Malatya’da konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, müttefikimiz ifadesini kullanarak, isim vermeden Amerika’nın ‘güvenli bölge’ hedefini eleştirdi.
‘Çetin bir mücadelenin içindeyiz’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Malatya’da toplu açılış törenine katılarak, halka hitap etti. Burada yaptığı konuşmada Erdoğan, “Şimdi bir kez daha çetin bir mücadelenin eşiğindeyiz. Ülkemizi Suriye ve Irak sınırları boyunca tümüyle kuşatmak için oynanan sinsi oyunu kısmen çökerttik. Suriye’nin kuzeyinin bir bölümü ile Irak sınırlarımızı önemli ölçüde güvenlik altına aldık.” dedi.
İdlib tarafında rejimin yeni katliamlarına engel olmak için Rusya ve İran’la iş birliği halinde yoğun çaba harcadıklarını belirten Erdoğan, “Bir sonraki haftanın başında İstanbul’da Rusya ve İran liderleriyle üçlü zirvede bu konuları bir kez daha ele alacağız.” diye konuştu.
“Müttefikimiz terör örgütü için güvenli bir bölge oluşturmanın peşinde”
“Bizim için asıl tehditse Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmasıdır.” ifadesini kullanan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Fırat’ın doğusundan başlayıp Irak sınırına kadar uzanacak bir güvenli bölge oluşturmak için Amerika ile görüşme halindeyiz. Amerika’yla da görüşüyoruz ancak bu konuda bizim istediklerimizle onların kafalarındakinin aynı şey olmadığını attığımız her adımda tekrar görüyoruz. Biz bölgede yuvalanan terör örgütünü tamamen ortadan kaldırmayı hedeflerken onlar terör örgütüyle bizi aynı zeminde idare etmenin hesaplarını yapıyorlar. Anlaşılan o ki müttefikimiz bizim için değil, terör örgütü için güvenli bir bölge oluşturmanın peşinde. Böyle bir anlayışı reddediyoruz.”
Güvenli Bölge derken ne kast ediyoruz?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye’nin güvenli bölge derken ne kastettiğini 2015 yılından beri tüm muhataplarına defalarca izah ettiklerine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Biz DEAŞ’la birlikte PKK ve uzantıları PYD-YPG-SDG’den temizlenmiş bir alan oluşturmak istiyoruz ancak bu şekilde ülkemiz topraklarında Avrupa’da veya başka yerlerde yaşayan Suriyeli kardeşlerimizin kendi evlerine dönüp huzur ve güven içinde hayatlarını sürdürebilmelerini sağlayabiliriz. Aksi takdirde ne ülkemizdeki ne başka yerlerdeki Suriyeli sığınmacıların kendi ülkelerine dönüşü mümkün olamaz. Hiç kimse masum insanları terör örgütlerinin veya zalim rejim güçlerinin tehdidi altında yaşamaya mecbur bırakamaz. Ne Fırat’ın doğusunda ne de İdlib’de insanlık dışı böyle bir duruma rıza göstermeyeceğiz. Şayet bize bu mücadelemizde gereken destek verilmezse ülkemizdeki 3 milyon 650 bin Suriyelinin de İdlib’den sınırlarımıza dayanacak 2 milyon kişinin de önünü alamayız. Biz Fırat’ın doğusunu güvenli hale getirip orada en az 1 milyon kişinin iskanını sağlamak isterken yeni sığınmacı dalgalarına muhatap olmamıza yol açacak adımlara kesinlikle tahammülümüz yoktur.”
“Eylül bitmeden güvenli bölge kurulmazsa kendi yolumuza gideriz”
“Buradan, gücümüze güç katan Malatya’dan bir kez daha tekrarlamak istiyorum.” ifadesini kullanan Erdoğan, şunları söyledi:
“Eylül ayı bitmeden Fırat’ın doğusunda kendi askerlerimizle fiilen güvenli bölge oluşumunu başlatmamış olursak artık kendi yolumuza gitmekten başka çaremiz kalmayacaktır. Bu iş öyle 3-5 helikopter uçuşuyla, 5-10 araç devriyesiyle, göstermelik birkaç yüz askerin bölgede bulunmasıyla olacak iş değildir. Orada 1 milyon kişiyi iskan edebilmek için şehirleri ve kırsalıyla tüm bölgeyi fiilen güvenli hale getirmiş olmalıyız. Bunun için ne kadarlık bir güç gerekiyorsa o kadarını kullanmakta kararlıyız. Bölge halkı zaten bizim yanımızda olacaktır. Terör örgütü bölge halkına güven verse, insanlar terör örgütüyle birlikte yaşamak istese zaten şimdiye kadar çıkıp gitmiş olurlardı ama bunların en çok istismar ettikleri, sembolleştirdikleri yerler başta olmak üzere hiç kimse çıkıp da oraya gitmiyor. Demek ki terör örgütü ülkemizdeki milyonlarca Suriyeli kardeşimize güven vermiyor.”
Erdoğan, bu tecrübeyi Afrin’de de yaşadıklarını dile getirerek, şunları söyledi:
“Afrin için de neler söyleniyordu neler. Peki ne oldu? Biz orayı iki aya bile varmadan güvenli hale getirdik ve herkes huzur içinde hayatına devam ediyor. Bu örgüt Münbiç gibi, Rakka gibi, diğer yerler gibi Fırat’ın doğusundaki bölgede de demografik yapıyı değiştirmek için sayısız insan hakları ihlalleri ve aleni infazlar yapmıştır, yapmayı da sürdürmektedir. Bu ihlallere göz yumanların Türkiye’nin bölgeyi güvenli hale getirme çabasına karşı canhıraş bir direniş sergilemesi herhalde demokrasiyle, hukuk devletiyle, insani hassasiyetlerle ilgili değildir. Türkiye’nin güvenli hale getirdiği hiçbir yerde en küçük bir insan hakkı ihlali olmamıştır. Fırat’ın doğusunda da aynı şekilde Suriyeli kardeşlerimizle birlikte huzur, güven ve istikrar içinde bir hayat alanı oluşturmakta kararlıyız.”
‘Müttefiklerimizin taktik çıkarları için önceliklerimizden vazgeçmeyiz’
Suriye’de 8. yılını geride bırakan kaos döneminde bir milyonu aşkın insanın hayatını kaybettiğini anımsatan Erdoğan, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerinin çok ciddi insani yüklerle karşı karşıya kaldığını söyledi.
Erdoğan, bu çarpık durumun devamına, birilerinin bölgeye en küçük bir faydası olmayan keyfi çıkarları için rıza göstermeyeceklerini, bu meselenin Türkiye açısından hayati bir zorunluluk olduğunu belirtti.
Müttefiklerinin taktik çıkarları için Türkiye’nin kendi hayati önceliklerinden vazgeçmeyeceklerini dile getiren Erdoğan, “Türkiye gibi bir ülkeyi, üç kuruşluk terör örgütlerine tercih edecek bir anlayış, sadece bölgemiz değil, tüm dünya için tehlike arz ediyor demektir. Hep söylediğimiz gibi Türkiye sadece 82 milyon vatandaşı ve 81 vilayetinden ibaret değildir.” diye konuştu.
‘Cumhuriyet’in kuruşuyla neticelenen mücadele’
Erdoğan, bugünkü Türk devletini, bir asır önce Samsun’dan başlayıp, Erzurum, Sivas ve Ankara hattında devam eden ve 1923 yılında Cumhuriyet’in kuruluşuluyla neticelenen bir mücadeleye borçlu olduklarını hatırlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“O dönemde de işgalcilere boyun eğenler, manda yönetimi isteyenler, Sevr’de bize layık görülen Anadolu’nun el kadar bir köşesinde yaşamaya rıza gösterenler vardı. Eğer milletimiz, bu anlayışa teslim olsaydı esaret halkası boynumuza geçerdi. Göreve geldiğimde savunma sanayinde ne kadarı yerliydi biliyor musunuz? Yüzde 20. Şimdi yüzde 70. Şimdi insansız hava araçlarımızı yapıyor muyuz? Silahlı insansız hava araçlarımızı yapıyor muyuz? Şimdi onun bir üstünü daha yapıyoruz inşallah. Artık biz S-400’lerimizi de aldık mı? Nisan ayında artık S-400’ler Türkiye’ye yerleşmiş oluyor. Bu da bir şeyi gösteriyor. Öyle Türkiye yol geçen hanı değil. Bir diğer taraftan da şu anda savaş uçaklarımızı da yapmanın gayreti içindeyiz.”
‘Demokratik ve ekonomik çökertme saldırılarına en güzel yanıtı verdik’
Türkiye’nin beka düzeyindeki meseleleriyle ilgilenirken şehirlerin ve ülkenin temel hizmet alanlarıyla ilgili yatırımlarını da ihmal etmediklerini dile getiren Erdoğan, geriye dönüp bakıldığında Türkiye’yi demokratik ve ekonomik olarak çökertme çabalarına en güzel çabaları reformlarla, eserlerle verdiklerini söyledi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *