İstanbul Sözleşmesi nedeniyle gündeme gelen ve İslamcı kesim tarafından eleştirilen “toplumsal cinsiyet” kavramı için Böhürler, “toplumsal cinsiyeti tek bir anlamla tanımlayıp yasadan kaldırmaya çalışmak faydasız, sonuçsuz bir çabadır” dedi.
Dün Yeni Şafak‘taki köşesinde bu konuya değinen Ayşe Böhürler, yazısının “Gender: Toplumsal cinsiyet nedir, ne değildir” başlığı ile kaleme aldığı bölümünde şu ifadeleri kullandı:
Gender, “toplumsal cinsiyet eşitliği” kavramı yeni kullanılmıyor. Uzun bir geçmişi, hikâyesi var. Bu kavramın içerdiği anlam açılımları pek çok bileşeni kapsar. Ancak bu kavramı alıp bu sadece LGBT’yi içeriyor demek yanlıştır. Böylesi bir indirgemecilik bu kavramın kullanıldığı tüm alanları daraltır. Kadın haklarını savunabilirsiniz ama feminizme de itiraz edebilirsiniz. Hepsinde öncelikleriniz farklı olabilir. Toplumsal cinsiyet kavramının da tıpkı feminizm gibi savunduğunuz ve itiraz ettiğiniz anlamları olabilir.
Gender, kelimesi kimliklerimizde dahi yer alıyor, dünyanın her yerinde karşınıza bu haliyle çıkıyor ve birçok anlamıyla kullanılıyor. Bu, bir uluslararası terminoloji. Bunu sildirmeye çalışmak, toplumsal cinsiyeti tek bir anlamla tanımlayıp yasadan kaldırmaya çalışmak faydasız, sonuçsuz bir çabadır. Aklıselim hiç değildir.
Bu konuda mesafeli çalışmalarıyla dikkat çeken isimlerden birisi olan Nazife Şişman’ın Küresel Kapitalizmin Pençesinde kadın kitabı vesilesiyle Fatma Barbarosoğlu’nun yaptığı söyleşiden bir alıntı yapmak istiyorum. Kitap da söyleşi de eski ama yaklaşım aynı içeriğe sahip:
“Batıda sosyal bilimlerde gender studies oldukça yükselen bir trende sahip. Bu konuda genel bir kafa karışıklığı hâkim. Kadın konusundan her bahsedenin feminist olduğu kanaatine/önyargısına sahip olanlar da var. Fakat bazen bu önyargıya hak vermemezlik edemiyorsunuz. Çünkü feminist terminolojiyi kullanmadan kadın konusundan bahsetmeniz pek mümkün olmuyor. Böyle olunca da, feminizme eleştirel yaklaştığınız halde feminist olarak algılanıyorsunuz. Ya da tam tersi, feminizmi eleştirdiğiniz için, kadın haklarına karşı olduğunuz düşünülüyor. Mesafeli bir bakış açısı geliştirmiş olabileceğinize ihtimal verilmiyor. Bugün liberal iktisadın künhüne vâkıf olmadan çağdaş kapitalizmi anlayamazsınız. Feminizmi ve cinsiyetin yeni tevziini anlamadan da çağdaş kültürü ve kimliği, bu kimliğin merkezindeki benlik algısını velhasıl küresel dünyanın değişen niteliğini anlamanız mümkün olmaz. Çağdaş kültürde çok önemli bir konum işgal eden cinsiyetin yeni tevziinin niteliğini kavramak, hâlimizin ilmindendir (ilmihâl), diye düşünüyorum.
Bir taraf, bütün her şey değişirken, kadınların konumunun hiç değişmeden kalabileceği gibi bir hayale sığınıyor. Her tür talebi, makul olsun veya olmasın, bir dönemin olumsuz manadaki “alafranga” kadınının şımarıklığı olarak addediyor…’’
Güzel bir röportaj tamamı çok daha aydınlatıcı…
Bugün bu kavram çerçevesinde inancımız gereği itiraz ettiğimiz şeyler elbette var, olmalı da! Ancak Gender kelimesi ve toplumsal cinsiyet sadece itiraz ettiğimiz alanlara hapsedilecek bir konu da değildir. İslâmî kesimin Gender kelimesiyle kavga etmesi, bunu toplumsal cinsiyeti eşcinsellemesi ile eşitlemesi bu kavramın etrafında yapılacak tüm tartışmaları anlamsız, çıkışsız bir yola sokması demektir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *