniz düzgün ve yerli yerinde olmalıdır, dikkat ediniz.
25. Ev-bark olmayı ihmal etmeyiniz. Bekâr kalmayı ve bekâr yaşamayı düşünmeyiniz. Zira Peygamberimiz de davamızın önderi olduğu halde evlenmiş, çoluk-çocuk sahibi olmuştur. İnsanın fıtratına uygun yaşaması ve huzurlu olmasında ve başkalarıyla hayatını birleştirebilmesinde evliliğin her yönden (yalnız cinsel yönden değil) büyük payı vardır, unutmayınız. Bekârlık, peygamberin sünneti değildir.
26. Bir ev olmayan, bir evi geçindiremeyen, bir evin işlerini yürütemeyenin bir milletin işlerini çekip çevirmesi beklenemez. Kimse güvenmez böylelerine ve işlerini teslim etmez. Güvenilir olmaya bakınız her halinizle.
27. Kız-erkek bütün gençlerimize anne-babalarının sözlerini, tevhide aykırı olmadıkça dinlemelerini, uymalarını öncelikle tavsiye ederiz. Anne-babayı razı etmenin Allah’ı da razı eden işlerin başlarında geldiğini hiç unutmayınız. Evin temizliğinden, yemeğin pişirilmesine, çamaşırın yıkanmasından dikiş işlerine kadar bütün işlerinde annesine ve babasına yardımcı olan bütün kız-erkek müslümanların Allah’ı da razı edeceklerine kesinlikle inanıyoruz. Saygınızı koruyunuz ve geliştiriniz büyüklerinize karşı. İslâm ile terbiye olanların hususiyetlerinin başında gelir bunlar.
28. İslâm’ın korumayı farz kıldığı değerleri korumaya çalışınız. İnsanların mallarını, canlarını, ırzlarını, dinlerini korumak amacına yönelik kaide ve kanunlara uyma Tağut’a uymak demek değildir. Örneğin araba sürüyorsanız trafik kaidelerine uymanız sevabtır, günah değil. Uymamanız sizlere sevab değil, günah getirir. Zira sonuçta Allah’ın kullarına zarar vermek suçunu işlemiş olursunuz, ki bu da günahtır. Bilesiniz.. Anne-babanızın deneyimlerinden yararlanınız.
29. Kimsenin canında, malında, ırzında gözünüz olmasın. Zira can, mal ve ırz korunmuştur. Bunları en iyi koruyan da İslâm’dır ve elbette müslümanlardır. Bu can devletin canı olmuş, milletin canı olmuş fark etmez, korunmalıdır. Bu mal da hakezâ devletin olmuş, milletin olmuş yine fark etmez esas itibariyle. Sizler bunlara riayet etmekle öncelikle kendi İslâmî kişiliğinizi korumuş olacaksınız. Şayet şimdi bu can, bu mal falanın diye el uzatmaya kalkarsanız -ki Peygamberimiz Mekke’de kimsenin malına da, canına da el uzatmamıştır- alışırsınız ve yarın kendi düzenimiz geldiğinde de alışkanlığınızdan vazgeçemez ve İslâm devlet ve milletinin malını ve canını koruyamaz olur, bilakis tecavüzkârlardan olursunuz. Ayrıca şimdi veya İslâm düzeni varken de olsa müslüman kul hakkına tecavüzden sakınmak durumundadır, mecburdur buna.
Müslüman kimse kim olursa olsun herkesin canı, malı, ırzı açısından kendini ondan emîn (güvenilir) hissettiği kimsedir, unutmayınız. Peygamberimizin de ana sıfatı budur ve Ona bu sıfatı Kur’an’ı ahlâk edinmesi tartışılmaz biçimde kazandırmıştır. Sizler de Kur’an ile ahlâklanınız ki, Ona benzeyebilesiniz.
30. Kadın-erkek ilişkilerinde İslâm’ın sizleri uzak tutmak istediği türden ilişkilerden uzak durunuz. Peygamberin hayatında hiç yapmadığı mut’a nikâhı gibi, insanları ve toplumu ifsat edici ve kadını ve erkeğiyle toplumu aşağılara çeken nikâhı yapmayınız. Allah’tan korkunuz. Ona buna değil Peygambere benzemeye çalışınız. Peygamberin getirmediği fakat geldiğinde hazır bulduğu halde hiç yapmadığı türden bir nikâhı (mut’a) yapmayınız. Nefsinize hoş gelse de Allah’tan korkunuz, kadın ve erkeğin haysiyetine aykırı olan bu işten uzak durunuz. Bu tür nikâhı şayet nefsiniz için uygun görecek olursanız aynı anda sizin kızınızın ve bacınızın birisi tarafından bir haftalığına karı olarak (geçici nikahla-mut’a) nikâhlanma talebine nasıl davranır ve ne düşünürsünüz, nefsinize sorunuz. Peygamberimiz demiyor mu ki yapmayı düşündüğünüz işi şuranıza (kalbini göstererek) sorunuz, orası razı oluyorsa yapınız, razı olmuyorsa yapmayınız diye.. Evet, açıklıkla söylüyorum, gerek gördüğüm için söylüyorum. Kalbinize sorunuz kızınızın bir haftalığına birinin karısı olmasının ne demek olabileceğini ve yapabilirseniz bundan sonra yapınız, olmaz mı?
Aklı, Allah düşünsünler için vermiştir insanlara, hevâlarına uymaktan geri dursunlar diye. Nefislerin hoşuna gidenler Allah’ın hoşuna gitmiyor, hâlâ düşünmeyecek misiniz?
31. Doğruyu almak isteyene, meyil gösterene tebliğ etmeye çalışmak, kendini insanların bekçisi ya da vekili gibi görmekten sakınmanızı dilerim.
32. Güzel ahlâkla ilgili bütün hususlara, örneğin yaşlılara yumuşak ve sevecen davranmak, kimsesizleri, yetim ve öksüzleri koruyup kollamak, fakir, miskin ve zavallılara acımak ve onları rızıklandırmak, evleri, yurt ve yuvaları ellerinden alınanlara arka çıkmak yedirip-içirmek, çıplakları giydirmek için kampanyalar açmak, açılan kampanyalara katılmak ve desteklemek, ferden ferdâ yetim ve yaşlıları bulundukları yerde ziyaret etmek, hatırlarını almak, mümkün olduğunca hediyeler götürmek ve İslâm kalkışlı nice güzel tavır varsa onların cümlesini şahsında taşımaya çalışmanızı öneririm. Allah için, Allah’ın kullarına yakınlık gösteriniz. Ki kendisini bilmeyen hattâ reddedenlere bile Allah rızık vermekte ve yaşatmaktadır onları, dikkat ediniz.
33. Namazı anlayarak, hissederek ve dosdoğru kılmaya gayret ediniz. Ayetleri eğip bükmemek, gerektiği gibi anlamaya ve siyakınca amel etmeye çalışmalısınız. Bir konuda bir ayetle ahkâm kesmeye kalkmayınız. Zira aynı konuda başka ayetleri de göz önünde bulundurmazsanız kaybedenlerden olursunuz..
34. Doğruları kalabalıkların bulunduğu yerlerde değil, Kur’an’da arayınız. Kalabalıklar da yanılırlar, müslüman da olsalar. Çoğunluk veya kitleler tarafından yüceltilen ve giderek kutsallık izafe edilen insanlara itibar etmeyiniz. Allah ile aranıza aracı koymayınız, ruhban sınıfına itibar etmeyiniz, Allah’tan başka veliler edinmeyiniz, ki imanınızın sıhhati sürekli olabilsin.
35. Kendinizi kontrol ediniz. Demokratik, laik ve her tür sol pisliklerden temizleyiniz ve temiz tutunuz kendinizi. Allah önce akidesi temiz (kirlenmemiş) olanları sevmektedir. Orta yolda yürüyünüz. İfrad ve tefridden sakınınız.
Elbette ki daha geniş olarak söylemek istediklerimizi Kur’an’da bulacaksınız. Ne olur defaatla okuyunuz Kur’an’ı ve hayatınıza geçiriniz.
Bugün ve her zaman İslâm’ın en büyük ihtiyaç duyduğu şey ‘güzel örnek’lerdir. Her biriniz birer güzel örnek olmaya bakınız. Ölüm sizi bu yolda iken bulsun.
(İktibas, sayı 150)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *