Seçim çalışmalarına hızla devam eden AKP İzmir Büyükşehir adayı Nihat Zeybekci, CNN TÜRK’te yayımlanan 40 programında yine ilginç sözler sarfetti!
İşte o programdan bazı sorular ve yanıtlar:
Denizli’de sevilen bir başkandınız. Sonra milletvekili oldunuz. Ekonomi bakanlığı yaptınız. Şimdi de İzmir’e belediye başkan adayısınız. Uzun zamandır İzmir’de CHP kazanıyor. Sizin de “Tartışılacak konu yaşam tarzı değil” şeklinde ifadeniz var ama İzmirli seçmen baktığımızda hâlâ bunu tartışıyor. Neden her belediye seçiminde İzmir’de yaşam tarzı polemiği ön plana çıkıyor?
İzmir dünyanın en güzel şehri. Heredot’un dediği gibi ‘Gök kubbe altında yaratılmış en güzel şehir.’ İzmir’de yaşam problemi ve yaşam tarzı tartışması maalesef İzmir’in problemlerinin üzerine ideolojik bir perdeyle örtmek veya mazeret yaratmakla ilgili ortaya konulan bir Truva atı olarak görüyorum. İzmir’de yaşam konusu hala tartışma konusu yapmak, İzmir’in gündeminde tutmaya çalışmak, en hafif tabiriyle en büyük haksızlık, saygısızlıktır diye düşünüyorum. Hele hele bunu 21. yüzyılda tartışıyorsak bugün, ben gericilik ve yobazlık olarak görüyorum. İzmir’in meselesi yaşam tarzı değildir. İzmir’deki en önemli problem vatandaşlarımızın yaşam kalitesi problemidir. Vatandaşlarımızın normal sürelerde trafikte ulaşabildikleri, hava kirliliği, kanalizasyon, katı atık, çöp, spor alanlarıyla ilgili, yeşil alanlarla ilgili, çarpık yapılaşmayla ilgili, gecekondulaşmayla ilgili problem vardır. Yaşam tarzı demek hemen hemen bunların tamamını kenara koyup, hadi gelelim beraber yine başka bir alana götürmek demek. Bu İzmir’in vaktini kaybetmek, çalmak demektir.
Neden İzmir’i anlatırken mahallenin en güzel kızı tanımını yapıyorsunuz?
Bir kere bunu sadece ben yapmış değilim. Tarihe bakalım. Tarihte de İzmir, Smyrna. Amazon kraliçesinden ismini almış. Smyrna’nın anlamına bakacak olursa çok güzel demek. Victor Hugo, İzmir’i üzerinde çiçeklerden taç olan bir prensese benzetmiş. Anadolu kültürüne dönecek olursak orada bir şeyi tarif ederken de kullanılan şeylerdir bunlar. Son derece masumhanedir. İnsanlar beğendikleri, çok güzel buldukları bir şeyi takdir etmek için kullandıkları bir şeydir. Ben İzmirlinin buna negatif yaklaştığı görüşüne kesinlikle katılmıyorum. İzmir’de tabii ki iş dünyasında kadınlarla, sokaktaki kadınlarla, kardeşlerimizle bir araya geliyorum. Kimseyi rahatsız eden bir şey değil. Orada niyetle ilgili bir şüphemiz de yoktur. Oradaki kastımız şu; başka bir boyuta gitmemek anlamında veya cinsiyetçi bir yaklaşım gibi görünmek belki isteyenler için çıkartılmış bir şey. Ben böyle bir şey görmedim, bu niyetle de söylemedim. Son derece masum bir şekilde adaylığım henüz açıklanmamışken 8-10 gün öncesinde sorulan bir soruydu. Bir gazeteci kardeşimizin ‘İzmir’de büyükşehir belediye başkan adaylığı için adınız geçiyor, ister misiniz?’ diye sorduğunda benim de verdiğim son derece doğal ‘İzmir mahallenin en güzel kızı, kim istemez ki’ diye bir cevaptır. Kaldı ki bunu ondan sonra geliştirenler de oldu. İzmir’i uyuyan güzele benzetmek ve İzmir’i illaki öpeceğim diyenler çıktı. Onları da eleştirmiyorum. Ama bizim söylediğimiz son derece masumdu. Takdir ve güzelliği tespit etmek anlamında kullandığımız bir şeydi.
“Şarap üretiminde bizim Denizli’de çok güçlüdür. Zamanında bunları destekleyerek geldik. Yerli üretim şarap ve alkollü içki üretimini destekledik” diyorsunuz. Neden İzmirlilerde içki ruhsatı almayı zorlaştıracakmışsınız algısı var? İzmir’de şarap üretimini desteklediğiniz söylemi yerini buluyor mu?
Ben bugüne kadar böyle bir soru ile karşılaşmadım. İzmir, Denizli veya geldiğim her yerde geçmişimde böyle bir şey de yok. Denizli’nin her yerinde içki de verebilen restoranlar vardır. Bunun birçoğunun ruhsatında da imzamız vardır. Ama İzmir’de şarap üretiminin desteklenmesi ile ilgili bu bir ekonomidir, bu bir üründür, bir sanayidir, bir ticarettir, bu bir ekonomidir. Sonuçta ben dini kimliği, kişiliği olan bir müftü değilim. Diyanet İşleri Başkanı değilim. Orası beni hiç ilgilendirmez. Fetva verecek de değilim. Ama bu bir tarımsal üretim, incir ve zeytinimiz neyse, pamuğumuz neyse, üzümümüz de bizim işçimizin alın teridir, işçimizin emeğidir, çiftçimizin emeğidir. Ülkemizin de en önemli katma değerlerinden, katma değer yaratabileceğimiz fırsatlarından birisidir. Türkiye şaraplarında da yıllarca binlerce yıldan beri markadır zaten. Bizim üzüm üretimini de desteklememiz, bağcılığı desteklememiz, üzüm, bağcılık, hatta pekmez artı şarabı gibi tüm üretimlerde destekçi olmamız son derece normaldir. Yerel yönetim olarak da bunların marka olması, ihracata dönüşmesi ve dünya pazarlarına çıkması da bizim en önemli destek alanlarımızdan olmalı. Diğer taraftan da şöyle ki Ekonomi Bakanlığı dönemimde de bunu yaptım. Türkiye’deki yerli şarap üretimi, rakı ve şarap üreticilerinin haksız rekabetten korunması ile ilgili, onlara daha geniş bir alan yaratmak, korumak ve gelişmelerini sağlamak amacıyla da ithalatına da en yüksek vergileri koymuş olan birisiyim. İthalatına, yerli üretimini korumak için. Bunun için bizim herhangi bir sorunumuz yok, problemimiz yok. İzmir’de de kimsenin böyle bir algısı veya korkusu da yok.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *