Ürdün Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden Prof. el-Harişe, “Şüphesiz, Ürdün-İsrail ilişkileri nispeten bir rahatlığa tanık olacak. Ancak bu, Bennett hükümetinin Filistin sürecinde barışın sağlanması için ne kadar ödün verebileceğine bağlı.” iddiasında bulundu.
Binyamin Netanyahu’nun 12 yıllık başbakanlığı döneminde bariz şekilde yıpranan siyonist İsrai ile Ürdün arasındaki ilişkilerde, geçen ay İsrail’de gerçekleşen iktidar değişikliğiyle farklı gelişmeler yaşanabileceği belirtiliyor.
İsrail’de 2009’dan bu yana devam eden Netanyahu iktidarına son veren Gelecek Var Partisi lideri Yair Lapid ve Yamina lideri Naftali Bennett öncülüğündeki yeni koalisyon hükümetinin, komşu ve diğer ülkelerle ilişkilerde birtakım değişikliğe gidebileceği yorumları yapılıyor.
Mescid-i Aksa’nın İsrail ile Ürdün arasında 26 Ekim 1994’te imzalanan barış antlaşmasına göre Ürdün Vakıflar, İslami İşler ve Mukaddesat Bakanlığına bağlı Kudüs İslami Vakıflar İdaresinin himayesinde bulunduğu göz önüne alındığında, İsrail’deki yeni hükümetin ilişkilerin seyrinde değişikliğe gidebileceği ülkelerin başında Ürdün’ün yer alması muhtemel görünüyor.
İsrail-Ürdün ilişkilerindeki kötü dönem ve nedenleri
AA muhabirine İsrail-Ürdün ilişkilerini değerlendiren uzmanlar, ilişkilerin kötüleşmesine İsrail’in Mescid-i Aksa ve Filistin topraklarına yönelik devam eden ihlallerinin neden olduğunu ve Netanyahu döneminde iki ülke arasında ciddi anlamda yabancılaşma yaşandığını belirtti.
Ürdün Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden Prof. Muhammed el-Harişe, Başbakan Bennett liderliğindeki yeni İsrail hükümetinin öncelikli olarak iç meselelere odaklanacağını ve bölgeyle daha az ilgileneceğini ifade etti.
Netanyahu iktidarı süresince Tel Aviv-Amman ilişkilerinde en kötü dönemin yaşandığını vurgulayan Harişe, bunun ilk ve en önemli nedeninin eski İsrail Başbakanı’nın olaylara ve ortaklara müspet şekilde yaklaşamayan sorunlu kişiliği olduğunu söyledi.
Harişe, ikinci neden olarak da Netanyahu liderliğindeki sağcı koalisyonun, bölgedeki barışın ortaklarından biri olarak Ürdün’ün oynayacağı rolün önemi ve Kudüs ile Yahudi yerleşim birimleri gibi temel konulardaki tutumunu gösterdi.
Harişe, İsrail-Ürdün ilişkilerinin kötüleşmesine yol açan diğer nedenleri de Netanyahu, eski ABD Başkanı Donald Trump ve damadı Jared Kushner’ın yer aldığı “üçlü ittifakla” Filistin ve Ürdün’ün en düşük taleplerini dahi karşılamayan “Yüzyılın Anlaşması” adı verilen bir sözde barış planının açıklanması; İsrail’in bölgedeki ihlallerini artırması; adil bir barış ve kalıcı istikrar gibi bölgenin önceliklerini göz önüne almadan İsrail’in bazı Arap ülkeleriyle “normalleşme” adımları atarak ilişki ağını genişletmesi şeklinde sıraladı.
ABD’deki iktidar değişikliği ve ilişkilere etkisi
Harişe ayrıca, ABD’de Trump iktidarının sona ererek Arap ülkelerinin taleplerini daha iyi anlayan demokratik bir yönetimin iş başına geldiği ve yeni yönetimin İsrail-Filistin meselesinde iki devletli çözümü destekleyen açıklamalar yaptığı dikkate alındığında Ürdün’ün Bennett hükümeti döneminde nispeten daha rahat olabileceğini dile getirdi.
Bennett hükümetinin bileşenlerinden sağcı kesimin direktiflerine daha fazla meyledebileceği ihtimaline de işaret eden Harişe, “Şüphesiz, Ürdün-İsrail ilişkileri nispeten bir rahatlığa tanık olacak. Ancak bu konudaki gelişmeler, Bennett hükümetinin Filistin sürecinde barışın sağlanması için ne kadar ödün verebileceğine bağlı.” dedi.
İki devletli çözüm
Akademisyen ve siyasi analist Halid Şenikat, iki ülke arasındaki ilişkilerin 1994’te imzalanan Ürdün-İsrail Barış Anlaşması temelinde düzenlendiğini belirtti.
Anlaşma uyarınca Ürdün’ün İsrail’le ilişkilerinde kutsal mekanlar ve Krallığın onlar üzerindeki koruması başta olmak üzere bazı temel çıkarları olduğunu ve bunlara Tel Aviv’in saygı göstermesi gerektiğini vurgulayan Şenikat, şunları kaydetti:
“İsrail’in statükoyu değiştirmeyi amaçlayan her türlü eylemi, Ürdün’le ilişkiler üzerinde olumsuz bir etkiye yol açar. Yahudi yerleşimciler ile İsrail hükümetinin kutsal topraklardaki tehcir, yeni yerleşim birimleri inşa etme ve ibadet edenlerin engellenmesi gibi devam eden provokasyonlarını içeren bu eylemler, Ürdün Haşimi Krallığının himayesini etkiliyor.”
Şenikat, iki devletli çözüm konusunda İsrail kaynaklı herhangi bir duraksamanın da Ürdün’le ilişkileri etkileyeceğini vurguladı.
“İsrail’in aşırı sağa yönelmesi, uyguladığı yerleşim birimi politikaları ve egemenliğini dayatması Ürdün’ün çıkarlarını tehdit ediyor.” diyen Şenikat, söz konusu politikaların bölgenin tamamını istikrarsızlaştırdığını söyledi.
Nispeten daha iyi ilişkiler
Ürdün’deki Al el-Beyt Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünden Prof. Sayıl es-Serhan, “Netanyahu döneminde özellikle de son 3 yılda İsrail-Ürdün ilişkileri gerilimle gölgelendi. İlişkilerdeki bu yabancılaşma ve ayrılık, Ürdün’ün, dış politikadaki temel değişmezleri arasında saydığı çok önemli meselelerin ortaya çıkmasından sonra daha da arttı.” dedi.
Serhan, Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın, “Yüzyılın Anlaşması” adı verilen sözde barış planı karşısında izlediği tutumun hem Ürdün-İsrail hem de Ürdün-ABD ilişkilerinde bir yabancılaşma yarattığını dile getirdi.
Serhan ayrıca Netanyahu tarafından benimsenen aşırılık dikkate alındığında Tel Aviv ve Washington’daki iktidar değişimlerinin Ürdün-İsrail ilişkilerinde bir atılım meydana getirmesinin beklendiğini söyledi.
Özellikle Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın bu ay Washington’a yapacağı ziyaretin ardından, ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail üzerinde baskı oluşturmasını ve işgal altındaki topraklar ile Gazze’deki son olayların ciddiyetinin farkına varmasını beklediğini aktaran Serhan, “Tel Aviv ve Washington’daki iktidar değişiklikleri, Ürdün-İsrail ilişkisinin, Bennett döneminde selefine göre nispeten daha iyi olacağını söylememize sebep oluyor.” ifadelerini kullandı.
Serhan, Filistin meselesinin Ürdün’ün dış politikasında önemli bir eksen olduğu göz önüne alındığında Tel Aviv-Amman ilişkilerinin daha iyi olması halinde herhangi bir uzlaşı projesinde Ürdün’e daha fazla rol verilebileceğini sözlerine ekledi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *