2011 sonrası Sudan siyasetini şekillendiren algoritma giderek kompleks bir hale gelirken son yıllarda ekonominin Sudan siyaseti üzerindeki belirleyiciliğinin de giderek arttığı görülüyor.
Sudan’ın zorlu yolu
Serhat Orakçı / AA
Bir süredir belirsizliklerin hakim olduğu Sudan’da 11 Nisan askeri darbesiyle iktidarı ele geçiren general kadrosu gönülsüz de olsa geri adım atarak egemenliğini sivillerle paylaşmak zorunda kaldı. İyiden iyiye Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri ekseninin parasal olanaklarının büyüsüne kapılan askeri kadronun iktidarın kısmen sivilleşmesine razı olması sokak protestolarında kendilerine karşı sergilenen direnç neticesinde gerçekleşti. Özgürlük ve Değişim Güçlerinin organize ettiği protesto gruplarına şiddet yoluyla boyun eğdiremeyen generaller yetkilerini sivil siyasi oluşumlarla paylaşmak durumundalar. Bilindiği gibi asker-sivil uzlaşısında Afrika Birliği ve Etiyopya önemli bir rol üstlendi.
Addis Ababa merkezli uzlaşı
Bugünlerde Sudan siyasetinin geleceği Afrika Birliği’nin merkezi Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da şekilleniyor denilse yanlış olmaz. Son haftalarda gerçekleşen yoğun diplomasi trafiği gerçekten dikkat çekici. Gerek 11 Nisan’dan itibaren ülkeyi yönetmeye başlayan Geçici Askeri Konsey ile Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında gerekse de bölgesel silahlı örgütlerle Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında gerçekleşen farklı görüşmelerde Afrika Birliği ve Etiyopya önemli bir arabulucu rol üstlendi.
Afrika Birliği ve Etiyopya inisiyatifiyle Geçici Asker Konsey ile Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında varılan uzlaşma sivil ve askerlerden oluşan yeni bir yönetim konseyi oluşturulmasını öngörmekte. Uzun görüşmeler ve kanlı olaylar sonrası varılan mutabakat askeri yönetimin kısmen sivilleşmesi anlamına geliyor. 4 Temmuz’da ilan edilen ve 17 Temmuz’da imzalanan 39 aylık geçiş sürecini kapsayan mutabakat, bölgesel silahlı gruplar ve Sudan Komünist Partisi tarafından kabul görmese de gelinen aşamada Sudan’da asker ve sivilleri içeren hibrit bir yönetim çatısı oluşum aşamasında.
Afrika-içi aktörlerin Sudan konusuna ciddi derecede müdahil olmaları ve arabulucu rol oynamaları bölgesel ve kıtasal istikrar açısından son derece önemli elbette. Son haftalarda Etiyopya’nın Amhara bölgesinde yaşanan etnik merkezli olaylar Sudan-Etiyopya sınır güvenliğinin ne derece önemli olduğunu yeterince ortaya koydu. Bu nedenle Etiyopya’nın dinamik Başbakanı Abiy Ahmed Sudan’daki iktidar yapısının Etiyopya ile koordineli olmasını arzulamakta ve gerek Afrika Birliği gerekse de Hükümetler Arası Kalkınma Otoritesi’ndeki (IGAD) nüfuzunu bu yönde kanalize etmekte. Elbette ki Etiyopya’da radikal reformlar hayata geçiren ve Batı nezdinde fazlasıyla kabul gören Başbakan Abiy Ahmed’in Sudan’da üstlendiği rol hem ülkesi adına hem de kendi adına önemli bir prestij kaynağı.
Ülkesinin Eritre ile yaşadığı gerilimi ve ülke geneline yayılmış vaziyetteki diğer etnik sorunları barış masasında çözmeye çalışan Abiy Ahmed’in Sudan’daki muhalif siyasi oluşumlarla iktidara egemen general taifesini uzlaştırma girişimi Batılı çevrelerce de desteklendi. Oluşturulan mutabakatı başta ABD ve İngiltere olmak üzere Avrupa Birliği, Arap Birliği, İslam İşbirliği Teşkilatı olumlu karşıladı. Özellikle Batılı ülkeler son 30 yılda ilişkilerinin ambargo ve dışlamalar nedeniyle ağır aksak gittiği Sudan’da artık normalleşme beklentisi içerisindeler.
Suud-BAE ekseninin nüfuz genişletme çabaları
Sudan’ı kendi çizgisinde tutma girişimi Batılı ülkeler ve Etiyopya ile sınırlı kalmazken Suudi Arabistan-Birleşik Arap Emirlikleri ekseninin eski rejimin devamı olarak görülen askeri kanadı parasal destekle yanlarında tutma arayışını devam ettirdiği görülüyor. Yemen ve Libya operasyonları için Sudan askerlerini kullanan bu ülkeler Geçici Askeri Konsey’deki bağlantıları üzerinden nüfuz alanlarını genişletmeyi ve Sudan’ı kendi çıkarlarına entegre hale getirmeyi amaçlamaktalar.
Son yıllarda Sudan’da büyük yatırımlar gerçekleştiren bu güçlerin şimdilik para ve askeri destek ile oluşturdukları etki Sudan’da çıkarlarına ters bir oluşumun iktidarı ele geçirmesinin önüne geçmişe benzese de bu güçlerin Sudan siyasetini tek başlarına domine edecek kadar muktedir olmadıkları da görülmüş oldu. Bu noktada belirtmek gerekir ki Sudan’ın köklü sorunları Suud-BAE ekseninin verdiği/vereceği parasal destekle hallolabileceğinden çok daha kompleks bir yapıya sahip. Ekonomik yardımlar ve sıcak para akışı dönemsel kısmi rahatlamalar yaratsa da Sudan’ın bundan çok daha fazlasına dahası kapsamlı bir ekonomik dönüşüme ihtiyacı olduğu görülmekte.
Arap fon akışına odaklı siyasetin maliyeti
2011 sonrası Sudan siyasetini şekillendiren algoritma giderek kompleks bir hale gelirken son yıllarda ekonominin Sudan siyaseti üzerindeki belirleyiciliğinin de giderek arttığı görülüyor. Bu durum 2011 yılında Güney Sudan bölgesinin referandum yoluyla Sudan’dan ayrılması ve buna bağlı olarak petrol gelirlerinin kaybedilmesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Petrol gelirlerindeki büyük azalma nedeniyle 2011-2019 yılları arasında Arap fon akışına bağlı olarak yürütülen siyaset Sudan’ı alakasız angajmanlara dahil ederken bu siyasetin ülkeye bir fayda sağlamadığı da görüldü. 2018 yılı sonunda ‘ekmek protestoları’ şeklinde başlayan sokak eylemleri 2019 yılının ilk yarısına damga vururken 30 yıllık Ömer el-Beşir iktidarının da sonunu getirdi.
Sudan’ın içine düştüğü derin ekonomik darboğazdan çıkabilmesi, çökmesi muhtemel Suud-BAE eksenine daha fazla yaslanmasında değil başta iktisadi alanda yapısal reformlar gerçekleştirebilme kapasitesine bağlı. Petrol satarak kalkınma dönemi sora erdiği için Sudan’ın hızla üretim kapasitesini artırması, yolsuzlukları önlemesi, gelir adaletsizliğinde iyileşme sağlaması, işgücü verimliliğini yükseltmesi ve en önemlisi devlet harcamalarına çeki düzen vermesi gerekiyor. Dahası enflasyonu düşürmek, işsizliği azaltmak, ülkenin ihtiyaç duyduğu kalkınma projeleri için kendisine Arap fonlarına alternatif olabilecek farklı yatırım ve borçlanma kanalları açabilmesi için Sudan’ın etkin maliye ve para politikaları yürürlüğe sokması gerekiyor. Bu nedenle iktisadi alandaki köklü sorunlar Sudan için yeni dönemde özellikle ekonomide ve dış politika yapımında ülkenin ihtiyaçları doğrultusunda çok-boyutlu hareket etme zorunluluğunu doğuruyor.
[İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde doktora çalışmalarına devam eden Serhat Orakçı İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (İNSAMER) Afrika uzmanıdır]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *