Çin, maliyeti bir trilyon dolara ulaşan “Kuşak-Yol” yatırım programı aracılığıyla küresel bir ticaret ağ kuruyor. Cibuti ise büyük sahnedeki esas bir parça olup Afrika’ya özellikle Etiyopya’ya giden bir kanal. Cibuti’de, hem Çin’in hem de ABD’nin üssü bulunuyor.
Konuyu Lübnanlı gazeteci-yazar ve siyasi analist Hüda Huseyni gündeme getirdi. Şarkul Avsat için kaleme aldığı makalesinde, Cibuti ile Çin arasında sıkı ilişkilere dikkat çekerken, ABD’nin de burayı kaybetmek istemediği de vurgulanıyor. Bölgede Yemen savaşı devam ederken, yeni bir çatışmanın sinyalleri de Cibuti’den geliyor.
Hüda Huseyni, Cibuti’de yaşanan çekişmeyi “Çin, Cibuti’yi ikinci bir Dubai yapmaya çalışıyor!” başlıklı yazısında şöyle özetliyor:
Geçtiğimiz Eylül ayının ortasında Cibuti, Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) ait bir kurum olan Dubai Port World(DP World) şirketi ile yaşanan anlaşmazlığı büyüttü. Doğu Afrika’da küçük bir devlet olan Cibuti, sözde BAE dışında yer alan ana kargo merkezlerinden birisini uzaklaştırmaya çalışıyor.
Bunu haklı bir gerekçe olarak kabul edersek öyle görünüyor ki bu durum, kendisini sözleşmeden kurtarmak isteyen bir ülkenin hırsından başka bir şey değildir. Fakat derinlere indiğimizde anlaşmazlığın özellikle ABD için büyük bir jeopolitik sonuçlara sahip olduğunu görürüz. Cibuti, DP World şirketiyle sorunu büyütmeye çalışarak politik açıdan dünyanın en hassas bir bölgesinde güç dengelerini bozmakla tehdit ediyor. Çünkü soğuk savaşın başladığını söyleyecek derecede Washington ve Pekin arasında soğuk ilişkilerin hâkim olduğu bir zamanda Cibuti, Çin’e büyük bir önem veriyor.
Geçtiğimiz Şubat ayından bu yana Cibuti, DP Worl’dan kurtulmaya çalışıyor. Cibuti, Doraleh konteyner terminaliyle ilgili ortak şirket sözleşmesini sonlandırıp terminali ele geçirmişti. Fakat DP World, İngiliz mahkemesine başvurmuş ve mahkeme de terminale yasa dışı bir şekilde el konduğuna hükmetmişti. Ayrıca DP World’un lehine Londra’daki yüksek mahkeme tarafından Doraleh’in hisselerinin çoğunu Cibuti limanına taşımayı engelleyen bağımsız bir karar alındı. Bunun üzerine Cibuti hükümeti de Cibuti liman şirketini millileştirdiğini açıkladı. Yani hükümet, Doraleh limanını ticaret kapsamından çıkardı.
Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gülle’nin danışmanları, hükümetin basit bir şekilde ulusal egemenliği ve ekonomik bağımsızlığı korumaya çalıştığını söylüyor. DP World’e karşı başlatılan savaş, Cibuti’nin konumundan yararlanmaya çalışan Gülle’nin baskın politikasına kesinlikle uygundur. Çünkü Cibuti, Kızıldeniz’e ve Süveyş Kanalı’na açılan bir kapı konumundadır. Şöyle ki yılda yaklaşık 700 milyar dolara ulaşan Avrupa ve Asya arasındaki deniz ticaretinin neredeyse tamamı, Cibuti’den geçiyor. Gülle hükümeti, Cibuti’yi aslında Dubai’den pek de farkı olmayan bölgesel bir ticaret merkezine dönüştürmek istiyor. Böylece Gülle, kalkınma projelerinin bir bölümünü başlatarak geçen yıl üç yeni liman açtı. Tartışmalı Doraleh limanında büyük bir serbest ticaret merkezi kurdu. Söz konusu serbest ticaret merkezinin Afrika’da en büyük tesis olması bekleniyor.
Fakat gözlemciler, Cibuti hükümetinin söyleminin arka planında Pekin’e uzanan gizli bir elin olduğunu düşünüyor. Bilindiği üzere Çin, maliyeti bir trilyon dolara ulaşan “Kuşak-Yol” yatırım programı aracılığıyla küresel bir ticaret ağ kuruyor. Cibuti ise büyük sahnedeki esas bir parça olup Afrika’ya özellikle Etiyopya’ya giden bir kanaldır. Etiyopya da Çin’in ana yatırım yerlerinden biri. Çin bankaları, son iki yılda Cibuti’ye 1,4 milyar dolardan fazla yani gayri safi yurt içi hâsılasının yüzde 75’inden fazla kredi verdi ve çeşitli altyapı projelerini özellikle de Addis Ababa’ya giden demiryolu hattını finanse etti. Ayrıca Çin, para ve insan gücüyle Doraleh’de yeni serbest ticaret bölgesi inşa etti. Söz konusu serbest bölge, devlete ait “China Merchants Holdings” şirketiyle ortak bir proje kapsamında işletilecek.
Bu gelişmelerin DP World şirketini öfkelendirmesine şaşmamalı. DP World, Çin’i Doraleh sözleşmesinden kendisini uzaklaştırmaya çalışmasına yönelik yasal işlemlere başvurmakla tehdit etmişti. Fakat bu öfke, sadece Dubai’yle sınırlı değil. Aynı zamanda Washington’da da endişeler var. Zira parlamenterler, Gülle’nin Doraleh limanının tamamını Çin’e hediye etme olasılığını endişeli bir şekilde ele aldı. Bu, sadece ticari bir mesele olsaydı kongre, bunun için toplantı yapmazdı. Ancak bu, ticaret meselesinden daha büyük bir meseledir.
Çin, konteyner terminalinin yanındaki Doraleh’te askeri bir üs inşa etti. Bu da ABD’ye ait askeri Lemonnier Kampı’nın olduğu yerde Washington için sorun demektir ki iki üs arasındaki mesafe, yürüyerek kat edilebilecek kadar birbirine yakın.
Tabi Çin, “Kuşak-Yol” projesinin 21. yüzyılda ticaret şirketi kurmak için tasarlandığını ifade ediyor. Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, eşit düzeyde Cibuti’ye ortak gibi davranacağını belirtiyor. Fakat bu durumu eleştirenlere göre Çin’in Cibuti’de genişlemesi ve Cibuti’nin Çin’le eşit düzeyde ortak sayılması, kelimelerle oynamaktan başka bir şey değil. Bu şekilde Çin, stratejik öneme sahip mevduatlara kapıyı kapamadan önce ucuz kredilerle borç vererek en yoksul ortağını ayartıyor. Hediyelerle ilişkilendirilmiş bu strateji sayesinde Çin, önemli yabancı tesislerin birçoğunu özellikle de Hint Okyanusu’ndaki Hambantota limanını ele geçirdi.
Şu an Malezya Başbakanı Mahathir Muhammed’in ülkesini ödeyemeyeceği borca sokmamak için Çin’le 20 milyar dolar değerindeki iki anlaşmayı feshettiğini gözlemiyoruz. Yine Pakistan’ın yeni Başbakanı İmran Han, Çin’in pençelerinden kurtulmak için yeni bir finans arıyor. Bunun için o, ilk ziyaretini Suudi Arabistan Krallığı’na yaptı.
Cibuti’ye gelince borç oranı, gayri safi yurt içi hâsılasının yüzde 85’ini oluşturuyor. Bunun nedeni de büyük ölçüde Çin kredileridir. Dolayısıyla Sri Lanka’nın Hambantota limanını kaybettiği şekilde Doraleh’in de Çin’e gideceğini düşünenlerin neden böyle düşündüğünü kolaylıkla anlayabiliriz. Eğer bu durum gerçekleşirse ABD için felaket olabilir. Zira ABD, Cibuti semalarındaki pilotlara askeri tip lazer ışınları tutan Çin’e öfkelenmişti.
ABD Başkanı Donald Trump, Çin’e yeni yaptırımlar getirmekle gözdağı verirken Çin de Trump’ı Cibuti üzerinden tehdit ediyor. Çin’in tehdidi, Pekin’e karşı sert mücadelesinde Washington’un nüfuzunu yok etmeye çalışabilir. Üstelik bu tehdit, Somali hükümetinin parçalanmanın eşiğinde olduğu ve Yemen’deki iç savaşın devam ettiği bir zamanda meydana geliyor. Bu arada İran, hem Suudi Arabistan’a hem de ABD’ye düşmanlığını göstermek için Yemen’deki iç savaşı fırsat olarak görüyor.
Lemonnier Kampı, Somali ve Yemen için başlangıç noktası sayılıyor. Eskiye nazaran ABD’nin şu an Lemonnier Kampı’na engelsiz bir şekilde ulaşmaya daha çok ihtiyacı var.
Bazıları, Cibuti’nin ABD ve Çin arasında çatışma çıkaracak kadar büyük olmadığını söyleyebilir. Fakat böyle söyleyenler şunu unutuyor: Domuzlar Körfezi krizi sırasında Sovyetler Birliği neyse bugün de Çin ABD için aynısıdır.
ABD, Çin’i hile yapmakla suçluyor. Çin ise “Kuşak-Yol” projesiyle bunu yalanlıyor. Bunun için savaşın Güney Çin Denizi’ndeki oyunun sonunu getirip getirmeyeceğine yönelik ABD-Çin gerilimiyle ilgili sorular çoğalıyor.
Bu büyük gerilim ortamında birdenbire Cibuti, Çin’in kucağına oturmuş bir şekilde ortaya çıkıyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *