Kudüs Bildirisi yayınlandı

Kudüs Bildirisi yayınlandı

Bir grup müslüman tarafından Kudüs konusunda ortak bir bildiri yayınlandı. Sosyal Medyada paylaşılan bildiride Kudüs konusunda talepler dile getirildi.

Facebook üzerinden paylaşılan bildiri metninde Filistin’e destek verilirken, Siyonist İsrail zulmü lanetlendi ve yapılması istenen talepler sıralandı.

Bildiri metninde şu ifadelere yer verildi:

“ALLAH’U EKBER YIKILACAK HAYBER” Hz. Muhammed.

1. İsrail Oğulları içinden tevhid dini İslam’ı bozarak ırkçılaştırıp Yahudileşenler, tarihin her zaman diliminde, fırsatını buldukları her şartta azgınlaşıp fesadı yaymaktan, kendi menfaatleri uğruna yaşadıkları yerlerde komşularını birbirine düşürüp fitne çıkartmaktan hiç vazgeçmedi.

Dünya milletleri onları uzak tarihte Asurluların ve Roma’nın devletlerini başlarına yıkıp yeryüzüne sürgüne yollayarak cezalandırmaları ile hatırlarken, yakın tarihte Avrupa ekonomisini ele geçirip insanlarını köle niyetine çalışmaya mahkum ettikleri 20. Yüzyılda Hitlerin tepkisinden tanır.

Müslümanlarsa, onlara haddini bildirip hakkettikleri cezayı veren Hz. Muhammed’in Medine İslami devletinden bilir. Fitne yuvası haline getirdikleri Hayber’de Müslümanların topluca katline kast ettikleri Hendek savaşına sebep olacak hıyanetleri sebebiyle yeniden cezalandırılmalarını sembolize eden başlıktaki slogandan hatırlar.

2. Mevcut kapitalist dünya küfür sisteminin ikinci dünya savaşından sonra İslam coğrafyasında yeniden icat ettiği Siyonist İsrail terör ‘devleti’, sistemin son temsilcisi Amerika’nın himayesi altında, bölge devlet ve hükümetlerinin gizli açık desteğiyle yaşayıp ayakta durmaktadır.

Siyonist vahşetin son gösterisi, Müslümanların oruç tutacakları 2018 yılı Ramazan ayına girerken yapıldı. Bu sembolik tarih kasten seçilmiş, tüm dünya Müslümanları horlanıp hakir görülmüştür. Tıpkı bir ay kadar önce kimyasal bomba atıldığı iftirasını bahane ederek Şam’ı Bombalayan ABD, İngiliz ve Fransız uçaklarının kasten sembolik olarak kandil gecesinin sabahını seçmeleri gibi.

Unutmayacağız, unutturmayacağız: Siyonist terör şebekesi, ABD’nin Büyükelçiliğini zorbalıkla Kudüs’e taşıdığında, tüm dünya Müslümanları için Ramazan ayı başlıyorken, Filistin Müslümanları haklı sebeplerle, masum ve haklı yollarla direnişe geçti. Dünyanın gören gözleri önünde cereyan eden bir vahşet gösterisi daha başladı. Savunmasız ve sahipsiz kalmış, Siyonist ateş makinaları karşısında sadece taş ile karşılık verebilen Filistin’in onurlu ve şerefli insanları kıyıma ve kırıma uğratıldı. Kaderine terk edilmiş çocuk, kadın, yaşlı, sakat ayırımı yapmadan altmış üç insan katledildi, binlercesi yaralandı.

Sormayacağız: Bu yapılanlar hangi akla, ahlaka, vicdana sığıyor. Hangi kitapta, hukukta, sahifede yer alıyor. Hangi yöneticiyi, karar vericiyi haklı çıkartıyor. Hangi işbirlikçiyi, Müslüman kılıklı münafığı rahatlatıyor. Bunları sormayacağız.

3. Ortadoğu, Akdeniz, Yakındoğu ve Afrika’nın merkezinde bir terör şebekesi olarak kurulan İsrail devleti, emperyalist zorbalığın çıkarlarını koruması için bölgeye kurulmuş bir ileri karakoldur. Kendisine verilen rolü ve yerine getireceği vazifesi icabı bölgedeki tüm sorunların merkez üssüdür.

Siyonist İsrail terör devleti sınır tanımaz zorbalığını, vahşete dayalı saldırganlığını sürekli hale getirirkenki umarsız cüretini bir taraftan kafir kapitalist dünya sisteminden alırken diğer taraftan, işbirlikçi bölge hükümet ve devletlerinden almaktadır. Bölgesel müttefikleri, ekonomik, siyasi ve askeri işbirlikçileri olmayan bir İsrail bölgede bir gece kalamaz çünkü emperyalist destek tek başına onu burada tutmaya yetmez.

İsrail’in bölgesel müttefiklerinden birisi de Türkiye’dir. İsrail’i resmi olarak tanıdığı ilk günden bu yana kâhi örtük kâhi açıktan ilişkisini sürdürmüş, elan geliştirerek devam ettirmektedir.

Bölgenin istikrarsızlığı, devletlerin parçalanması, iç çatışmalar, şehirlerin yok edilmesi, kaynakların talanı, zorunlu yoksulluk, utanç tablosu mülteci akınları, bitmek bilmez siyasi, ekonomik ve askeri krizler iki önemli sebebe dayanıyor: İlki Siyonist terör şebekesi, ikincisi bu şebekeye stratejik olarak destek veren, verdiği kadarıyla iktidarda kalabilen hükümetler ve devletler. Bu kirli ve kanlı ilişki İsrail kurulduğundan beri devam etmektedir.

İdeolojik görüşlerinden ve taşıdığı siyasi kimliklerinden bağımsız olarak Türkiye’de sorumlu ve yetkili kademede bulunan eski yöneticiler, onların yolunu takip eden sonrakiler ve elan muktedir olanları, terörist İsrail’in yaptığı kırım ve kıyımlar karşısında sadece hamasi nutuklar attılar, kınama beyanatları verdiler, protesto eylemlerini desteklediler. Böylece kamuoyunda hasıl olan tepkileri yumuşattılar, kanayan vicdanları rahatlattılar, meseleyi uluslararası platforma taşıyıp sürece yayarak savsaklamayı tercih ettiler.

4. Bu mesajı yayımlayanlar olarak diyoruz ki:
– Türkiye, İsrail’i bir devlet olarak tanıma kararını gözden geçirmelidir. Böylece bir taraftan köşeye sıkıştırılmış Filistin’in cesur ve onurlu insanlarına karşı pasif sorumluluktan vaz geçilmiş, diğer taraftan sömürü mekanizmasına maruz bırakıldıkları ve sürekli aldatıldıkları için köleliği kader bilen İslam ümmetine ve bölge halklarına özgüven ve cesaret aşılanmış olur.
– Nekbe’yi (Büyük Felâket) İsrail’in milli günü olarak kutlayan, tebrik eden yetkililer bu kepazelik için özür dilemeli, görevlerinden istifa etmelidir.
– İsrail’in banisi ve koruyucusu olan emperyalist şebekenin askeri örgütü NATO’yla kurulu ilişkiler yeniden ele alınmalı, İsrail’in aktif hava savunma sistemine entegre çalışan Kürecik Radar kalkanı sökülmeli, İncirlik dahil diğer üsler kapatılmalıdır.
– Son yılda 5 milyar dolara ulaşan ticari ilişki kesilmeli, İsrail’le ticaret yapmaya devam edecek kişi ve kurumlar caydırıcı yaptırımlara çarptırılmalıdır.
– Mavi Marmara katliamını sineye çekerek İsrail’i dünyada rezil edecek, manevra alanını daraltacak şahitliği yok sayıp aleyhimize sonuçlar ürettiği aşikar olan “Ankara” ve “Kudüs” anlaşmasını onaylayan TBMM’in bu dönemdeki üyeleri, anlaşmayı iptal edecek cesareti göstererek hem tüm halkımızdan, hem Mavi Marmara’ya destek veren dünyanın erdemli insanlarından ve tüm ezilenlerden özür dilemelidir. Siyonistlerden alınan 20 milyon dolar iade edilmeli, katliamın sorumluları için iptal edilen hukuki süreç yeniden başlatılmalıdır.
– 1917 Balfour deklarasyonuyla varlığı icat edilen Siyonist İsrail devletinin Filistin’de gasp ettiği toprakların sahiplerine iadesi için öncülük edilmeli, kendi yurtlarından sürgün edilen milyonlarca Filistinlinin geriye dönmesi için gerekli ekonomik, siyasi ve askeri destek verilmelidir.

5. Türkiye bir çadır devleti değildir. Birinci dünya savaşının galibi emperyalistlerin suni sınırları içinde devlet olmasını sağladığı bir krallık yahut diktatörlük mülkü olmadığı gibi varlığını Batıya borçlu işbirlikçi bir sülaleye ve aşirete dayalı siyasi bir organizasyon da değildir. Dolayısıyla bölgenin kanserli hücresi İsrail terör şebekesini bölgeden söküp atmak için atılacak adımlar diğerlerinden önce Türkiye’ye bir borçtur çünkü ilkin İngilizlere ve Fransızlara bu fırsatı biz verdik.

Türkiye bunları yaptığı taktirde, herkesçe malum olduğu üzere 10 yılda bir maruz bırakıldığı ekonomik ve mali krizden, belini büken siyasi ve askeri darbelerden, kritik zamanlarda İsrail aracılığıyla Batıya sığınan aciz yöneticilerden kurtulacak, yeniden kendine yeterli ülke haline gelip bağımsız strateji uygulamaya hak kazanacaktır. Bunu yapmak yerine eski hali sürdürürse kendisinin bekası tehlikeye girebileceği gibi, coğrafyanın, tarihin, buralarda yaşayan insanların ahı tutacak, hisseleri nispetinde yöneticilerin ahir ömrü ve akıbeti feraha ulaşamayacaktır.

6. En nihayet bölge milletlerinin niteliksel potansiyelini taşıyan, ayağa kalkmalarını temsil edecek olan Müslümanlara düşen sorumluluk, Hz. Muhammed’in sünnetine tabi olup gerçekçi olmaları, O’nun “Allah’ü Ekber Yıkılacak Hayber” sözünü yüceltmek, siyasi dengeleri değiştirecek yetkinliğe kavuşmak için çabalamalarıdır.

Bildiriye imza atan isimler ise şöyle:

Levent Çavuş, Hakan Çakıcı, Sacit Duman, Güngör Kızılbağ, Hasan Hüseyin Dinç, Sabri Ölmez, Ramazan Sallabaş, Hikmet İlhan, Musa Şahin, İbrahim Gülter, Murat Kurtuldu, Elif İsmailoğlu, Gülbahar Ay Satan, Tülay Alış, Gülşen Gören, Aziz Göktepe, Gürbüz Ekinci, Harun Karabaş, Hüseyin Baykal, Kazım Saçan, Mehmet Gültekin, Necdet Can, Bünyamin Tekgöz, Zafer Gedik, Zafer Gürler, Zafer Çam, Ekrem Altınlı, Zeynep Altınlı, Yakup Döğer, Mustafa Zorlu, Hamza Akdeniz, Fatih Bütün, İsmail Hakkı Başdağ, Cem Ertan, Faruk Yeşil, Selim Demir, Mustafa Atav, Erhan Şahin, Hüseyin Alan.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *

1 Comment

  • Vedat demiralay
    6 Haziran 2018, 16:03

    Bu gidiş nereye?!

    Ercüment abi eğer bu halinizi görseydi her halde size şöyle söylerdi; oğlum siz ya sayı saymasını bilmiyorsunuz ya sopa yemediniz.
    Sizin şu yaptığınız resmen sistemiçi mücadele dedikleri savrulmadır. Bazı isimleri anladık ama ,öyle isimler varki iktibas ile anılıyor.

    Ey kalpleri evirip çeviren Allah’ım kalbimi dinin üzere sabit kıl demekten başka elden birşey gelmiyor.
    Sükut ikrardandır.

    REPLY