Türkiye’nin ilk imzacısı olduğu İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı Kararı ile çekilmesine ilişkin tartışmalar sürerken, iktidarın ayrılma kararını aylar öncesinden aldığı ileri sürüldü.
BBC’den Ayşe Sayın’ın aktardığına göre, AKP kulislerinden yansıyan bilgilere göre, İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesinin hukuki altyapısını oluşturmak için uzun süre çalışma yürütüldü ve birisi 2016, birisi de 2018’de feshedilen iki sözleşme örnek alınarak, İstanbul Sözleşmesi’nin feshi kararı geçen Cuma gecesi işleme konuldu.
Türkiye siyasetindeki sürpriz gelişmelerden birisi geçen Cuma akşamı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin ya da kamuoyunda bilinen adıyla “İstanbul Sözleşmesi”ni fesheden kararı oldu.
AKP içinde de görüş ayrılığına neden olan İstanbul Sözleşmesi’nin feshedilmesi tartışması Erdoğan’ın Ocak ayı başında Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ü ziyaretiyle yeniden gündeme gelmişti.
Asiltürk, Erdoğan’ın ziyaretinden bir süre sonra katıldığı bir televizyon programında, “Bazı AKP’li yetkililerin kendisini ziyaret ederek, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması konusunu Erdoğan’a iletmelerini” istediğini ifade etti.
Erdoğan’ın da İstanbul Sözleşmesi’nin kalkmasından yana olduğunu da belirten Asiltürk, “İstanbul Sözleşmesi kalkacak” açıklamasını da yapmıştı.
“Karar, Ayasofya ibatede açılmadan önce alındı”
AKP kulislerinden yansıyan İstanbul Sözleşmesi’nden ayrılma kararı “aylar öncesinden” alındı.
AKP’li üst düzey bir yönetici, İstanbul Sözleşmesi’ni fesih kararıyla ilgili çalışmanın geçen yıl Temmuz ayında; “Ayasofya’nın ibadete açılmasından hemen önce” başladığını ifade etti.
Sözleşmeden çıkışın uzun bir süreç olması ve Avrupa Konseyi’ne kararı bildirim sürecinin nasıl işleyeceği konusunda çalışma yürütülmesi nedeniyle yaşama geçirilmesinin zaman aldığını belirten parti yöneticisi, geçmiş yıllardaki iki örnek karara göre İstanbul Sözleşmesi’nin feshi sürecinin yürütüldüğünü bildirdi.
Feshedilen iki sözleşme rehber alındı
Edinilen bilgiye göre bu kapsamda 1990’da yürürlüğe giren “Sportif Karşılaşmalarda Seyircinin Şiddet gösterileri ve Taşkınlıklarının Önlenmesi’ne Dair Avrupa Sözleşmesi”ni fesheden 2016 tarihli karar ile 1975 tarihinde onaylanan “Hayvanların Uluslararası Nakliyat Sırasında Korunması’na Dair Sözleşme”yi fesheden 2018 tarihli kararlar örnek alındı.
AKP’de İstanbul Sözleşmesi’nden çıkış konusunda yürütülen hukuki tartışmalara ilişkin ise Türkiye’nin ayrılma iradesinin hukuki altyapısının da hazırlandığı savunularak, “İstanbul Sözleşmesi’nden zihnen de intikalen de çıktık” yorumu yapılıyor.
“Eşcinselliğe hukuki statü verilmesinin yolunu açıyor”
AKP’de sözleşmenin feshine gerekçe olarak, “eşcinselliği normalleştirme sonucu doğurabilecek olması” gösteriliyor ve sözleşmenin bu konuda taraf ülkelere yükümlülük getirilmesi gösteriliyor.
Sözleşmedeki “toplumsal cinsiyet eşitliği” ifadesiyle, “eşcinsel evliliklerin yolu açılacağı” ve hatta okullarda “eşcinsellik” konusunda bilgi verilmesinin zorunlu hale geleceği iddia ediliyor.
İstanbul Sözleşmesi’nin genelinde cinsiyet yerine toplumsal cinsiyet ifadesi kullanılıyor.
Sözleşme’nin 3’üncü Maddesi’nde toplumsal cinsiyet, “herhangi bir toplumun, kadınlar ve erkekler için uygun olduğunu düşündüğü sosyal anlamda oluşturulmuş roller, davranışlar, faaliyetler ve özellikler olarak anlaşılacaktır” sözleriyle tanımlıyor.
“Avrupa ‘aile yoktur, bireyler vardır’ diyor”
BBC Türkçe’ye değerlendirmede bulunan AKP’li bir siyasetçi, İstanbul Sözleşmesi’nde vazgeçilmesinin nedenini, Avrupa ile Türkiye arasındaki “temel değerler farkı”na dayandırdı: “Biz toplumun temel direği aile diyoruz. Ama Avrupa ‘aile yoktur, bireyler vardır’ diyor. Aileyi parçalayınca, kadın -erkek arada da üçüncü cins çıkıyor. Siz bunu kabul ettiğinizde, okullardaki cinsel gelişim derslerinde eşcinsel evliliği de anlatmak zorundasınız, eşcinsel evliliğe izin de vermek zorundasınız, daha bir çok yükümlülüğü yerine getirmek zorundasınız. Sosyolojik vaka olarak eşcinsellik yoktur denilemez ama buna hukuki statü veremezsiniz. Sözleşme buna hukuki statü verilmesinin yolunu açıyor.”
Sözleşmede LGBTİ+’ları kapsayan cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği kavramları ise tek bir maddede geçiyor. Sözleşmenin 4’üncü Maddesi’nin 3’üncü Fıkrasında taraf devletlerin sözleşmeyi “herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceği” ifadesi yer alıyor.
Bu fıkrada, “Taraflar bu Sözleşme hükümlerinin, özellikle de mağdurların haklarını korumaya yönelik tedbirlerin, cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasi veya başka tür görüş, ulusal veya sosyal köken, bir ulusal azınlıkla bağlantılı olma, mülk, doğum, cinsel yönelim, toplumsal cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni hal, göçmen veya mülteci statüsü veya başka bir statü gibi, herhangi bir temele dayalı olarak ayrımcılık yapılmaksızın uygulanmasını temin edeceklerdir” deniliyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *