Avustralya’nın Sydney kentinde yahudi Chabad örgütünün Hanuka etkinliğine iki silahlı saldırganın açtığı ateş, dünya ölçeğinde faaliyet gösteren Chabad-Lubavitch örgütünü gündeme taşıdı. Chabad bir dini cemaat olmanın ötesinde, çok katmanlı sosyal ve siyasi bir aktör olarak tanımlanıyor. Siyonist proje için önem taşıyan, Doğu Akdeniz, Doğu Avrupa ve eski Sovyet coğrafyasında faaliyet gösteriyor.
Ortodoks Hasidik Yahudilik içinde konumlanan ve merkezi ABD’nin New York kentinde bulunan Chabad, dini faaliyetlerinin ötesinde sahip olduğu uluslararası ağ, siyasi temaslar ve ekonomik etki alanları nedeniyle uzun süredir farklı ülkelerde kamuoyu tartışmalarına konu oluyor.
Kendini “dini canlandırma ve Yahudi kimliğini güçlendirme” misyonu üzerinden tanımlayan Chabad, dünya genelinde binlerce temsilci aracılığıyla faaliyet yürütüyor. Bu yaygınlık, bazı bölgelerde yerel topluluklar, emlak piyasaları ve kamusal alanlar üzerindeki etkisi nedeniyle eleştirileri de beraberinde getiriyor. Özellikle siyonist proje için stratejik önem arz ettiği düşünülen Doğu Akdeniz, Doğu Avrupa ve eski Sovyet coğrafyasında Chabad’ın artan görünürlüğü dikkat çekiyor.
Bu tartışmaların merkezinde yalnızca dini faaliyetler değil, aynı zamanda arazi alımları, kamusal mekan kullanımı, kültürel görünürlük ve siyasi ilişkiler yer alıyor. Kıbrıs’ta son yıllarda yükselen emlak fiyatları ve yabancı alımlarına ilişkin tepkiler de bu bağlamda ele alınıyor.
Hasidik bir cemaatten küresel ağa
Chabad, 18. yüzyılın sonlarında bugünkü Belarus topraklarında Haham Şneur Zalman of Liadi tarafından kuruldu. Chabad’ı diğer Hasidik gruplardan ayıran en önemli unsur, misyonerlik benzeri yayılmacı bir yaklaşımı benimsemesi oldu. 20. yüzyılın ikinci yarısında liderliğini üstlenen Menachem Mendel Schneerson döneminde hareket, kapalı bir cemaat yapısından çıkarak küresel bir organizasyona dönüştü. Schneerson’un öncülüğünde “shaliach” adı verilen temsilciler dünyanın dört bir yanına gönderildi.
Bugün Chabad, 100’den fazla ülkede yaklaşık 3.500 kurumsal yapıyla faaliyet gösteriyor. Bu yapıların çoğu “Chabad House” adı verilen merkezler üzerinden işliyor. Bu merkezler yalnızca ibadet alanı değil; aynı zamanda dünyanın farklı bölgelerinden gelen Yahudiler için konaklama, eğitim, sosyal destek ve kültürel etkinlik mekanları olarak kullanılıyor. Bazı ülkelerde Chabad, tek örgütlü Yahudi yapısı olma özelliği taşıyor.
Örgütün etkisi yalnızca dini alanla sınırlı değil. Üniversiteler, medya, yayıncılık, yardım ağları ve diplomatik temaslar Chabad’ın küresel görünürlüğünü artıran unsurlar arasında yer alıyor. Bu durum, Chabad’ı yalnızca bir dini cemaat değil, çok katmanlı bir sosyal ve politik aktör haline getiriyor.
Kıbrıs ve diğer bölgelerde mülkiyet tartışmaları
Chabad’ın küresel faaliyetleri bağlamında en çok tartışılan konulardan biri, bazı ülkelerde emlak ve arazi alımlarıyla ilişkilendirilen dolaylı etkiler oldu. Özellikle Kıbrıs’ta son yıllarda İsrailli kişi ve kuruluşlar üzerinden artan mülk edinimi, yerel basında ve siyasi çevrelerde yoğun biçimde tartışılıyor.
Kıbrıs Rum kesiminde ve kuzeyde, 2018 sonrası dönemde yabancıların konut ve arazi alımlarında ciddi artış yaşandığına dair resmi veriler bulunuyor. Yerel emlak birlikleri, özellikle sahil şeritlerinde ve stratejik bölgelerde fiyatların birkaç yıl içinde iki ila üç katına çıktığını belirtiyor. Bu artışın, yerli halkın konut edinme imkanlarını daralttığı ve kiraları yükselttiği yönünde yaygın bir kanaat oluşmuş durumda.
Kıbrıslı siyasi aktörler, İsrailli yatırımcıların yoğun alımlarının “sessiz mülksüzleştirme”etkisi yarattığını savunuyor. Bu söylemde, dini kurumlar, vakıflar ve diaspora ağlarının dolaylı biçimde emlak piyasasında belirleyici aktörlere dönüştüğü iddia ediliyor. Chabad’ın Kıbrıs’taki varlığı da bu daha geniş çerçevenin bir parçası olarak anılıyor.
Benzer tartışmalar, Gürcistan, Ukrayna, Letonya ve Karadağ gibi ülkelerde de görülüyor. Bu bölgelerde Chabad merkezlerinin açılmasıyla eş zamanlı olarak yerel gayrimenkul piyasalarında hareketlenme, dini ve kültürel mekanların kamusal alan üzerindeki etkisi ve yerel halkın karar süreçlerinden dışlandığı algısı gündeme geliyor.













Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *