TÜSİAD Olağan Genel Kurulu’nda bizzat Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan tarafından, Özdağ’ın tutuklanması, İmamoğlu’na yönelik soruşturma, tekelleşme iddiaları, Ayşe Barım ve TSK’dan teğmenlerin ihracı ile ilgili sert eleştiri yöneltilirken, Mehmet Şimşek’e destek verildiği vurgulandı. Eleştirilere hükümetten aynı sertlikte cevaplar gelirken, CHP de TÜSİAD’ın safında yer aldı.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) bugün olağan genel kurulunu gerçekleştirdi. TÜSİAD’ın sunumu ‘Politik hayatta olağanüstü olaylar’ başlıklı slaytla başladı. TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras konuşmasında da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’ın tutuklanması, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında soruşturma başlatılması, ‘tekelleşme’ iddialarıyla hakkında soruşturma başlatılan menajer Ayşe Barım’ın Gezi Parkı eylemlerinden tutuklanması, HALK TV Genel Yayın Yönetmeni Suat Toktaş, tutuklanması ve ordudan ihraç edilen genç teğmenlere değindi.
Sözcü’de yer alan habere göre, TÜSİAD Genel Kurulu’nda konuşan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras, “Ülke olarak moralimiz bozuk. Güven bunalımı yaşıyoruz. Kartalkaya’da 78 canımız yanarak hayatını kaybetti. Yangın çıkabilir ama 78 kişi ölmez. Ölüyorsa nedeni usulüne uygun yapılmayan binalar ve denetimsizliktir. Çöken bir sistemdir. Bu olay yakın tarihte olduğu için henüz yüreklerimizde” dedi.
Aras şu ifadeleri kullandı:
. Ancak unutmayalım ki geçen sene tam bugün Erzincan’ın İliç ilçesindeki altın madeninde oluşan heyelan sonucu 9 işçi hayatını kaybetmişti. İki yıl önce yaşadığımız büyük depremde on binlerce insanımızı usulüne uygun yapılmadığı için çöken binalar altında kaybettik.
. 2014 yılında Soma kömür madeninde çıkan yangında 301 işçi hayatını kaybetti.
. Tüm bu ve benzer ölümlerin arkasında tesis sahiplerinin yönetmeliklere uygun yatırımları maliyet nedeniyle yapmaması ve denetim eksikliği var. California’da koca Los Angeles şehri yandı, Japonya’da çok daha şiddetli depremler oldu. Kaç kişi öldü? Lütfen bakın ve mukayese edin. Bizdeki ölümlerin nedeni maliyet odaklı kural tanımazlık ve denetimsizliktir.
‘Sorumlular görevden ayrılmalı’
Aras konuşmasına şöyle devam etti: “Kurallarımız vardır ama uymayan çoktur, yeterli denetim yoktur. Bu ölümlerin ana nedeni sistem bozukluğudur. Maliyeti güvenliğin önüne koyan iş sahipleri, hak etmediği koltuğa oturan özel sektör iş insanları ve kamu yöneticileridir. Onların yarattığı ve uyguladığı sistemdir. Bu sistemin nasıl düzeleceği çok net bellidir. Sistemin kendi kendini düzeltme mekanizması olmalıdır. Sorumlular görevden ayrılmalı, hesap vermeli ve yerlerine yetkin kişiler gelmelidir.”
Politik anlamda da önemli olayların yaşandığını ifade eden Aras, “Son haftalarda politik hayatta da olağanüstü olaylar yaşıyoruz. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor yerlerine kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor. Bilirkişi görüşmesini yayınlayan gazeteciler gözaltına alınıyor, genel yayın yönetmeni tutuklanıyor” dedi.
Teğmenlere de değinen Aras’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:
. Yeni mezun teğmenler ordudan ihraç ediliyor. Bu olaylarda suç vardır yoktur diyemeyiz. Ancak çok kısa sürede arka arkaya gelen bu olayların toplumda endişe yarattığını ve güveni sarstığını söyleyebiliriz.
. Ayrıca tutukluluğun istisna değil kural haline gelmesi gibi kangrenleşmiş bir sorunun kanunlar değişse de çözülmediğini görüyoruz.
. Kişiyi, bir gün dahi olsa, özgürlüğünden mahrum edecek tutuklama ve adli kontrol kararlarının, hatta gözaltı kararlarının ne denli titiz verilmesi gerektiğini yıllar sonra gelen tahliyelerde, beraat kararlarında görüyoruz. Ancak bugünkü endişe ve güvensizlik ortamına rağmen ülkemizin geleceği ile ilgili umudumuzu hiç kaybetmiyoruz. Çünkü biliyoruz ki doğru politikalarla ülkemiz kalkınır ve vatandaşlarımız kendilerini mutlu ve huzurlu hisseder.
. Bu nedenle inandığımız doğruları bıkmadan usanmadan dile getireceğiz. “Söylesek de hiçbir şey değişmiyor” zihniyetine kapılamayız. Bizim görevimiz doğru bildiklerimizi söylemektir. Mevcut uygulamaları eleştirmekle kalmayıp yeni politikalar önermektir.
Orhan Turan: Suistimal ve kayırmacılık çok yaygın
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan’ın konuşmasının satır başları şu şekilde:
. Gündem çok ağır. Hangi birisini sayayım. Depremlerde, yangınlarda, iş kazalarında çok sayıda vatandaşımızı kaybediyoruz. Demek ki, hata, suistimal ve kayırmacılık çok yaygın. Eleştirel ifadelere ve habercilik faaliyetlerine açılan soruşturma haberleri, çok sıklaştı. 10 küsur sene önceki olaylara, şimdi yeni soruşturmalar açılıyor. Tutuklu milletvekillerine, siyasi parti liderlerine ve belediye başkanlarına sürekli yenileri ekleniyor. Disiplinsizlik suçuyla teğmenler hakkında ihraç kararı alınıyor. Fakat, deprem, yangın taciz, kadın cinayeti, iş kazası, gibi kamuoyunda infial yaratan nice olayda, ya suçlular bulunmuyor ya da kısa sürede serbest kalıyorlar. Kamuoyu vicdanında suç ve ceza arasında orantısızlık kanaati oluşuyor. İster seçimle, ister atamayla gelen kamu görevlilerinin görevlerinden alınmasının, yeni örneklerine şahit oluyoruz. Üstelik, yeni yasal düzenlemelerle, kamu görevlilerinin Devlet Denetleme Kurulu tarafından görevden alınması ve TMSF’nin şirketlere kayyum olarak atanması mümkün oluyor.
. Yolsuzluk, dolandırıcılık, karaborsa haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, galiba artık şirket kurmaktan daha kolay. Kadın cinayetlerinin de, çocuk tacizlerinin de sonu gelmiyor. Nedir bu tırmanma? Biz niye bu hale geldik? Hangisini ele alsak günlerce, belki de aylarca konuşmak gerekiyor.
. Tüm bu sorunların arkasında, hukuka olan güvenin sarsılması var. . Hukuka güven kalmazsa güvensizlik, istikrarsızlık ve belirsizlik her yere sirayet eder. Sistemik risk oluşur. Günü kurtarmak mümkün olsa da yarınlar tehlike altına girer.
. Hukukun üstünlüğünü, hemen ve tam olarak tesis etmeden; ne ekonomide, ne toplumda, ne iç ne de dış politikadaki sorunlar çözülebilir.
. Ayrıca toplumsal kutuplaşmanın yerini, toplumsal uyuma bırakması, siyasette yumuşama ve siyasi alanın genişlemesi, sorunlarımızın çözümünü mutlaka kolaylaştıracaktır. Bu noktada, terör sorununun kalıcı olarak ortadan kalkması en büyük dileğimizdir.
. Sayın Bakan Mehmet Şimşek’in ekonomi programına destek veriyorsak da, ekonomide her şeyin yolunda olduğunu söyleyemeyiz. Enflasyonla mücadelenin hızlanması gerekiyor. Artık daha hızlı netice almalıyız. Yoksa stres birikiyor. Enflasyonla mücadelenin maliyetine katlanmak zorlaşıyor. Hem girişimciler için hem çalışanlar için.
. Başka ülkelerde hammaddeyi daha ucuza alan, krediye daha ucuza erişen, enerji ve işçilik maliyetinin toplam maliyetler içindeki payı daha düşük olan rakiplerimizle biz nasıl rekabet edebiliriz?
. Çalışan sayısı artmadan, nitelik yükselmeden, verimlilik hızlanmadan, katma değer artmadan nasıl büyüyeceğiz? Bunu açıklayan bir teori var mı? Hem sanayici mutsuz hem çalışanlar. Hem büyük işletmeler zorlanıyor hem KOBİ’ler. Hem Batıdaki girişimciler yakınıyor hem Doğudakiler. Peki kimin yüzü gülüyor?
Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Endonezya, Malezya ve Pakistan’ı kapsayan yurtdışı gezisi sırasında yapılan bu açıklamalara Erdoğan’a vekalet eden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’dan cevap geldi.
Cevdet Yılmaz sosyal medya hesabından mesajında, demokrasilerde sivil toplum örgütlerinin görüş, öneri ve eleştirilerini ifade ettiğini, ancak mensupları arasında farklı siyasi görüşten insanların olduğu sivil toplum örgütlerinin siyasi bir parti üslubu ile açıklama yapmasının en hafifinden yersiz, nezaketten yoksun, yapıcı olmaktan uzak bir tutum olduğunu belirtti. Yılmaz, şunları kaydetti:
“Bugün TÜSİAD toplantısında maalesef bu olumsuz dil ve yaklaşım sergilenmiştir. İş dünyamızın genelini temsil etmediğine inandığımız bu dili ve üslubu tasvip etmek mümkün değildir. Sürekli bir şekilde topluma karamsarlık yayarak, felaket tellallığı yaparak olumlu bir gelecek inşa edilemez. Bir iş insanları örgütünün öncelikle katma değeri yüksek, teknolojik seviyesi gelişmiş, nitelikli istihdam üreten bir ekonomi oluşturma sürecinde kendi sorumluluklarını hatırlaması ve elini taşın altına koyması beklenir. Demokrasi ve hukuktan bahseden büyük sermaye gruplarının öncelikle kendi şirketlerinde ayrımcı uygulamaları, rekabetçi olmayan yapılanmaları, farklı fikirlere yönelik tutumları sorgulamaları ve geçmiş sicillerine yönelik özeleştiri yapmaları sosyal fayda üretir.
Dünyanın ve bölgemizin zorlu bir döneminde, tarihimizin en büyük afetinin yaraları başarıyla sarılırken ve ekonomimizin temellerini sağlamlaştıran bir program kararlılıkla uygulanırken, iş dünyamızdan beklenen yapıcı öneriler ve geleceğe yönelik umut veren mesajlardır. Seçilmiş hükümetler ve bağımsız yargı üzerinde vesayet dönemi kapanmıştır. Buna heveslenmek yerine, arzu eden herkesin demokratik kurallar içinde adını koyarak şeffaf bir şekilde siyaset yapması en doğrusudur.”
Adalet Bakanı Yılmaz Tunç
Yılmaz Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, Türkiye Cumhuriyeti’nin bir hukuk devleti olduğunu vurgulayarak, “Hiçbir kurum, kuruluş veya çıkar grubu, milli iradenin üzerinde değildir.” değerlendirmesinde bulundu. Demokratik sistemin temel taşlarından birinin kuvvetler ayrılığı ve yargının bağımsızlığı olduğuna işaret eden Tunç, “Yargı süreçleri üzerinde hiçbir baskıyı kabul etmediğimiz gibi yargıyı etkilemeye yönelik her türlü girişime karşı olduğumuzu herkesin çok iyi bilmesi gerekir.” ifadelerini kullandı. Yargı ve siyaseti yönlendirme çabalarının hukukun üstünlüğü ilkesine aykırı olduğunu bildiren Tunç, şunları kaydetti:
“Sivil toplum kuruluşlarının görüş açıklaması elbette demokratik bir hak olmakla birlikte, yargıyı ve siyaseti yönlendirme çabaları, demokrasinin ruhuna ve hukukun üstünlüğü ilkesine aykırıdır. Demokrasi sadece belli çevrelerin değil, topyekun milletin ve devletin ortak emanetidir. Türkiye, eski Türkiye değildir. Ayrıcalıklı kesimlerin yön verdiği Türkiye’nin artık geride kaldığını anlamayanlar şunu bilmelidir ki; hiç kimse veya hiçbir kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez. Hukuk düzenine yönelik her türlü müdahale girişimine karşı, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da hukuk çerçevesinde en güçlü şekilde karşılık vereceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın.”
AKP sözcüsü Ömer Çelik
Ömer Çelik de sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
Demokrasilerde sivil toplum kuruluşlarının ülke gündemine dair açıklama yapmaları ve değerlendirmede bulunmaları en doğal haklarıdır. Ancak ülke gündemine dair değerlendirme yapma hakkı ile siyaseti şekillendirme ve yargıya talimat verme girişimleri birbirinden ayrı hususlardır. Aradaki farkı oluşturan, demokrasiye bağlılık ve hukuka saygıdır.
Maalesef Türkiye’de bazı sivil toplum kuruluşlarının bu konudaki sicilleri sorunludur; geçmişlerinde askeri vesayete ve yargı vesayetine verdikleri destek hafızalardan silinmemiştir. Ayrıca kendi geçmişlerinde alenen meşru hükümeti hedef alma ve görevden gönderme faaliyetleri manşetlerde yer bulmuştur.
Bu nedenlerle TÜSİAD yönetimi, bu ülkede demokrasi mücadelesi verenlerin “güven bunalımı” deyince ilk aklına gelenlerden birinin neden TÜSİAD’ın yaklaşımları olduğu ile yüzleşmelidir. TÜSİAD, demokrasi konusundaki kötü sicilini geride bırakmak için çaba göstermelidir. AK Parti olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da kendisini siyasetin üzerinde gören hiçbir girişime izin vermeyiz. Siyasetin demokratik alanını korumak için eskisinden daha kararlıyız.
AKP Genel Başkanvekili Efkan Ala
Efkan Ala da sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şöyle dedi:
“TÜSİAD YİK Başkanı’nın adeta vesayet odaklarının sözcülüğüne soyunarak eski Türkiye alışkanlıklarıyla yaptığı açıklamaları reddediyoruz. Biz, vesayet heveslilerinin sakat anlayışlarıyla mücadele ederek Türkiye’yi bulunduğu konuma getirdik ve hedeflerine de taşıyacağız ama görülüyor ki eski Türkiye’nin vesayet artıkları halen siyaset dışından milli iradeye müdahale alışkanlıklarını bırakamamışlardır. Türkiye, halkın doğrudan iradesiyle iş başına gelmiş Sayın Cumhurbaşkanımızın yönetiminde Türkiye Yüzyılı hedeflerine doğru emin adımlarla ilerlemektedir ve milletimizin böyle az gelişmiş antidemokratik yol ve yöntemlere tahammülü yoktur.”
AKP Genel Sekreteri Fatih Şahin
Parti Genel Sekreteri Fatih Şahin de sosyal medya hesabından mesajında, “TÜSİAD bulanık suda balık avladığı günleri özlemiş. Vesayet özlemleri depreşmiş. Yine siyasi mühendislik faaliyetlerine başlamışlar. Ağzınızdaki baklayı çıkartın, mert olun. Mücadele ise mücadele; hodri meydan. CHP’nin ön seçimine katılmayı da unutmayın.” ifadelerini kullandı.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Taşçıer
Gamze Taşçıer, Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un TÜSİAD’a yönelik eleştirilerine tepki gösterdi. Taşçıer, sosyal medya hesabından açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Adalet Bakanı’nın TÜSİAD’a yönelik açıklaması AKP iktidarının çarpık demokrasi anlayışının tezahürüdür. Demokrasi, sadece seçim kazanmak değildir. Demokrasi, toplumun tüm kesimlerinin özgürce görüşlerini ifade edebilmesi, eleştiri hakkının korunması ve farklı düşüncelerin zenginlik olarak görülmesi ile anlam kazanır. Açıkça ifade ediyoruz; Hiç kimse, hiçbir parti veya kuruluş, kendisini milletin iradesinin ve hukukun üstünde göremez. Ancak AKP’nin demokratik olmayan uygulamaları ve söylemleri, tam da bunu yapmaya çalıştıklarını göstermektedir. Saray rejiminin hukuk düzenine yönelik müdahalelerine ve toplumun geniş kesimlerini düşman ilan ederek susturma çabalarına elbette boyun eğmeyecek, sessiz kalmayacağız. Demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne olan inancımızla özgürlüğün, adaletin ve gerçek demokrasinin savunucusu olmaya devam edeceğiz. Biliyoruz ve görüyoruz; korku dağları sarmış. Sandık gelecek millet sizi gönderecek!”
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *