Yeni Asya yazarı Güleçyüz’e göre çözüm ‘Bediüzzaman’

Yeni Asya yazarı Güleçyüz’e göre çözüm ‘Bediüzzaman’

Güleçyüz: Son olarak Mehmet Görmez devrindeki Risale-i Nur açılımı Diyanet’e bu durumdan çıkma fırsatı verir gibi oldu, ama o da iktidar eliyle dayatılan devlet tekeli projesi yüzünden heba olup akamete uğratıldı.

Cumhurbaşkanının sözleri üzerine Diyanet İşleri Başkanı ve bir-iki İlahiyatçı dışında kimseden cevap gelmediğini iddia eden Yeni Asya yazarlarından Kazım Güleçyüz, Diyanet ve İlahiyatçıların hantallığı konusunda Görmez’in fikirlerine destek verdi ve çözüm’ün Bediüzzaman’da olduğunu savundu. Çözüm’ün detaylarına girmeyen Güleçyüz’ün yazısının ilgili bölümü şöyle:

Cumhurbaşkanının “din adına” konuşurken “dinde yeri olmayan şeyler” söyleyenlere karşı yaptığı “Diyanet ve ilahiyat hocaları meydanı boş bırakmasın” çağrısına Diyanet İşleri Başkanı ile bir-iki ilahiyat fakültesi ve ilahiyat hocası hariç, kimseden bir cevap gelmedi.

Konuşanlar da bilinenleri bir kez daha tekrarlamak dışında kayda değer bir şey söylemediler.

Bunun sebebi, bir ilahiyatçının beyanlarında şöyle ifade edildi: “İlahiyat fakültelerinde de, Diyanet’te de kalite sorunu var. İlaveten bir de Diyanet’in hantallığı.”

Bugünün Türkiye’sinde hemen her şehirde açılan üniversitelere bağlı 86 ilahiyat fakültesi mevcut. Ama bu sayı çokluğuna paralel bir nitelik problemi söz konusu.

İmam hatiplerde olduğu gibi.

(Gerçi bu mesele her alanda karşımıza çıkıyor. Yargıtay Başkanının “85 hukuk fakültemiz var, ama 85 hukuk ve 85 ceza profesörümüz yok. Bazı fakültelerde derslere avukatlar giriyor” beyanı, aynı sorunun hukuk alanındaki ifade ve ikrarı.)

İlahiyatların bu kadar çoğalmadığı ve var olanların da Yüksek İslam Enstitüsü olarak hizmet verdiği devirlerde hocalar da, öğrenciler de, bugünkülerle kıyaslanamayacak bir kalite ve irtifayı temsil ediyorlardı.

Sayı arttı, ama maalesef nitelik geriledi.

Diyanet ise başından beri devletin ve siyasetin müdahalelerine açık, bürokratik karakteri ağır basan bir kurum olmaktan çıkamadı. 1950’den sonra Osmanlı medreselerinden yetişme Ahmet Hamdi Akseki, Hasan Hüsnü Erdem, Ömer Nasuhi Bilmen gibi vasıflı âlimlerin başkan olduğu dönemlerde kendine gelmeye çalıştı, ama içine sıkıştırıldığı resmî ideoloji cenderesi ne yazık ki kuruma bu imkânı tanımadı.

Son olarak Mehmet Görmez devrindeki Risale-i Nur açılımı Diyanet’e bu durumdan çıkma fırsatı verir gibi oldu, ama o da iktidar eliyle dayatılan devlet tekeli projesi yüzünden heba olup akamete uğratıldı.

İlahiyatçılarla Diyanet’in hantallığından yakınan profesör, bu konuda STK’larla medyaya da görev düştüğünü söylüyor. Ama hangi STK’lar ve hangi medya? Kendilerini iktidar siyasetine endekslemiş STK’ların ve medya organlarının yapacağı iş mi bu?

Peki çözüm? Cevap: Bediüzzaman’da…

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *