Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Rektörü Uğur Özgöker, Türkiye ile Libya arasında imzalanan anlaşma ile Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki tüm hak ve hukukunun koruma altına alındığını savundu
Kıbrıs Amerikan Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Uğur Özgöker, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Türkiye ile Libya arasında imzalanan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ile Türkiye’nin elinin güçlendiğini, Yunanistan’ın ise yıllardır kurguladığı sistemin çöktüğünü söyledi.
Türkiye’nin münhasır ekonomik bölgeye geç girdiğini belirten Özgöker, “Geç bir karar olmasına rağmen önemli bir adımdır. Çünkü Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, (GKRY) Doğu Akdeniz’de İsrail, Mısır ve Lübnan ile yapığı anlaşmalarla Doğu Akdeniz’de petrol ve doğal gaz aramalarına başladı. Hatta çıkarmaya bile başladı. Türkiye ise mart ayında burayı kendi ‘münhasır ekonomik bölgesi’ ilan ederek ‘Mavi vatan’ dedi ve BM’ye tescil ettirdi. Ayrıca Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile de anlaşma yaptık.” diye konuştu.
Prof. Dr. Özgöker, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de Barbaros Hayrettin Paşa, Fatih ve Yavuz gemileriyle uluslararası hukuka uygun arama yapması için böyle bir anlaşmanın zorunlu olduğunu dile getirerek anlaşmanın Doğu Akdeniz’de dengeleri değiştirdiğini kaydetti.
Türkiye’nin Doğu Akdeniz siyasetinde birlikte hareket edebileceği bir ülke ile anlaşmasının son derece önemli olduğuna vurgu yapan Özgöker, şöyle devam etti: “Türkiye, ‘Mavi vatan’ diye tanımladığı kendi münhasır ekonomik bölgesinde, denizaltı enerji kaynaklarının çıkarılması ve işletilmesi konusunda kararlığını bu anlaşmayla çok net bir şekilde ortaya koymuştur ve özellikle GKRY’ye ve Yunanistan’a da bu kararlılık mesajını vermiştir. Libya ile yaptığımız anlaşmayla Kıbrıs’ın batısındaki 200 millik hakkımızı tescil ettirmiş olduk.
Suriye’yle de böyle bir anlaşma yapılırsa o zaman Türkiye’nin eli siyaseten ve hukuken çok güçlenecek, BM nezdinde çok güçlü bir konuma gelinecektir. Yunanistan, Libya ve Türkiye anlaşmasını kabus senaryosu olarak görüyordu ve o yüzden Türkiye’ye baskılar artacaktır. Bu mutabakat muhtırası ‘Mavi Vatan’ tarihimizde bir kilometre taşıdır. Büyük başarıdır. Suriye ile savaş nedeniyle bir anlaşma imzalamamız mümkün görünmüyor. Fakat ileri ki süreçlerde Suriye’yle de böyle bir anlaşma yapılırsa o zaman BM nezdinde Türkiye’nin hem siyasi hem hukuki olarak eli daha fazla güçlenecektir. Bu arada Mısır ve İsrail ile bu anlaşmalar yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü Kıbrıs’ın doğusu ihtilaflı bölgeler, dolayısıyla bu ülkelerle yapacağımız anlaşmalarla bu ihtilafı da çözmüş olacağız ve ondan sonra GKRY’nin diyebileceği hiçbir şey kalmaz. Hatta şu anda çıkardığı doğal gazın gelecek yıl Avrupa’ya sevki başlayacak. Bu anlaşmaları yaparsak GKRY bizden izin almadan bu işi yaptığı için hukuka aykırı iş yapmış olacak.”
Bu mutabakat muhtırasının önemine işaret eden Özgöker, şöyle konuştu: “Biliyorsunuz Türkiye ile Yunanistan arasındaki deniz sınırı bir anlaşmayla belirlenmiş değil. Her iki ülkeyi çevreleyen ve üzerinde egemenlik uyguladıkları kara sularının Ege Denizi’ndeki genişliği 6 mil. Ancak Yunanistan, jeolojik olarak ülkeyi oluşturan kara parçasının deniz altındaki uzantısı şeklinde tanımlanan kıta sahanlığını adaları da kapsayacak şekilde tanımlıyor.
Türkiye ise Girit’in kara suları dışında kıta sahanlığı bulunmadığı ve adaların Türkiye ana karasının doğal uzantısı olduğu tezine sahip. Aynı şekilde, Yunanistan’ın, Antalya’nın Kaş ilçesine 2 kilometre uzaklıktaki Meis Adası’na dayanarak bölge açıklarını münhasır ekonomik bölge ilan etmesine karşı çıkıyor. Dolayısıyla kara suyu Meis ve Rodos adası kıta sahanlığımızı bölüyordu ama Libya ile yaptığımız anlaşma ile bunu da halletmiş olduk. Bu büyük bir başarıdır.”
Yunanistan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın Libya ile yapılan anlaşma kapsamında Yunanistan’a ait Girit Adasının kıta sahanlığını gözardı ettiği iddiasını da değerlendiren Prof. Dr. Özgöker, şunları kaydetti: “Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanlarımızın batıdaki sınırlarının bir bölümü uluslararası hukuk kurallarına ve mahkeme kararlarına tamamen uygundur. Deniz Hukuku Sözleşmesine uygun bir şekilde imzalanmış ve Doğu Akdeniz’deki Rumların ve uluslararası güçlerin oyununu bozmuş bir anlaşmadır. Kıbrıs Rum yönetimi, İsrail, Yunanistan ve Mısır’ın bölgede kurmaya çalıştığı enerji birlikteliği bu adım ile bertaraf olma yoluna girmiştir.
Yunanistan zaten olası bir Türkiye Libya anlaşmasını kabus olarak görüyordu. Bu anlaşma bir nevi hedefledikleri şeyi bozdu. Çünkü Atina yönetimi Türkiye ve KKTC’yi dışlayarak, Mısır, İsrail, GKRY’yi de içine alan Doğu Akdeniz’i iç deniz haline getirmek istiyordu. Libya anlaşması bu kurgularını bozarken Türkiye’nin de Doğu Akdeniz’deki tüm hak ve hukuku koruma altına aldı.”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *