Ali Haydar Haksal: “Baskıcı bir dönemdeyiz. Bir de siyasal tarafların keskin tutumları insanları iyice pusturdu, sindirdi. Hiç kimse gerçek kişiliğini ortaya koyamıyor ve yaşayamıyor. Rızık endişesinin yanında faşizan baskılar alabildiğine etkili ve yaygın.”
Milli Gazete yazarlarından Ali Haydar Haksal, bugün köşesinde “Gölgesinden bile korkmak” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Fikir üretiminin her zaman sağlıklı sonuçlar getirdiğini vurgulayan Haksal, şu anda ise bunun mümkün olmadığını, ırki gerilimin ve faşizan baskıların etkili ve yaygın olduğunu belirtti. Haksal, “İktidarın ve çevresinin bir tek doğrusu vardır. Hemen herkes aynı borazanı üflemek zorunda.” ifadesini kullandığı yazısında şu değerlendirmede bulundu:
İnsanlığın dengeleri bozuldu. Zihnî gerilim ve dengesizlikler sağlıklı düşünmeye engel. Elbette bunun nedenleri var.
Üretimde alanlar daraldı. İnsanın toprakla bağları kesildi. İnsanlar ekmeğini taştan çıkarabilirken şimdi kentleşme ile birlikte kentlerin betonarme yapıları arasına sıkıştı kaldı. İş alanları daraldı. Üretim yapan kurumlar tamamen yabancı sermayenin elinde. Yerliler ise emin ve rahat değildirler.
Genç ve enerjisi yüksek bir gençlik var. Üniversitelerin çokluğu ve yaygınlığı hemen büyük çoğunluğu tahsilde bulunuyor ve meslek sahibi oluyor. Ancak hiç birinin karşılığı yok.
Siyaset yapmak bir meslek. Daha açık ifadesiyle iş kapısı gibi değil tamamen öyle. İnsanlar bir yere kapaklanmaya bakıyor, orada kendine bir gelecek kapısı aralamaya çabalıyor. Günümüz siyasal dalgalanmaları ve yer değiştirmeleri daha çok çıkara dönük. İnsanlar çok rahat yer değiştirebiliyorlar. Geçmiş dönem düşünce ve inanışların bir anlamı yok.
Buna bağlı olarak da insanlar çıkarlarını ve rızıklarını öncelediklerinden tam anlamıyla kendi kişiliklerini koruyamıyor ve yaşayamıyorlar.
Baskıcı bir dönemdeyiz. Bir de siyasal tarafların keskin tutumları insanları iyice pusturdu, sindirdi. Hiç kimse gerçek kişiliğini ortaya koyamıyor ve yaşayamıyor. Rızık endişesinin yanında faşizan baskılar alabildiğine etkili ve yaygın.
Irkî gerilim çok ileri boyutta. Bu daha çok etkiliyor insanları. Sosyal medyaya yansıyanlar elbette birer örnek. Bunların hem gerçek olanları hem de manipülasyonları olanları var. Fakat kimi gerçekler göz ardı edilemez. Gerilimli ve çatışmalar dönemlerde bu gibi durumlar çok daha görülüyor.
Düşünme ortamı yok, fikir üretilemiyor. Fikir üretmek her dönem için sağlıklı sonuçlar getirir. Sonuçların iyi ya da kötü, sağlıklı veya değil, önemli olan düşüncenin üretimde bulunması. Bu, her halükarda iyiye işaret. Şu an kimse bir şey söyleyemiyor. Bir borazana uyar gibi sadece bir enstrümanı çalıyor ve tiz sesiyle baskın oluyor. Ondan dolayı da hakiki, doğru ve iyi olanın bir karşılığı olmuyor.
Baskı sonucu insanlar bir şey söylemekten çekiniyorlar. Öyle ki kendi gölgesini bile kontrol etmek zorunda kalıyor. Acaba gölgesi ne yana ve nasıl düşüyor, nasıl olacak kaygısını taşıyor.
Müslümanlar asıl değerlerinden uzaklaştıklarından yabancı değerleri Müslümanlara uyarlamaya ve uygulamaya çalışıyorlar. Bu da bunalımlara neden oluyor.
İslâm düşüncesinde düşünülen ve fikir yürütülen bir konuda sonuçları iyi ve doğru ise buna örneğin iki sevap vardır. Sonuç yanlış olsa bile ona da sevap yazılır. Bu çok önemli. İnsanı düşünmeye ve fikir üretmeye yöneltiyor. İnsanı cesaretli kılıyor. Bu gibi durumlarda beklenmedik hayırlı sonuçlar çıkar.
Bu sıralar “ırk” konusunu sık gündeme getiriyorum. Aziz bir dostum bu konuyu biraz abartıyorsun yollu bir uyarıda bulundu. Her birimiz bulunduğumuz çevre ve ortama göre davranıyoruz, bu doğal. Ancak kimi gerçekleri görmezlikten gelmeye neden olamaz. Kürt bir genç ile Türk ailesine mensup bir kızın birbirini sevmesi ve evlenmesine bile izin verilmez. Konu bizde saklı, tanığıyız bunun. Kaldı ki ikisinin de aileleri aynı siyasal düşence ve görüşe mensup. Hatta İslâmî özlü kimseler.
Bir başka konu hastaneye eşini götüren yetmiş yaş üzerinde bir vatandaş hanımı ile Kürtçe konuşuyor diye ırkçı biri gazoz şişesini adamın başında patlatıyor ve yaralıyor.
Yazan ve düşünenler üzerinde korkunç bir baskı var. Soluk aldırılmıyor. Fikir üretilmekten korkuluyor. Dahası bir şeyin doğru ya da yanlış olduğu üzerine asla bir şey söylenemiyor. İktidarın ve çevresinin bir tek doğrusu vardır. Hemen herkes aynı borazanı üflemek zorunda.
İnsanların bulunduğu ortam ve psikoloji tehlikeli boyutlarda. Hakikati bile tebliğ etmekten çekiniliyor. Çünkü faşizan düşüncelerin bir tek doğruları var, başkası asla değildir.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *