New York’ta geçen ay açılan KGB Casus Müzesi, eski Sovyetler Birliği’nin istihbarat teşkilatı Devlet Güvenlik Komitesi (KGB) ve Soğuk Savaş yıllarındaki operasyonları hakkında ziyaretçilerine ilginç örnekler sunuyor.
AA ekibine müzeyi gezdiren KGB Casus Müzesi Yöneticisi Daniel Putou, “Çoğu kişi KGB gizli servisini biliyor ama tarihini, operasyonlarını ve ne tür ekipmanlar kullandığı hakkında bir fikri yok, burada öğrenince hayret ediyor.” diye konuştu.
Putou, Manhattan’ın Chelsea bölgesinde 17 Ocak’ta açılan müzenin eski Sovyetler Birliği’nin gizli servisi KGB’nin casusluk faaliyetleri ve kullandığı malzemeler hakkında halka açık dünyadaki tek müze olduğunu belirterek burada yaklaşık 3 bin 500 parçanın sergilendiğine işaret etti.
Söz konusu malzemelerin, müzenin küratörleri olan Litvanyalı 55 yaşındaki Julius Urbaitis ile 29 yaşındaki kızı Agne Urbaityte tarafından, son 30 yıldır eski Sovyetler Birliği sınırları içindeki ülkelerden toplandığını anlatan Putou, ticari amaçla “özel bir girişim” olarak açılan müzenin sahibinin ise anonim kalmayı tercih ettiğini söyledi.
Bulgar muhalif yazarı öldüren “suikast şemsiyesi”
Müzede, KGB sorgu hücrelerini gösteren, kapıları orijinal hapishane köşesinden, camekanların içinde sergilenen yüzük ve elbise düğmelerindeki kameralardan ağaç kovuklarına yerleştirilen her türlü dinleme ve gözetleme aletine kadar binlerce parça ziyaretçilerin ilgisine sunuluyor.
Sovyet Rusya dönemi bayrak, amblem ve propaganda afişleri ile Stalin ve Lenin gibi Sovyet liderlerinin büstlerinin önünde resmi üniforma giymiş cansız mankenler kullanılarak dizayn edilmiş teşkilatın çalışma ofisi görüntüleri, tavandaki hoparlörlerden sürekli çalan eski Sovyet propaganda müzikleri eşliğinde müze, ziyaretçilerini Soğuk Savaş yıllarına götürüyor.
Müzede en ilgi çeken aletlerin başında silah olarak kullanılan “Bulgar şemsiyesi”nin geldiğini belirten Putou, özel yapım bu şemsiyenin ucundaki delikten 10 metre mesafeye kadar atılan pirinç tanesi büyüklüğündeki risin zehirli top ile Bulgaristan’dan Batı’ya kaçan muhalif yazar Georgi Markov’un 1978’de Londra Waterloo Köprüsü’nde KBG ajanlarınca nasıl öldürüldüğünü anlattı. Markov’un öldürülmesinde KGB’den şüphelenilse de bu suikastın kim tarafından ve nasıl gerçekleştirildiğinin uzun süre sır olarak kaldığını ifade etti.
Şemsiyeden atılan minik zehirli topun elbiseye yapıştıktan sonra vücut sıcaklığı ile reaksiyona girerek eridiğini ve akabinde deriye temas ederek vücuda girip 5-10 saat içinde etkisini göstermeye başladığını belirten Putou, “Risin çok güçlü bir zehir, yaklaşık 30 gramı 90 bin kişiyi öldürecek kadar etkili ve hala panzehri yok.” diye konuştu.
”ABD’nin Moskova Büyükelçiliği 7 yıl dinlendi”
Putou, ABD Büyük Mührü Böceği adlı dinleme cihazı kopyasının ziyaretçiler tarafından büyük ilgi gördüğüne işaret ederek Amerikan kartallı ağaç oyma armanın Stalin döneminde Sovyet hapishanesinde yatan bir mahkum tarafından yapıldığı bilgisini paylaştı.
İçine normal böcek aramasıyla tespit edilemeyen ve odadaki ses frekanslarını yansıtan “zlatoust” denilen özel bir verici cihazı yerleştirilen söz konusu armanın sergilendiği camekanda, armanın 1945 yılında ABD’nin Moskova Büyükelçisine hediye edildiği bilgisi yer alıyor.
Armanın büyükelçinin makam odasının duvarına asıldığını belirten Putou, “ABD Büyükelçiliği binasının bulunduğu sokağın karşısında uygun bir mesafeye yerleşen Sovyet ajanları tarafından bina 7 yıl boyunca bu arma sayesinde dinlendi.” dedi.
Müzede ilgi çeken diğer bir eserin de “ölümcül öpücük” adı verilen dudak ruju olduğunu söyleyen Putou, içine mermi konulan ve tek ateşleme yapabilen rujun KGB’nin kadın ajanları tarafından savunma ve saldırı amaçlı kullanıldığını anlattı.
“Bu duvarlar arasında siyaset konuşmuyoruz”
AA muhabirinin, ABD-Rusya arasında haberlere konu olan casusluk tartışmalarının, özellikle Rusya’nın 2016 ABD seçimlerini etkilediği iddiaları üzerine ABD Başkanı Donald Trump’ın seçim kampanyası ekibi hakkında devam eden soruşturmanın müze ziyaretçileri arasında nasıl yankı bulduğu sorusu üzerine Putou, “Bu duvarlar arasında siyaset konuşmuyoruz. Eğer birileri buradan kendi siyasi mesajını çıkarırsa, kendisinin bileceği iş ama biz politika dışı, tarihi ve belli ölçüde eğlence amaçlı kurulmuş bir müzeyiz. Biz sadece tarihi açıdan KGB’nin operasyonlarını ve eserlerini sergiliyoruz.” dedi.
Müzenin internet sitesinde de KGB’nin casusluk ve istihbarat operasyonlarının bilgilendirici ve eğlenceli bir şekilde sunulması ve casusluğun dünya olaylarındaki öneminin vurgulanmasının amaçlandığı belirtildi. Müzenin, casusların ve kullandıkları malzemelerin tarihini siyasi ön yargı olmadan sunma politikası güttüğü ifade edildi.
Putou, müzedeki cihazlarının çoğunun 1950’li yıllara ve sonraki Soğuk Savaş dönemi teknolojisine ait olduğunu belirterek “Eğer o zamanlar casusluk için bu kadar gelişmiş teknoloji kullanılıyorsa şimdiki istihbarat teşkilatları kim bilir ne kadar ileri teknolojiye sahiptir.” diye konuştu.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *