“Namuslular cesur olmazsa, namussuzların cesareti namussuzluklarının hak olduğunu düşündürtüyor kalabalıklara. Aklınızı başınıza alınız Doğru Yolun Yolcuları.. Doğru Yol İslâm’dır, başkası değil…”
Ercümend Özkan
İktibas’ın ilk sayısından beri Allah biliyor ki bir şeyler söylemek istiyoruz insanımıza. Lâkin asırların biriktirip getirdiği aklı işletmezlik, kireçlenmişlik söylediklerimiz karşısında büyük bir kalabalığın duygusuz, düşüncesiz, öteye de giderek hakkımızda bazı şeyler söylemekle altından kalkabileceklerini sandıkları iftiralarla yetinmeye çalışıyor.
İnsanımızla Allah’ın dini arasına gerilip de bir huzme olsun toprağa güneş ışığını değdirmeyen koyu bulutlar gibi Allah’ın dini ile Allah’ın kullarının arasına gerilip duran ve İslam ışığının onlara bir huzmesini olsun düşürmek istemeyenler, işte bu güruh yüzünden tarih boyunca insan olmak, İslam olmak yerine ‘davarlar’ gibi olmanın yolu tutturuluyor, el’an da devam ettirilmek isteniyor. Biliyorsunuz bunlar kimlerdir: Şu ‘Büyüklerimiz’ deyip duran fakat Bistami’ yi. Bağdadi’yi, Nesimi’yi, filâni’yi, falani’yi büyük bilib de Allah’ın ve Resulullah’ın büyüklüğünü bunlarla örtenlerdir. Allah’tan en az korkan takım bunlardır. Ve İslâm asıl bunlarca aslından uzaklaştırılmış ve uzak da tutulmaktadır. Bunlar insan gibi konuşmazlar, sükutlarında keramet umdururlar, aslında bir şey bilmediklerinden susarlar. Söyleyebilecekleri doğru dürüst bir gerçeğe bağlı değildirler. Fakat bağlıların başında sanırlar kendilerini… Bağlıdırlar bir şeylere fakat bağlandıkları hurafeler, kendi uydurdukları ve tarih boyunca kendi cinslerinden olanların uydurup durduklarıdır, Allah ve Resulü’nün bildirdikleri değil. Bunları siz fazla da sanmayınız. Pek azdır çekip çevirenleri, insanları uyutanları.. Lâkin İslâm’ın aslından habersiz saf müslüman halkı zahirleri ile aldatırlar ve kendileri hakkında hüsn-ü zanna sevkederler. Hüsn yanları da yoktur. Nefislerini terbiye ettiklerini, kendilerinin bir Nefis Terbiye Mektebi olduklarını söyleyip durmalarına rağmen en terbiyesiz nefisleri bunlar taşırlar, kibirlerinden yanlarına varılmaz. İnsanları kendilerine yaklaştırmamakla onlara büyük görünmek ister ve yaparlar da bunu.. Zavallı halk da bunları, bu yaklaşamadıklarını bir şey sanır. Allah’tan en az korkan zümre bunlardır. Zira bunlardır Allah’ın dinini bırakıp da hevalarından din uyduranlar. Resulü’nün sünnetini bırakıp da kendi ne idüğü belirsiz basit tavırlarını sünnet yerine ikame edenler. İnsanları aldatmakta pek üstaddırlar. Kanıp duran zavallılar ise yalnızca ahmaklardır bunlara.. Zira bu ahmaklar düşünmemektedirler, akletmemektedirler. Zaten bunlarla temas eder etmez, düşünmekten alakoymaktır ilk işleri insanları.. Düşünmeden ne denirse kabul edilmeye zorlanırlar. Düşünmeleri, onlardan sadır olan işleri tetkik edip, İslam’a uyup uymadığını incelemekten men edilirler. 109. sayımızda “Adab-ı Sohbet”lerini okumadınız mı? İnsanlara nasıl koyun (davar) olmayı öğütlüyorlar. Nasıl Allah’ın kullarını Allah’a kul olmaktan alakoyup, kendilerine kul olmaya sevk etmektedirler, görmediniz mi, düşünmediniz mi?
Şu söylediklerimizin doğru olduğunu, İslam’ın bunların söylediği gibi olmadığını bilenler yok değildir, belki çoktur da.. Lakin insanların levminden çekinenler Allah’ın azabından korkanlardan daha fazladır da ondandır kimsenin ağzını açmaması. Bilmiyorlar mıdır bunların sapıklığını görmüyorlar mı bunların şaşkınlığını ve insanları şaşırtıp durduklarını. Biliyorlar fakat bunların levminden korkuyorlar, Allah’tan korkacakları yerde.. Kim Ahirete inanıyorsa yalnızca Allah’tan korksun, başkalarından değil. Kim öldükten sonra dirileceğine inanıyorsa Allah’tan korksun, bunlardan değil. Evet, kim Allah’ın varlığından emin ise (iman ediyorsa) bilsin ki hesaba çekici yalnız Allah’tır bunlar değildir. Evet bunlar değildir şefaat (yardım) edici, Allah’tır. Bunlar kendilerine bile yardım etmekten acizler zümresidir. Din Günü’nün sahibi Allah’tır insanlara şefaat eden, Kur’an’dır Şâfi, Resulullah’ın sünnetidir şifa verici olan…
Evet biz müslümanlar bilmeliyiz ki yalnızca Allah’ın kuluyuz, ne Resulullah’ın, ne Ebu Hanefi’nin ne bu üfürükçü takımın kulları değiliz, olmaktan da uzaklaşmalıyız. Yanlışlarımızı düzeltmeliyiz. Doğrularımızı çoğaltmalıyız. Bunu da ancak Kur’an ve onun en iyi uygulaması olan Resulullah’ın sünneti ile başarabiliriz. Uyananlar artıyor, düşünenler çoğalıyor. Biliniz ki bunların hayalden, üfürüklerinden oluşan varlıkları bir fiskeye bile dayanacak güçte değildir. Bunlar insan gibi karşınıza çıkıp sizinle konuşamazlar, söyleyebilecekleri bir doğruları yoktur. Biliniz ki bunların insanlara söyleyebilecekleri bir doğruları yoktur. Bu sebepledir ki ancak korkaklar gibi, iki yüzlüler gibi ancak arkanızdan iftiralar yaparak yaşayabilirler. Yaptıkları ve yapabilecekleri de ancak budur. Bunlar karanlık dünyanın insanlarıdır ve ancak yarasalar gibi karanlıklarda uçabilirler. Kimselerin gözünün önünde uçtukları görülmemiştir. Uzlaşmacı ve tavizcidirler. Hemen her devirde her rejimle anlaşma içinde olagelmişlerdir. Anadolu’da ve Rumeli’de yayılmalarının tarihini okuyunuz göreceksiniz nasıl bir uzlaşma ile her konuda taviz verdiklerini göreceksiniz. Yeter ki inceleyiniz, okuyunuz dergimizdeki yazılarda verdiğimiz kaynak mesabesindeki eserleri göreceksiniz nasıl bir sömürücü, uzlaşmacı takımı olduklarını.. Bugün de çevrenize bir göz atmanız kâfi gelecektir bunların sömürdüklerini görmeniz için, insanları sevk ettikleri yanlışlar sayılmakla bitmeyecek kadar çoktur. Bunlar menfaat çevreleridir ve çok uluslu şirketler gibidirler. Dalları budakları çoktur lâkin hiç birbirlerini tepmezler, aralarında sürdüregeldikleri bir menfaat çarkı dönüp durur. Kimi avanaklar bunlarda keramet ararlar, rezaletlerini keramet sanırlar. Okuyunuz, inceleyiniz eserlerini bakınız kerametlerine, ne denli keramet olduğunu rahatlıkla görürsünüz. Kimileri hiçbir hadis kitabına bakmayıp rüyalarında peygamberi görüp, ona sen şöyle, şöyle hadis söyledin mi diye sorarak öğrenir ve müritlerine öğretirlermiş, kimisi karın gurultularını kendilerine gelen ilham zanneden, Allah’ın vahyi ile hareket ettiğini, gökten idare edildiğini iddia eden Bakırköylüklerle dolu ortalık, bakıveriniz çevrenize, gazetelere de düşüyorlar, röportajlar yapıyorlar. Şifâ dağıtanlarını mı ararsınız, hastalık giderenlerini mi, dolu ortalık. Ortalık bu sapık yolun yolcularıyla dolu. Doğru Yolun yolcuları az olursa eğri yolun yolcuları doldurur elbette ortalığı.. Cesur olunuz haklılar, aksi halde haksızların cesareti, haksızlıklarını haklılık haline getiriyor insanların nazarında. Namuslular cesur olmazsa, namussuzların cesareti namussuzluklarının hak olduğunu düşündürtüyor kalabalıklara. Aklınızı başınıza alınız Doğru Yolun Yolcuları.. Doğru Yol İslâm’dır, başkası değil…
Genç Müslümanlar akıllı olunuz, düşününüz, okuyunuz ve yaşayınız öğrendiğiniz İslâmi doğruları.. Evet, yaşayınız ki sizlerde teşekkül edecek pırıl pırıl İslâmi kişilik çevrenizde örnek olsun ve insanların Allah’ın dinine tehalükü daha da artsın ve sizleri güzelleştiren İslam’ın kendilerini de güzelleştireceği düşüncesi yayılsın insanlar arasında imrenenler artsın müslüman olmaya. Aklınızı başınıza alınız ve düşününüz. Düşününüz ki sizi bir kan pıhtısından yaratan Allah’tır. Sonra size kalemle yazmayı öğreten de O’dur.
‘Onlar istemektedirler ki biz onlara yumuşak davranalım da onlar da bize yumuşak davransınlar. Bunların hiçbirine itaat etmeyiniz, kınayan, söz götürüp getiren, hayra engel olan, saldırgan, günahkâr kaba, sonra da kötülükle damgalı, gizlice fısıldananlardan uzak durunuz. Bunlar Allah’tan korkmazlar güruhudur. Bunların yoluna değil, Allah’ın dosdoğru yoluna gidiniz.
‘Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır’ diye uydurdukları âyetlere uyarlar bunlar Allah’ın âyetlerine değil. Velev ki hatalı dahi bulsa katiyyen itiraz etmeyip kabul ettikleri şeyhlerinin emirlerine uyanlardır bunlar Allah’a ve Resulüne itaat edenler değil. Şeyhlerinin yüzlerine sebebsiz bakamayanlardır bunlar. Resulullah’ın yüzüne de bakan, kendisiyle rahatça konuşup, soru soran, istişare edenler değildir bunlar. ‘Şeyhin kelâmı (sözleri) haktır’ diye itikad edenlerdir bunlar, Allah’ın sözleri haktır diye itikad edenler değil. Velhasıl bunlar hevalarından uydurduklarına inanırlar, onlara göre amel ederler, Allah ve Resulü’nün buyurduklarının tersine emir ve nehiyler icad ederler, kuruntular çıkarırlar ortaya ve bunları din edinirler. Bunlardan uzak durunuz. Bunları ikaz ediniz, bunlara İslami doğruları gösteriniz. Okutunuz Kur’an’ı, Resulü (s.a.)’nün hayatını. Sahabenin yaşayışını anlatınız. Korkmasınlar Kur’an’dan, korkmasınlar sünnetten, anlarlar, anlayamayız diye korkmasınlar. Anlaşılsın diye gönderilen bir Kitabdır Kur’an.. İnsanlara anlatmak için gönderilmiştir Kitabımız, Resulullah da anlatmak için seçilmiştir insanların arasından. Ve (yaşayarak, söyleyerek) anlatmakla geçirmiştir ömrünü. Uygulayarak, tebliğ ederek ki tebliğ Belağa’dan gelen bir kelime olup, açıklamak, anlaşılır şekilde anlatmak demektir. Açıklayınız doğruları herkese, korkmasınlar doğrular insanı yemezler.. Örümcek kafaların örümcek ağlarını dokunarak toplayıveriniz. Hurafelerden kurtarınız insanları, sevkediniz Allah’ın Kitabı ile Resulünün sünnetine.. Kurtarınız bunların pençesinden.. Bunları da hevalarının pençesinden..
Siyasi menfaat peşinde koşanlara aldanmayınız. Bunlar doğruları dinlemekten insanları alakoyan Kureyş‘in ileri gelenleri gibi şunu okumayın, bununla görüşmeyin diyerek insanları doğruları öğrenmekten alakoyanlardır. Siz onlara da yaklaşarak İslami doğruları anlatınız. Kur’an’ı salık veriniz. Resulullah (s.a.)’ı öğütleyiniz. Müctehidlerin kitaplarını okumaya teşvik ediniz. Uymayınız onların yollarına ve Rabbimizin yoluna uyanlardan olunuz. Sizi kendi topluluklarına, filancı veya falancı olmaya çağıranlara kulak vermeyiniz. Uzak durunuz bunların yollarından, kendilerine yaklaşıp İslami doğruları iletmeye çalışınız. Dinleseler de dinlemeseler de siz ecrinizi alırsınız Rabbinizden. Partilerine, pırtılarına aldırış etmeyiniz bu örümcek kafalıların, insanları düşünmekten alakoyanların.. Kendilerine vahiy geliyormuşcasına iddialı olanların peşinde koşmayınız, Kitabullah’ın, Sünnet-i Resulullah’ın peşinden koşunuz. Din Gününün Sahibinin, Rabbimizin sizden razı olmasını umuyorsanız. Doğru sözü işitip de kulak verenlerden olunuz. Yetsin artık eğrilerin peşinde koşmak, yetsin artık Allah’a kulluk yapıyoruz sanarak kullara kul olmanın peşinde koşmak. Yetsin artık bir yanlıştan kurtulup bir başka yanlışa doğru gibi sarılıp nice yılları da o yanlışın içinde yitirmek son bulsun. Bütün bu hallere son verecek tek şey Allah’ ın kitabına dönmektir. Allah’a kul olmaya yönelmektir. Bunun yolu o kitabı çok okumak, çok okumak, anlamak ve uygulamaktır. Dinleyiniz Rabbimizin buyurduklarını, anlayınız Resulullah’ın O’na nasıl kulluk yaptığını göreceksiniz önünüzde geniş ufuklar açılacak, apaçık yol belirecektir.
Evet, Allah’ın Hak dini üzere olanlar, olmak için can atanlar, birleşiniz, birbirinize yaklaşınız. Aynı doğruların üzerinde olursanız kendinizi birbirinize yaklaşmış, birleşmiş görecek, bulacaksınız.
(İktibas, sayı 111)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *