Manipülasyon ve algı yönetimi konusuna genel olarak baktığımızda bu bilgiyi üretenlerin mi yoksa sorgusuzca tüketenin mi daha sorumlu ve suçlu olduğunu düşünmek gerekir.
Şeyh Uçmaz Mürit Uçurur
Dünya toplumlarının iletişim ve haberleşme alanlarında yaşadığı gelişimlerin sonucu olarak günden güne savaşların ve bu savaşların sonucu olarak var olmanın yolları da değişti.
Artık toplum hayatını yöneten yönlendiren algı yönetimi ve manipülasyonlarla silahlanmış egemen ideolojiler tarafından kurulmuş bir düzen hakim. Eskiden savaşlarda insanlar ölürdü. Günümüzdeki savaşlar inançları, ideolojileri ve duyguları öldürüyor..
“Türkiye için bilimsel ve teknik anlamda müthiş bir gelişme yaşanıyor. Marsta koloni kurma fikrini birçoğunuz duymuşsunuzdur. Daha önce de ülkemizi ziyaret etmiş olan Elon Musk Marsta kurulacak koloniler için hareket üssü olarak Türkiye’nin en uygun seçenek olacağını söyledi. Hatta Konya ovasındaki arazi yapısının da geçen ay gelen bilim adamlarının incelemeleri sonucu en uygun nokta olduğu belirlendi.“
Bahsettiğimiz bu haber tarafımızdan çok kısa bir süre içinde yazıldı. Aslında böyle bir haber yok yani ülkemizde uzay üssü kurulmayacak fakat gerçek şu ki gerçekte olmayan yanlış bilinen doğrularla örülmüş zihinlerimiz var. İletişim imkânlarının gelişimi gürültü kirliliğini de beraberinde getirdi. Bu haberler politikacı imajlarına, satış pazarlama artışlarına, ideolojik değişimlerin önünü açmaya kadar birçok alanda iş görürlüğünü ispatladı. Yukarıda bahsettiğimiz haberin (ya da daha gerçekçi yalan haberlerin) gazetelerde yayımlanması toplum nazarında mevcut iktidara olan hislerin daha da güçlenmesine Konya ovasındaki arazilerin değerlenmesine ve daha kim bilir nelere etki edebilirdi. Örnek vermek gerekirse Amerika’nın eski dışişleri bakanı Colin Powell, BM Genel Kurulunda Saddam Hüseyin’in kimyasal silah ürettiğine dair kanıtlar sunmuştu. Bu sunum yapıldığında yıl 5 Şubat 2003’tü. 20 Mart 2003’te Irak’a girildi. 2005 yılında ise Irak’ın kimyasal silah ürettiğine dair başta verilen bilginin yanlış olduğu ortaya çıktı. Colin Powell suçu istihbarata attı konu kapandı ancak Amerika, Irak’a girmişti.
Manipülasyon ve algı yönetimi yıllardır toplumu ehlîleştirip kendi amaçlarına uygun doğrultuda yeniden ve yeniden eğitiyor. Okullar, camiler, medya, politikacılar vs. Mücahit Gültekin’in “Manipülasyon ve algı yönetimi” kitabında anlattığı bir akademisyen arkadaşı Amerika’da yayımlanan bir dergiye makale gönderir. Ancak dergi makaleyi yayımlamaz. Makalenin yazarı makalesinin yayımlanmama sebebini sorar ve aldığı yanıt da ilginçtir.
“Makalede kullandığınız modern aile kavramıyla çekirdek aileyi kastetmişsiniz hâlbuki artık çekirdek aile geleneksel aile modeli içinde değerlendiriliyor. Modern aile single aileleri ve eşcinsel aileleri ifade ediyor” denmiştir.
Bu cevap aslında bize gösteriyor ki algılarımızı yönetenlerin de yönetildiği bir yer var. Tüm dünya toplumlarına eşcinselliği normal gösterebilmenin yolu da bütünleşik anlamda camisiyle, politikacısıyla, kanaat önderleriyle aynı şeyi her bir insana haykırıp onu manipüle etmekten, algılarını şekillendirmekten geçiyor. Bir sonraki nesil modern aile denildiğinde eşcinsellikle bu kavramı bir bütün olarak düşünecek. Eğer algı yöneticileri olmasaydı liberal kapitalist bir toplum düzeni mümkün olabilir miydi? Türkiye’de 85 bin civarında cami bulunmaktadır. Bu camilerin her Cuma dolup taştığını düşünürsek sistemin arzuladığı şekilde algıları yönetilecek insanların kendi ayaklarıyla manipülasyon merkezlerine geldiğini düşünebiliriz. Büyük algı yöneticilerinin aynı anda aynı bilgiyi tüm topluma yaymakla görevli küçük manipülasyon memurlarına yazıp verdiği toplumun da doğruyla yanlış karıştırılarak sunulan bu bilgiyi sorgusuzca kabul ettiği sistemin devamını sağlamak adına ilaç gibi gelen günlerdir Cuma günleri. Mesela Toplumsal Cinsiyet Eşitliği teorisini savunanlar İslam’ı eşitlik karşıtı bir din olarak kabul ederler. Ancak buna rağmen Diyanetten de düşüncelerini yayma konusunda destek almayı da ihmal etmezler.
Manipülasyon ve algı yönetimi konusuna genel olarak baktığımızda bu bilgiyi üretenlerin mi yoksa sorgusuzca tüketenin mi daha sorumlu ve suçlu olduğunu da düşünmek gerekir. Olayların temelinin neye dayandığından çok bizi hangi noktaya götüreceğini anlamadan yani ne için sorusunu sormadan; dinin, eğitimin, medyanın vs. amacını anlamadan kabul edeceklerimiz aslında fitnenin parçası olmayı da kabul ettiğimizi gösterir. Başlıkta da dediğimiz gibi “Şeyh Uçmaz Mürit Uçurur”. Müslümanlar olarak inançlarımıza değerlerimize neoliberal, kapitalist düzenin oynadığı oyunlarla el sürmesine çamur bulaştırmasına gücümüz yettiğince engel olmalıyız. Sonuç olarak şeyhin uçması müridin elinde eğer bize sunulan bilgiyi sorgulamadan algıladıklarımızla kurgulanan dünyayı yaşamayı seçersek şeyh de zevkle uçacaktır.
Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.(Hucurât/6)
(Venhar)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *