Sisi: Avrupa’nın polisi

Sisi: Avrupa’nın polisi

Mısır rejimi ile Avrupa Birliği’nin tarihi ilk zirvesi, Avrupa Birliği’nin Mısır’daki insan haklarına ilişkin tutumu, iki taraf arasında büyüyen güvenlik iş birliğinin geleceği ve Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi yönetiminin kaderi hakkında bir dizi soruyu gündeme getirdi. Ayrıca bu zirve, Sisi iktidarının 2036’ya kadar uzatmasına olanak sağlayacak anayasa değişikliği haberleri esnasında yapıldı. Öte yandan, Avrupa ve ABD, Sisi’yi İsrail’in güvenliği için ‘istikrarlı’ tutmak istiyor.

Middle East Monitor’de Mahmud Hassan tarafından kaleme alınan değerlendirme şöyle:

Geçtiğimiz ay düzenlenen tarihi toplantı, Kahire ile Brüksel arasındaki ilişkilerde eşi benzeri görülmemiş bir adım teşkil ederek, Mısır rejimiyle uluslararası alanda açık bir yakınlaşmanın ve siyasi ve güvenlik bağlarının önemli ölçüde genişlediğinin sinyalini verdi.

Brüksel zirvesi, Mısır’ın muhalefet gruplarının hükümet yanlısı partilerin lehine düzenlendiğini iddia ettiği parlamento seçimlerine hazırlandığı kritik bir döneme denk geldi. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı El-Sisi’nin dördüncü dönem iktidarda kalmasına ve iktidarını 2036’ya kadar uzatmasına olanak sağlayacak şekilde anayasada değişiklik yapılması planlandığına dair haberler de ortaya çıktı.

Göç dosyası

Geçtiğimiz yıl imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık kapsamında Avrupa Birliği, Kahire’ye 2027 yılına kadar ödenmek üzere toplam 7,4 milyar avro (8,06 milyar dolar) destek sözü verdi.

Mısır hükümetinin, Aralık ayı sonunda yapılan 1 milyar avroluk ilk ödemenin ardından, yakında 4 milyar avro (4,6 milyar dolar) değerindeki AB mali desteğinin ikinci taksitini alması bekleniyor.

Bu cömert yardım paketi, AB’nin üye olmayan bir ülkeye verdiği en büyük ikinci mali taahhüt olup, yalnızca Ukrayna’ya verilen destekten sonra geliyor.

Avrupa yardımı, Brüksel’in “göç yönetimi ve kaçakçılıkla mücadele çabaları” olarak tanımladığı çerçevede, Mısır’ın Akdeniz’in güney kıyılarında Avrupa’nın polisi rolünü oynamaya devam etmesini sağlamayı amaçlıyor. Amaç, AB ülkelerine yasadışı göç akışını durdurmak ve Mısır ile Afrikalı göçmen ve mültecilerin, Avrupa kıtasına açılan önemli bir kapı haline gelen Mısır kıyı şeridinden geçişini önlemek.

Avrupa Sınır ve Sahil Güvenlik Ajansı Frontex, Avrupa Birliği’ne yasadışı göçmen göndermede en aktif ülkeler arasında Mısır’ı gösteriyor. AB’ye bu yılın ilk yedi ayında yaklaşık 95 bin 200 kişi kabul edildi.

Mısır, Avrupa’ya yasadışı göçün en büyük on kaynağı arasında yedinci sırada yer alıyor. Frontex’e göre, yalnızca 2022 yılında 21.700’den fazla Mısırlı Akdeniz’i geçerek Avrupa’ya yasadışı yollarla ulaştı.

Geniş ilgi alanları

Avrupa’nın karşı karşıya olduğu acil göç sorununun yanı sıra, Gazze’ye yönelik savaş, Mısır’ın Orta Doğu’da istikrar sağlayıcı bir güç olarak jeopolitik önemini büyük ölçüde geri kazandırdı. Kahire, İsrail’e güvenlik ve istihbarat iş birliği konusunda kapsamlı destek sağlayabilecek, Gazze Şeridi’nde arabuluculuk yapabilecek ve Filistin direnişini kontrol altına alabilecek bölgesel bir garantör olarak kendini yeniden kanıtladı. Bu rol, ABD, Mısır, Katar ve Türkiye’nin arabuluculuğunda bir ateşkes anlaşmasıyla sonuçlanan son Şarm El-Şeyh zirvesinde de açıkça görüldü.

Avrupa, savaş sonrası dönemde Mısır’ın rolüne güveniyor; Gazze’nin yönetimine yardımcı olmaktan, Hamas’ı silahsızlandırmaya, Mısır barış gücü konuşlandırmaya, Filistin polis güçlerini Gazze Şeridi’ni yönetmek üzere eğitmeye, kaçakçılığı engellemeye, tünelleri imha etmeye ve Tel Aviv ile koordinasyon ve işbirliğini artırmaya kadar.

Mısır ve Avrupa arasındaki geniş ortak çıkar ağı, Doğu Akdeniz’deki gaz sahalarından Kızıldeniz ve Süveyş Kanalı’ndaki seyrüsefer güvenliğine, terörle mücadele çabalarından Libya, Sudan ve Afrika Boynuzu’ndaki krizlere ve Afrika kıtası genelindeki büyük yatırım yarışına kadar uzanıyor. Bunlar bir araya geldiğinde, Avrupa’nın güvenliği ve ekonomik istikrarı için hayati ve son derece hassas konular haline geliyor.

Mısır’ın 100 milyondan fazla nüfusa sahip geniş bir tüketici pazarı, 2023’te yaklaşık 31,2 milyar dolarlık bir ticaret hacmi ve Afrika pazarlarına açılan önemli bir kapı konumunda olması, Avrupa’nın bölgede yeniden nüfuz kazanma arayışında stratejik bir denge noktası olması göz önüne alındığında, yatırım faktörü de büyük önem taşıyor.

Avrupalı ​​mevkidaşlarına kur yapan El-Sisi, “Mısır’a yapılacak Avrupa yatırımları sadece finansal getiri sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda daha dengeli bir bölgesel ekonominin kurulmasına, Güney Akdeniz’de istikrarın sağlanmasına ve hızla büyüyen pazarlarda Avrupa şirketlerinin konumunun güçlendirilmesine de yardımcı olacak” dedi. Mısır’ın stratejik konumunun Afrika, Arap dünyası ve Avrupa genelinde 1,5 milyardan fazla tüketiciye erişim sağladığını da sözlerine ekledi.

Pazarlık kozları

Cumhurbaşkanı El-Sisi, pazarlık kozlarını kullanma sanatında ustalaştı; sık sık siyasal İslam hayaletini gündeme getiriyor ve Arap Baharı ayaklanmalarında da görüldüğü gibi, iktidara geri dönmesine izin verilmesi halinde Avrupa’yı oluşturabileceği tehlike konusunda uyarıyor.

Mısır rejimi, Avrupa’daki İslamofobiyi daha geniş siyasi kazanımlar elde etmek için kullanmaya çalışıyor ve başkanlık dönemleriyle ilgili anayasa değişikliklerini geçirmeyi umuyor. 2018’deki son değişikliğe göre, şu anda altı yıl olan başkanlık dönemi, herhangi bir başkanın en fazla iki dönem görev yapmasına olanak tanıyor.

Rejim ile yakın bağlarıyla bilinen Mısırlı gazeteci Muhammed El-Baz, bağımsız bir kuruluşa ait El-Nahar kanalında yaptığı televizyon programında, anayasada cumhurbaşkanlığı döneminin değiştirilmesi çağrısında bulunduğunu söyledi. Mısır Cumhurbaşkanlığı’ndan bu açıklama herhangi bir yalanlama veya açıklama ile karşılanmadı.

Gözlemciler, Mısır’da bu ay yapılması beklenen parlamento seçimlerinin, hükümet yanlısı büyük bir çoğunluğa sahip bir meclisle sonuçlanmasının muhtemel olduğunu, bu çoğunluğun daha sonra anayasayı değiştirmek ve El-Sisi’nin 2036’ya kadar iktidarda kalmasını sağlamak için kullanılacağını söylüyor.

İnsan hakları

Mısır rejimi ise buna karşılık, Avrupa hükümetlerinin devam eden insan hakları ihlallerine, sivillerin askeri mahkemelerde yargılanmasına ve sivil toplum üzerindeki kısıtlamalara göz yummasını istiyor. Ayrıca, yurtdışındaki Mısırlı muhaliflere yönelik Avrupa korumasının kaldırılmasını talep ediyor; bu talep, aktivist Anas Habib’in yakın zamanda Belçika’da “El-Sisi’yi rahatsız etmek” suçlamasıyla tutuklanmasında da dile getiriliyor.

İnsan hakları raporlarına göre, Mısır makamları bu yıl yaklaşık altı bin kişiyi iktidardaki rejime muhalefetle bağlantılı siyasi saikli suçlamalarla yargıladı.

Mısır, şimdilik insan hakları sicili üzerindeki incelemelerden muaf tutulabilir; çünkü öncelikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’in güvenliğini sağlamak için Mısır rejimini sakin ve istikrarlı tutmak istiyor. Siyasi araştırmacı Amir El-Masri, bu dosyayı açmaya yönelik herhangi bir adımın İslamcıların iktidara geri dönmesine yol açabileceğini söylüyor; bu ihtimal hem Washington hem de Tel Aviv’i endişelendiriyor.

İkincisi, şu anda herkes El-Sisi rejimini korumak ve onun lehine hareket etmek istiyor. El-Masri’ye göre, Sisi son savaşta İsrail’in arkasında kararlı bir şekilde durdu ve insan hakları konusunda ona baskı yapmaya yönelik herhangi bir adım, sistemi sarsacak, hatta tamamen devirecektir.

Brüksel pragmatizmi

Pragmatizm, Brüksel zirvesini tanımlayan bir özellikti. Avrupalılar nakit olarak ödediklerini siyasi, güvenlik ve ekonomik kazanımlar olarak geri alacaklar; Mısırlıların karşılığında sundukları ise, El-Sisi’nin insan hakları sicili nedeniyle uluslararası alanda utanç duymasını önlerken, sorunlu ekonomilerine geçici bir can simidi sağlayacak.

Bu iş birliği, resmi Avrupa söyleminde istikrar ve kalkınmaya destek olarak sunuluyor. Ancak gerçekte, Mısır’daki bağımsız hak grubu Mülteciler Platformu’na göre (Arapça açıklama metni) hem Mısır vatandaşlarını hem de Mısırlı olmayanları hedef alan baskı ve insan hakları ihlalleri mekanizmalarını finanse etmeye hizmet ediyor.

Göç ve sığınmacı politikaları araştırmacısı Nour Khalil, Mısır’a Avrupa Desteği: Göç Kontrolünde Diktatör Bir Ortağa Milyarlarca Avro başlıklı yazısında şunları yazdı: “Mısır göçmenlere ve sivil topluma yönelik insan hakları ihlallerini sürdürürken, Avrupa Birliği sessiz kalıyor ve hesap verebilirlikten ziyade ortaklığı tercih ediyor.” Khalil bu tutumun, AB’yi bu ihlallerde suç ortağı haline getirdiğini söylüyor.

Avrupa’nın ileriye dönük olarak Mısır’la yeniden yapılanmasını derinleştirmesi, göç, deniz güvenliği, sınır kontrolü ve terörle mücadeleyi kapsayan uzun vadeli stratejik bir güvenlik ortaklığı kurması ve karşılığında demokrasi ve insan hakları endişelerini süresiz olarak rafa kaldırması bekleniyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *