Sefa Saygılı: Önceden toplumun manevi önderleri olurdu. Onlara nasihat eder, mütevazı ve huzura davet ederlerdi. Maalesef bu tip kanaat önderlerinin ve cemaatlerin sayısı ve etkisi azaldı.
Prof. Dr. Sefa Saygılı, Yeni Akit‘teki köşesinde ‘toplumsal değerlendirme’ yaptı. “Endişeli, kaygılı, mutsuz, karamsar, tahammülsüz, moralsiz ve gergin bir toplum olduk. Toplum olarak depresyondayız.” diyen Saygılı, medyaya hep öfke haberleri ile dolu olduğunu vurguladı.
Probemli Toplum” başlıklı yazısında Saygılı, “Depresyon başta olmak üzere psikiyatrik rahatsızlıklardan kaynaklı ilaç kullanımı son 5 yılda yüzde 30 oranında artış göstermiş” dedi.
“Öfke çocuklara hatta bebeklere de sıçramış durumda” olduğunu altını çizen Saygılı’nın işte o yazısı:
Toplum olarak çabuk öfkelenir olduk. Hemen sinirleniyoruz, birbirimizi kırıyoruz. Bazen sonuç kaba kuvvete dönüyor maalesef. Bakıyorsunuz trafikte basit bir yol verme kavgası çıkmış, yaralananlar hatta ölümle biten problemler yaşanmış. Sonuçta mutsuz ve gergin insanlar haline geldik. Ne acı durum.
Hele öfke eşler arasında olursa, bir de şiddete dönüşürse o da ayrı bir fecaat! Her iki taraf da alttan almaya, birbirini idare etmeye gayret etmiyor. Biri diğerinin sinirlenmiş olduğu hususlara dikkat etmeyince tahrikler ortaya çıkıyor ve geri dönülmesi zor kırıklıklar, kırgınlıklar ortaya çıkıyor. Geçimsizlik, mutsuzluk derken çocukların olumsuz etkilenmeleri ve yıkılan evlilikler…
Zaten rakamlar da bunu gösteriyor: Evlenenlerin sayısı azalırken boşananlar artıyor. Geçimsiz ve uyumsuz aileler yaygınlaştı. Eşlerin birbirine sevgi ve saygısı zedelendi.
Medyaya göz attığınızda hep öfke haberleri ile dolu. İnanın televizyonda haberleri izleyemez oldum. Yaralamalar, cinayetler, taciz ve kavgalar. Kafası kızan eliyle, diliyle, silahla şiddete başvuruyor. Televizyon kanalları da bu sinir bozucu haberleri uzun uzadıya veriyorlar. Dinledikçe bunalıyorsunuz. Dayanamayınca tepkiniz ya televizyonu kapatmak veya başka kanala geçmek oluyor.
Her şey toplumu karıştırabiliyor. Organize suç örgütü lideri bir video yayınlıyor, bakıyorsunuz ortalık alt üst olmuş. Her kafadan ayrı ses çıkıyor.
Tabi bu arada bazı kişilerin haram yoldan zengin olmak için ne haltlar çevirdiğini de şaşırarak izliyorsunuz. Sanki ölmeyecekmiş gibi, ahiret yokmuş gibi davrandıklarını görünce daha bir üzülüyorsunuz.
Sosyal medya ise insanları mesaj bombardımanına tutmuş. Neyin doğru neyin yanlış olduğunu anlamadan inanıyor, sinirlerimizi bozuyoruz. Yalan mesajların çabucak yayılması insanların iletişim araçları ile rahatlıkla yönlendirilebileceğini gösteriyor.
Açık oturumlarda tartışmalar, birinin ak dediğine kara demeler ve laf atmalarla adeta seyirciler öfke doluyor, kutuplaştırılıyor.
Sadece bunlar mı? Yayınlanan diziler ve filmler de öfke, saldırganlık ve şiddet içeriyor. Sanki problem çıktığında kaba kuvvetle çözülür imajı veriliyor.
Öfke çocuklara hatta bebeklere de sıçramış durumda. Anne babadan, çevreden hiddeti görüyor, öğreniyor ve tatbike başlıyorlar.
İnsanlar arasında ufak bir kıvılcım toplum kavgasına dönebiliyor. Bakıyorsunuz sopalarla bıçaklarla birbirine saldırmaya başlamışlar. Duyan, gören ne olduğunu bile tam anlayamadan sille tokat kargaşaya karışmış.
Öfkenin sebebini araştırdığınızda çoğu zaman makul bir gerekçe bile bulamıyorsunuz. Sudan bahanelerle öfkelenir olduk. Toplumda çok sayıda serseri mayın gibi patlamaya hazır bombalar var.
Mutsuzluk, doyumsuzluk bir başka problem. Antidepresan kullanımı da, psikiyatri merkezlerine müracaat oranları da rekor düzeyde artmış durumda. 2020 yılında yaklaşık 17 milyon kişi psikolojik sorunlar sebebiyle sağlık kuruluşlarına başvurmuş. Depresyon başta olmak üzere psikiyatrik rahatsızlıklardan kaynaklı ilaç kullanımı son 5 yılda yüzde 30 oranında artış göstermiş. “Hayattan zevk almıyorum. Mutsuzum” diyenlerin sayısı oldukça yüksek.
Yani endişeli, kaygılı, mutsuz, karamsar, tahammülsüz, moralsiz ve gergin bir toplum olduk. Toplum olarak depresyondayız. Kalabalık şehirler, yoğun trafik, kanaatsizlik, hırs ve tamah bizi mutsuz ediyor.
Önceden toplumun manevi önderleri olurdu. Onlara nasihat eder, mütevazı ve huzura davet ederlerdi. Maalesef bu tip kanaat önderlerinin ve cemaatlerin sayısı ve etkisi azaldı.
Eskiye göre arabalarımız, evlerimiz, gelirimiz var; eskiye oranla daha refah içinde yaşıyoruz ama daha mutlu ve huzurlu değiliz.
Artan bu problemleri azaltmanın çarelerini aramak zorundayız.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *