Kuşak ve Yol Projesi, Çin’in küresel ekonomik sistemi bütünüyle domine edebilen üretim kapasitesini batıya taşımayı planladığı ulaşım ve altyapı yatırımlarını kapsıyor.
Çin’in “modern ipek yolu” şeklinde tanımladığı ve bütçesinin 10 trilyon dolara ulaşacağı öngörülen Kuşak ve Yol Projesi, ABD’nin Afganistan’dan ayrılmasıyla yeni bir dönemecin eşiğine geldi.
İstikrarsızlığa saplanmış ve bitmek bilmeyen savaştan yıllardır muzdarip olan Afganistan’daki NATO güçlerinin varlığı, Çin’in projesinin önünde ülkenin kendi zorlu koşulları kadar engel teşkil ediyordu. Kuşak ve Yol Projesi, Çin’in küresel ekonomik sistemi bütünüyle domine edebilen üretim kapasitesini batıya taşımayı planladığı ulaşım ve altyapı yatırımlarını kapsıyor. Afganistan’ın coğrafi konumu da bu projedeki ulaşım ağlarının tam ortasında yer alıyor.
Hem projedeki yolları önemli oranda kısaltması hem de zengin yeraltı kaynaklarından istifade edilmesi açısından Afganistan’ın yönetimi, yükselen Çin için bugün geçmişte hiç olmadığı kadar önem arz ediyor. Ayrıca, böylesine zor bir coğrafya ve şartlarda ulaşım hatları döşeyip, madencilik yapabilecek finansal yeterlilik ve iş gücü de Çinli şirketlerde bulunuyor.
Çin yıllardır Afganistan’daki NATO varlığından rahatsızlık duysa da kendisine karşı olan grupların tehdidinin azaltılmasından menfaat elde ediyordu. Bugün ise ABD askerlerinin ülkeden çekilmesini olumlu karşılayan Pekin, Taliban’ın kontrolü ele almasının ardından “Afgan halkının tercihine saygılıyız” açıklaması yaparak yeni dönem için tavrını net şekilde ortaya koydu.
Taliban: Çin yatırım yapacaksa tabii ki güvenliklerini sağlarız
Taliban sadece Afganistan’da değil, coğrafyasındaki birçok ekonomik ilişki ve yatırımlarda belirleyici rol oynayacak. Afganistan’ın başkenti Kabil’de yalnızca Rusya, İran, Pakistan ve Çin’in büyükelçiliklerinin açık kaldığı belirtilirken, yeni dönemde siyasi ve ekonomik ilişkilerin kurulmasına öncülük edecek ülkeler de böylelikle görülmüş oldu. Bunu, ilerleyen dönemde Taliban’la görüşmeler gerçekleştirebileceklerini ifade eden Almanya gibi Batılı ülkelerin söylemlerinde de görmek mümkün. Taliban’ın kontrolü ele alması Batı’nın bir hezimeti şeklinde algılandı ancak öte yandan ekonomik yükselişine hızla devam Çin ve Batı sermayesi karşıtlarında da tedirgin de olsa bir sevinç yarattı.
Çin, komşusu Afganistan’ın kuzeyindeki Orta Asya ülkelerinin birçoğunda şimdiye kadar çeşitli ulaşım ağları inşa etti ve birçok kapsamlı altyapı projesini tamamladı. Güneyinde ise geçen yıl itibarıyla, 62 milyar dolar değerinde olduğu belirtilen Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru kapsamında otoyol ve liman inşaatlarına devam ediyor. Bu koridor, Kuşak ve Yol Projesi’nin kilidi olarak da görülürken, Taliban ve Çin arasında önümüzdeki dönemde artması muhtemel ilişkilerle yeni hatların inşa edilmesi ve yatırımların yapılması da kimi analistlere göre uzun zaman almayacak. Çin, farklı zamanlarda Afganistan’ın kalkınması ve istikrarı ile ilgilendiğini belirtir nitelikte çeşitli yatırım projelerine girişmiş veya açıklamaları uluslararası kamuoyuna yansımıştı. Geçen ay da Çin Dışişleri Bakanı Vang Yi, Taliban heyeti ile Çin’in kuzeyinde görüşmüş ve “Afganistan, Afganlara aittir” açıklamasıyla Taliban’ı destekler mahiyette konuşmuştu. Bazı Taliban mensuplarının 2019 yılında da Çinli yetkililerle buluştuğu ve yeni dönem için görüşmelerin yapıldığı basına yansımıştı.
Taliban sözcülerinden Süheyl Şahin de geçen ayın sonunda yaptığı bir açıklamada, “Çin’i memnuniyetle karşılarız. Eğer yatırım yapacaklarsa tabii ki güvenliklerini sağlarız. Çin, Afganistan’ın inşası ve gelişimi için memnuniyetle karşıladığımız dost bir ülkedir.” ifadelerini kullandı. Tarafların karşılıklı açıklamaları ilişkilerin geliştirilmesine istekli olduklarını gösterse de Çin’in adım atması için ülkedeki kaosun yatışmasına ihtiyaç var.
Çin’in Afganistan topraklarında ilgilendiği yatırım sadece Kuşak ve Yol kapsamındaki ulaşım ağlarından ibaret değil. Afganistan’ı yabancı güçler için bugüne kadar cezbeden en kritik özelliği rezervlerinin trilyon dolarları bulduğu tahmin edilen zengin yeraltı kaynakları. Ülke, lityum, uranyum, bakır, cıva, demir, altın, petrol ve gaz dahil olmak üzere geniş maden yataklarına sahip. Taliban’ın da bugüne kadar kullandığı önemli geçim kaynakları arasında yer alan madencilikten elde ettiği gelirinin 464 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor.
Afganistan’da daha önce giriştiği fakat sorunlarla karşılaştığı veya tamamlayamadığı projeleri açısından Çinli maden şirketleri için yeni bir dönem başlamış oldu. Her ne kadar harap halde ve niteliksiz iş gücü ile dolu olsa da Afganistan’daki maden yataklarını geliştirebilecek en büyük güç, finansal risklere karşı ortalamanın üzerinde bir toleransa sahip olan Çinli şirketler olacaktır. Çin, bu yatırımlara uygun koşulları Afganistan’da kendisine yaratacak ilişkiler içerisinde görünüyor ve işe koyulmak için gerekli şartları oluşturmuş olabilir. Bu alanda yaşanacak gelişmeler, küresel maden tedarik zincirine yeni girişler yaratabilir ve arzda da ciddi oranda artışların oluşmasına neden olabilecek potansiyel taşıyor. Çinli şirketler için büyük zorluklar taşıyan bu girişimlerin kısa zamanda yapılabilme ihtimali zor görünse de Çinli inşaat ve maden şirketlerinin yüksek iş gücü ve tecrübesi zorlu bölgelerde hızlı aksiyon alabilen bir yapıya sahip.
Çin yatırımlarının geleceği istikrara bağlı
Çin’in Afganistan’daki ekonomik varlığına ivme kazandıracak diğer bir etken ise kuşkusuz Taliban’ın itidalli yaklaşımı. Taliban yaptığı açıklamalarda, gerçekçiliği tartışılır olsa da, bölgede güvensizliği yayma hevesinin eskisi gibi olmadığını gösteriyor. Bu yaklaşım da Pekin’in iş birliği için iştahını artırırken, istikrar arayışında olan diğer bölgesel oyunculara da güvenilir ortaklıkların kurulabileceği mesajını verme amacında.
Öte yandan, bazı analistlere göre çatışmaların ve yoksulluğun harap ettiği ülkede yıllardır süren istikrarsızlık, Çin yatırımlarının kısa bir dönemde görülmesini imkansız kılacak bir derinlik arz ediyor. Bununla birlikte Çin’in Afganistan’a yatırım yapmayı ikincil bir plan olarak gördüğü fikri de mevcut.
Bloomberg’de yer alan bir makaleye göre, The China-Pakistan Axis kitabının yazarı ve German Marshall Fund’da Transatlantik Araştırmacısı Andrew Small, Pekin’in Afganistan’ı “çok yüksek riskli bir ortam” olarak gördüğünü ve yaşanan gelişmeleri herhangi bir fırsata dönüştürme arzusunun ikincil bir düşünce olduğunu söylüyor. [1]
Ayrıca, Çin yönetiminin Afganistan’daki temel endişesi, istikrarsızlığın yanında Doğu Türkistan’daki baskıdan kaçan Uygurların bölgedeki varlığı. Taliban’ın da kısa ve orta vadede bu konudaki tutumunun, Pekin’in politikalarında belirleyici bir rol oynayacağı öngörülüyor.
Taliban’ın güven temin etmese de verdiği değişim mesajlarını ilk etapta komşu ve demokratik ülkelerle masaya oturup ticaret yapabileceği şeklinde değerlendirmek zor.
Sonuç olarak, Çin’in ekonomik bakımdan Afganistan’da pozisyon alması orta ve uzun vadede iki ülkenin menfaatine görünse de yıllarını dağlarda çatışmayla geçirmiş eğitimsiz Taliban mensuplarının kısa zamanda yatırım çekecek adımlar atmasını beklemek çok rasyonel durmuyor. Yine de bölgede hedeflerine uygun bir fırsat yakalamış görünen Çin ise devasa projesinin hayata geçirilmesi için Afganistan’ın istikrarı ve güvenliğine eskiye nazaran çok daha fazla ihtiyaç duyuyor.
(Mehmet Fatih Erdoğdu/AA)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *