“İslâm düşmanları tarafından oluşturulan algı operasyonlarıyla dünyada İslâm itibarsızlaştırılmak isteniyor. İslâmi inanç yapısına asla uymayan kan akıtmalar, boğazlamalar Avrupa basınında gündem yapılıyor. İslâm’ın terör dini, Müslümanların ise barbar ve terörist olduğu algısı oluşturulmaya çalışılıyor.”
Mustafa Çelik, Yeni Akit’teki son yazısında “Algılar geçici, hakikat kalıcıdır” başlığı altında kaleme aldığı yazısında, ‘hakikat’e karşı yapılan şeytanca saldırılara dikkat çekti.
Çelik, “Algılarla din oluşturmak, algılarla akide oluşturmak, sahte ilahlık iddiasında bulunmaktır. Dinleri ve akideleri algılardan meydana gelmiş olanların sabit kıbleleri olmaz. Onların kıbleleri seyyaredir. Sabahleyin inandıklarını akşamleyin inkâr ederler.” vurgusunda bulundu.
Çelik, algılar üzerinden İslâmi değerlere, Müslüman kimliklere saldırı gerçekleştirildiğini belirtirken, Hz. İbrahim (as)’a karşı Nemrud, Hz. Musa (as)’a karşı Firavun, Hz. Muhammed (sav)’e karşı Ebu Leheb aynı şeyi yaptıklarını hatırlattı.
Çelik’in yazısı şöyle:
Algıların geçiciliğine kanmak, din üzerinden kötülükleri icad etmeyi alışkanlık haline getirmektir. Dini hayatın meczuplar tarafından yönlendirilmesi ve yönetilmesi, Müslümanların algılara yenik düşmelerindendir. Müesses cahili sistemin yasalarının, piyasa kurallarının, geleneğin kabullerinin şer’i nassların önüne ve yerine geçtiği ve geçirildiği toplumlarda iktidar ve muktedir olan hakikat değil algıdır.
“Dilleriniz yalana alışageldiğinden dolayı, Allah’a karşı yalan uydurmak için, ‘Şu helâldir’, ‘Şu haramdır’ demeyin. Şüphesiz, Allah’a karşı yalan uyduranlar, kurtuluşa eremezler.” (Nahl Sûresi/116)
Algılarla din oluşturmak, algılarla akide oluşturmak, sahte ilahlık iddiasında bulunmaktır. Dinleri ve akideleri algılardan meydana gelmiş olanların sabit kıbleleri olmaz. Onların kıbleleri seyyaredir. Sabahleyin inandıklarını akşamleyin inkâr ederler. Algılar geçici, hakikat kalıcıdır. Hakikat, mü’min gönüllerin kıblesidir. Hakikatin sahibi el-Hak olan Allah’tır.
Hayatla uzlaşmak için İslâm’dan uzaklaşmayı şart koşanlar, İslâm’ın aleyhinde yapılan algılara kendilerini kaptırmış olan kaypaklardır. Dinde ihtiyaç, zaruret ya da dini maslahat ve menfaat adına dinde laubaliliğin önünü açanlar, hakikati bırakıp algılara kaçanlardır. Günümüzde Müslümanlar, hakikatin önüne ve yerine geçirilmiş olan algılar sayesinde İslâm’ın şartlarına uygun bir yaşamdan, yaşanan şartlara uygun bir İslâm’a eviriliyorlar. Sırat-ı müstakimi görmelerine rağmen her gün yeni bir haramla, farklı bir batılla devriliyorlar.
Münkir ve müşriklerin, bid’atçı ve hurafecilerin algılarına İslâmi bir müdahalede bulunma gücünü kendilerinde bulamayanlar, dine müdahale cüretini sergileyebiliyorlarsa; bunun sebebi, hakikati algılara feda etmelerindendir. Bizlere hakikatleri unutturmak için oluşturulan algıları şeytan süslüyor, çevre zorluyor. İslâm düşmanları tarafından oluşturulan algı operasyonlarıyla dünyada İslâm itibarsızlaştırılmak isteniyor. İslâmi inanç yapısına asla uymayan kan akıtmalar, boğazlamalar Avrupa basınında gündem yapılıyor. İslâm’ın terör dini, Müslümanların ise barbar ve terörist olduğu algısı oluşturulmaya çalışılıyor.
Kilometrelerce öteden Irak-Afganistan-Filistin-Suriye gibi ülkelere, ellerinde kimyasal silah var bahaneleriyle saldıranlar, hakiki teröristlerdir. Ekonomik çıkarları uğruna yapaylaştırmak istedikleri İslami anlayışın Kur’an ve sünnette bahse konu olan bir inanç sistemi olmadığı, tamamen Avrupalının ortaya çıkardığı, çıkar odaklı ve diğer dinlere nazaran İslâm’ı itibarsızlaştırmayı hedeflediği ortadadır.
Kendilerini Siyonizm karşısında savunan Filistinli Müslümanları terörist gibi lanse eden, Afganistan ve Irak’ta haçlı oyunları karşısında kendilerini savunan Müslümanların çaresizliğini gizleyen ve üstünü kapatma çabasında olan Avrupa, algılar üzerinden İslâmi değerlere, Müslüman kimliklere saldırı gerçekleştiriyor. Hz. İbrahim (sav)’a karşı Nemrud, Hz. Musa (as)’a karşı Firavun, Hz. Muhammed (sav)’e karşı Ebu Leheb aynı şeyi yapmışlardır. Rabbimiz haber veriyor:
“Firavun’un kavminden ileri gelenler dediler ki: ‘Bu gerçekten çok bilgili bir sihirbazdır.’ Sizi yurdunuzdan çıkarmak istiyor.” Firavun, ‘Peki ne buyurursunuz?’ (dedi.)” (Araf Suresi/109-110)
Firavun’un erkânı, Hz. Mûsâ’nın belirtilen iki mûcizesini görünce, bunları ancak çok bilgili ve usta bir sihirbazın yapabileceğini söyleyip onun gerçekte Firavun ve çevresindekileri Mısır’dan çıkararak hâkimiyeti ele geçirme planı içinde olduğunu ileri sürdüler (Şuara Suresi/34-35) de bu fikirler doğrudan doğruya Firavun’a isnat edilir. Şu halde, çevresindekiler gibi Firavun da Mûsâ hakkında aynı asılsız kanaate sahipti. Yani Sihirbazların, Arafların algılarıyla hareket ediyordu.
Dijital çağda beşeri sistemlerin hüküm sürdükleri toplumlarda “haber” bir ticaret malzemesidir. Nitekim günümüzde medyanın insanların bilinçlerine hükmederek bireysel değerlerin ve toplumsal kabullerin değiştirilmesinde söz sahibi olduğunu fark eden cahili sermaye sahipleri yatırımlarını enformasyon alanına aktarmaya başlamışlardır. Medyanın algılarla infaz ettikleri, mahkemelerin kanunlarla infaz ettiklerinden daha fazladır. Medyanın algılarla iflasa götürdüğü tüccarları piyasaların gücü götüremedi. Medya, toplumların anlam dünyasını belirli bir ideoloji çerçevesinde düzenleme yeteneğine sahip durumdadır.
Gerçeklerin medya kuruluşları tarafından manipüle edilmesi veya maskelenmesi, zaman zaman gerçeğin bilinmemesinden daha tehlikeli bir hal almaktadır. Medyada yer alanlar kadar, göz ardı edilenler de yalanın gelişmesi ve yaygınlaşması açısından önem taşımaktadır. Günümüzde algı etkin bir şekilde yönetilmediği takdirde propaganda, psikolojik savaş ve enformasyon savaşı teknikleri ile bireyin elinden karar verme hürriyetini alınabilmektedir. Birey, maruz kaldığı algı operasyonlarının farkına varamadığı için hür davrandığını zannederek hareket etse ve düşünce geliştirse de hakikatte algıyı hazırlayıp ortaya sunan ve onu başarılı bir şekilde yönetenin artık avı konumuna gelmiştir.
Şayet dünkü mücahidler, bugünün müteahhitleri, müşahidleri ve haramlar karşısında müsaidleri haline gelmişlerse, bunun sebebi algıların hakikatin önüne ve yerine geçirilmesidir. Algıların savaşçılarından hakikatin savunucuları çıkmaz.
“Algılar gibi hakikat de geçicidir” iddiasında bulunana deriz ki; zaman geçebilir sen de geçebilirsin ama hakikat kalıcıdır. Hakikat geçen bir şey olsaydı ona hakikat denmezdi behey ahmak!
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *