Suriye anayasa bildirgesindeki ‘İslam’ vurguları

Suriye anayasa bildirgesindeki ‘İslam’ vurguları

Devletin isminin Suriye Arap Cumhuriyeti olarak resmen kabulü, Arapça’nın resmi dil olması, devlet başkanının dininin İslam olması ve İslam hukukunun temel yasama kaynağı olması vurguları, önceki anayasalarla neredeyse tamamen benzerlik taşıyor. Bu sebeple bahsedilen vurgulardan son ikisinin Şara ile kabul edilmiş iki yeni düzenleme şeklinde algılanması hatalı.

Milli İstihbarat Akademisi Öğretim Üyesi Dr. Abdullah Musab Şahin, Suriye’de ilan edilen Anayasal Bildiri’nin detaylarını AA Analiz için şöyle değerlendirdi:

***

Suriye’de Zafer Hitabı ve Milli Diyalog Konferansı (MDK) gibi süreçlerin uzantısı olarak geçen günlerde geçiş döneminin hukuki alt yapısını oluşturacak, aynı zamanda yeni ve kapsamlı anayasa hazırlanana kadar yürürlükte kalacak Anayasal Bildiri ilan edildi. Anayasal Bildiri, Hazırlık Komisyonu Başkanı tarafından 13 Mart 2025’te üst düzey katılımla genel hatlarıyla şifahi olarak kamuoyuyla paylaşıldı. Aynı oturumda Bildiri, Suriye Arap Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ahmed Şara tarafından imzalandı. Metnin tamamı aynı akşam Suriye Devleti’nin resmi kanalları aracılığıyla kamuoyuyla paylaşıldı.

İlgili metin, şu aşamada 5 sene sürmesi planlanan geçiş sürecinin hukuki çerçevesini çiziyor. Bildiriye yönelik çeşitli eleştiriler yapılıyorsa da Suriye’de geçiş sürecinin hukuki çerçevesinin belirlenmiş olması açısından oldukça önemli. Üstelik bu metin değiştirilemez de değildir, aksine yakında kurulacak Halk Meclisi’nin onayıyla belirli nisaba bağlı olarak ilerleyen süreçte değiştirilebilir.

Anayasal Bildiri’nin ilanına giden süreç

Suriye’de Baas rejiminin sona ermesiyle yeni yönetim için uluslararası toplum nezdinde tanınırlık meselesi ve meşruiyet arayışları gündeme gelmişti. Bu yöndeki arayışların ilk günlerde genel itibarıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 2015 senesinde aldığı 2254 sayılı karar çerçevesinde kaldığı görüldü. Kararın uygulanma zorluğu ve geçiş sürecinin hukuki çerçevesinin çizilmesi maksadıyla başka enstrümanların ön plana çıkarılması gibi sebepler, bahsedilen kararın geri planda kalmasına sebep oldu. Yeni Suriye idaresi, bu çağrıları MDK, anayasal belge ve nihayetinde anayasanın hazırlanması merhalelerini kamuoyuna açıklayarak cevaplamaya çalıştı.

Bunların ardından süreç farklı şekilde ilerledi. Aralık ayından beri Şara ve diğer idareciler tarafından bir MDK’nin gerçekleştirileceği ilan ediliyordu. Pratik sebeplerle bu konferans birkaç sefer ertelendi. Sivil katılımla gerçekleştirilecek MDK öncesi askeri unsurların katılımıyla Zafer Hitabı gerçekleştirildi. 29 Ocak 2025 tarihli Şara’nın Zafer Hitabı kapsamında Suriye’de geçiş sürecinin hukuki zemine oturtulma süreci başlamış oldu.

MDK için hazırlıkların en kısa sürede başlatılması, kanun yapma, tadil ve ilga etme görevlerini üstlenecek teşrii/yasama komisyonunun kurulması gibi bir dizi hukuki eylemin somut düzlemde gerçekleştirilmesi beklentisi doğdu. Bu amaçlara uygun olarak hemen akabinde sivil katılımla gerçekleştirilecek MDK’nin üyelerini ve çalışma prensibini belirleyen bir heyet kuruldu. 24 ve 25 Şubat 2025’te MDK Şam’da gerçekleştirildi ve tavsiye niteliğindeki çıktılar, Şara’nın huzurunda kamuoyuyla paylaşıldı. Zafer Hitabı’nı ve MDK’nin çıktılarını, Anayasal Bildiri’nin meşruiyetini sağlayan kaynaklar olarak kabul etmek gerekiyor.

Bildirinin detayları neler?

İlk olarak ilan edilen bildiriyi geçici anayasa olarak nitelendirmektense geçici süre yürürlükte kalacak bir metin demek daha doğru olur. Anayasal Bildiri’nin kapsam itibarıyla bir anayasadan daha dar, aynı zamanda benzer geçiş süreçlerini yaşayan diğer ülkelerdeki anayasal bildirilerden daha kapsamlı olduğu görülüyor.

Bildirinin genel çerçeve ve sırasıyla genel hükümleri, haklar ve özgürlükleri, geçiş aşamasında erklerin işleyişini ve kapanış hükümlerini içeren 4 bölümden ve 53 maddeden oluştuğu görülüyor. Mesela Libya’da ilan edilen bildiri ise 37 maddeden oluşuyordu.

Anayasanın Bildiri’nin, yukarıda bahsedilen Zafer Hitabı ve MDK’nin çıktılarına işaret edildiği görülüyor. Bu, bir manada hazırlanan bildirinin meşruiyet kaynaklarına atıf yapması anlamına geliyor. Bildiride, Suriye anayasal tarihinin en özgürlükçü metni olan 1950 Anayasası’na da atıf yapılıyor.

İlk maddelerde Hafız ve Beşar Esad dönemlerinde hazırlanan 1973-2012 anayasaları da dahil olmak üzere diğer anayasaların neredeyse tamamıyla benzer hükümlerin yer aldığı görülüyor. Devletin isminin Suriye Arap Cumhuriyeti olarak resmen kabulü, Arapça’nın resmi dil olması, devlet başkanının dininin İslam olması ve İslam hukukunun temel yasama kaynağı olması vurguları, önceki anayasalarla neredeyse tamamen benzerlik taşıyor. Bu sebeple bahsedilen vurgulardan son ikisinin Şara ile kabul edilmiş iki yeni düzenleme şeklinde algılanması hatalı. Bildirinin mukaddimesi, Suriye anayasal gelişmelerinin bir devamı niteliğinde.

Sonraki bölümde geçiş döneminde hazırlanan Anayasal Bildiri geleneğinden farklı olarak haklar ve özgürlükler için ayrı bölüm ayrıldığı görülüyor. Geçiş dönemlerinde hazırlanan anayasaların çok azında böyle bir bölüm vardır. İlgili kısımda hakların teminatı maksadıyla uluslararası sözleşmelere atıf yapıldığı ve bunların yürürlükte olduğu vurgusu da yapılıyor. Suriye’nin uluslararası insan hakları mevzuatına riayet ettiğinin bir Anayasal Bildiri’ye dahil edilmesi hem hakların teminatı açısından hem de yeni idarenin uluslararası tanınırlığının sağlanması açısından oldukça önemli.

Üçüncü bölüm, devlet erkleri arasındaki ilişkiye odaklanıyor. İlk aşamada geçiş sürecinin yasama organı olarak Halk Meclisi’nin teşkil edilmesinin planlandığı görülüyor. Bu meclisin üyelerinin üçte birinin cumhurbaşkanı tarafından, geri kalan kısmının ise cumhurbaşkanının oluşturacağı bir üst kurul tarafından belirleneceği anlaşılıyor. Görev süresi boyunca kanun taslakları hazırlamak, tasdik etmek, önceki anayasaları ilga etmek, tadil etmek, uluslararası antlaşmaları onaylamak gibi görevler Halk Meclisi tarafından icra edilecek.

Aynı bölüm kapsamında yürütme organının Cumhurbaşkanlığı makamı olarak kabul edildiği görülüyor. Hazırlık sürecinde kamuoyunda başkanlık sistemi/parlamenter sistem tartışmaları vardı. Bildiride, başkanlık sisteminin tercih edildiği görülüyor. Bu tercihin geçiş süreci gerçekliklerine uygun olduğu açık. Yargı erkiyle ilgili kısımda ise yargının bağımsızlığı gibi vurgularla olağan/düzenli mahkemelerin esas mahkeme olduğu vurgulanıyor. Olağanüstü/istisnai mahkemelerin kurulması yasaktır. Bildirinin son bölümünde ise aralık ayından beri gündemde olan ve Esad dönemi suçlularının cezalandırılmasıyla eski kanunların ilgası gibi durumları içeren geçiş dönemi adaleti kavramına atıfların yapıldığı ve bildirinin değişikliği gibi hususların düzenlendiği görülüyor.

Değerlendirme ve muhtemel gelişmeler

Anayasal Bildiri’nin Suriye’de genel olarak olumlu ortam oluşturduğunu vurgulamak gerekiyor. Öte yandan, bildiriye yönelik eleştirilerin kapsayıcılık ve merkeziyetçilik hususları etrafında şekillendiği görülüyor. İlk olarak belirtmek gerekir ki, bildiriyi Şara tarafından atanan 7 kişilik heyet hazırladı. Bu heyetin atanmış olması, kapsayıcılık tartışmalarını da beraberinde getirdi. Yukarıda bahsedilen ve bildiri kapsamında düzenlenen Halk Meclisi’nin teşekkül aşamasında daha kapsayıcı tercihlerle bu eleştirilerin azalması beklenebilir.

Öte yandan, anayasa mahkemesi başkanının ve üyelerinin doğrudan cumhurbaşkanı tarafından atanması, bakanların Halk Meclisi’ne karşı sorumluluklarının sınırlı olması ve bir denetim mekanizmasının kurulmaması, merkeziyetçiliğe doğru bir tercihte bulunulduğu eleştirilerini tetikledi. Bu eleştirilerin bazılarının abartılı olduğunu belirtmek gerekir. Yine de bu hususların, pratikte tercih edilen ılımlı isimlerle hafifletilmesi mümkündür.

Sonuç itibarıyla Suriye’de Zafer Hitabı ve MDK ile belirginleşmeye başlayan hukuki çerçevenin Anayasal Bildiri’nin ilanıyla netleştiği görülüyor. Bu bildirinin, benzer süreçlerde hazırlanan bildirilerden daha detaylı düzenlemeler içermesi, ileride söz konusu olabilecek tartışmaların daha erken vakitte gündeme gelmesini tetikledi. Bu eleştirilere rağmen bildirinin bir anayasa olmadığını unutmamak gerekiyor. Bu sebeple bildiriyi pratik uygulamasıyla birlikte değerlendirmek gerekiyor. İlerleyen dönemde yeni kanunlar hazırlanacak. Ayrıca kurulacak Halk Meclisi ve bekçi/geçici hükümetin yerini alacak faal hükümetle birlikte bildiri hükümlerine bağlı olarak geçiş döneminde somut adımlar atılacaktır.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *