“Aşırı sağ” Avrupa siyasetinde yerini sağlamlaştırıyor

“Aşırı sağ” Avrupa siyasetinde yerini sağlamlaştırıyor

Avrupa Parlamentosu’nun ardından Avrupa Birliği Komisyonu’nun yeni üyelerinin merkez ve aşırı sağcı isimlerden oluşması, Avrupa siyaseti eksenindeki sağa kaymanın yerini daha da sağlamlaştırdığını gözler önüne serdi.

6-9 Haziran’da yapılan AP seçimlerinin ardından aylarca süren müzakereler ve ittifak arayışları neticesinde AB yönetiminde taşlar yerine oturdu. AP, yeni üyeleriyle ilk toplantısını 16 Eylül’de yaptı.

2019’dan bu yana görevini yürüten AB Konseyi Başkanı Charles Michel, yarın görevini AB liderlerinin oylarıyla belirlenen eski Portekiz Başbakanı Antonio Costa’ya devredecek.

Dün ise gerek AB liderleri arasında gerek AP’deki siyasi gruplar arasında çetin pazarlıkların ardından AB Komisyonu’na bir dönem daha başkanlık etme hakkı kazanan Ursula von der Leyen’in yeni ekibi, AP’de güvenoyu aldı.

Ancak AB’nin en etkili kurumu olan ve yürütme organı olarak işlev gören Komisyon’da gelecek 5 yıl görev yapacak yeni isimler, AB tarihinin en düşük çoğunlukla onay alan Komisyon üyeleri oldu.

Komisyon’da birer üye ile temsil edilen AB ülkelerinin Brüksel’e gönderdiği ve Birlik politikalarının yapımında ulusal hükümetlerdeki bakanlara benzer roller üstlenecek yeni isimlere bakıldığında, dikkati çeken en önemli özellik sağ eğilimli siyasetçilerin ağırlığı oldu.

Von der Leyen’in de aralarında bulunduğu 27 Komisyon üyesinin neredeyse yarısı merkez sağdan, biri aşırı muhafazakar, biri de aşırı sağcı olarak tanımlanan partilerin üyesi.

Avrupa siyasetinin eksenindeki sağa kayma, AP’den sonra, yürütme organı AB Komisyonu’nda da kendini göstermiş oldu.

AB Konseyi’nde de 27 üye ülkenin liderlerinin çoğu ya sağcı ya da aşırı sağcı iktidar veya iktidar ortaklarından oluşuyor.

Von der Leyen’in hem Komisyon hem de AB’nin politika yapımı yetkisi üzerindeki hakimiyetini sağlamlaştırmak için özenle seçtiği isimlerden 6’sı Başkan Yardımcısı olarak belirlendi.

Bu isimlerden, “Refah ve Sanayi Stratejisi”ndan sorumlu Başkan Yardımcısı olan Fransız Stephane Sejourne, “Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası”ndan sorumlu Estonyalı Kaja Kallas ve “Teknolojik Bağımsızlık, Güvenlik ve Demokrasi”den sorumlu Finlandiyalı Henna Virkunen merkez sağ, “Uyum ve Reform”dan sorumlu Başkan Yardımcısı İtalyan Raffaele Fitto ise İtalya Başbakanı Georgia Meloni’nin partisinden ve aşırı sağcı eksende olan bir siyasetçi.

Fitto’nun AB Komisyonu üyeliğinin yanı sıra Başkan Yardımcısı olarak seçilmesi oldukça tepki çekti.

Von der leyen dün AP’de ekibini tanıtırken Fitto’nun adını zikrettiği anda bazı milletvekilleri masalara vurarak tepki gösterdi. Yine, “Sağlık ve Hayvan Refahı” portföyü verilen eski Genişlemeden sorumlu Komisyon üyesi Oliver Varhelyi de ismi okunduğunda aşırı sağcı Yurttaş Birliği (Fidesz) üyesi olması nedeniyle alkışlanmayan isimlerden oldu.

AP’nin en büyük ikinci grubu Sosyal Demokratlardan birçok vekil, Fitto ve Varhelyi’nin Komisyon’a seçilmesi nedeniyle “hayır” oyu kullanacağını açıkladı.

Von der Leyen’in Komisyon Başkanlığı için haziranda yapılan güvenoyu yoklamasında “evet” oyu kullanan Yeşiller grubunun neredeyse yarısı da Fitto nedeniyle yeni ekibe “hayır” dedi. Von der Leyen, dünkü oylamada kaybettiği oyları ise Meloni’nin İtalya’nın Kardeşleri partisinden ve benzer çizgideki Belçikalı Yeni Flaman İttifakı’ndan aldığı destekle telafi etti.

Komisyon diğer üyelerine bakıldığında, “Ekonomi ve Üretkenlik”ten sorumlu Letonyalı Valdis Dombrovskis, “Akdeniz”den sorumlu Hırvat Dubravka Suica, “İklim, Net Sıfır ve Temiz Büyüme”den sorumlu Hollandalı Wopke Hoekstra, “Savunma ve Uzay”dan sorumlu Litvanyalı Adrius Kubilius, “Hazırlıklılık, Kriz Yönetimi ve Eşitlik”ten sorumlu Belçikalı Hadja Lahbib, “İç İlişkiler ve Göç”ten sorumlu Avusturyalı Magnus Brunner, “Çevre, Su Dayanıklılığı, Rekabetçi, Döngüsel Ekonomi”den sorumlu İsveçli Jessika Roswall, “Bütçe, Yolsuzlukla Mücadele ve Kamu Yönetimi”den sorumlu Polonyalı Piotr Serafin, “Startup, Araştırma ve İnovasyon”dan sorumlu Bulgar Ekaterina Zaharieva, “Demokrasi, Adalet ve Hukukun Üstünlüğü”nden sorumlu İrlandalı Michael McGrath, “Sürdürülebilir Ulaşım ve Turizm”den sorumlu Yunan Apostolos Tzitzikostas ve “Tarım ve Gıda”dan sorumlu Lüksemburglu Christophe Hansen’in de aralarında bulunduğu 12 üyenin merkez sağcı gelenekten gelmesi de göze çarpıyor.

Hristiyan Demokrat merkez sağcı Avrupa Halk Partisi (EPP) mensubu Alman siyasetçi von der Leyen de eklendiğinde 13 üye merkez sağ, iki üyenin ise aşırı sağ ekolden gelmesi, buna karşın yalnızca 12 üyenin sosyalist ve sol eğilimleri temsil etmesi dikkati çekiyor.

282 karşıt oy kullanan milletvekillerinden birçoğu, von der Leyen’i Avrupa’yı sosyal politikalardan uzaklaştırdığı, İstihdam ve Sosyal Haklardan sorumlu portföy kaldırarak yerine savunmadan sorumlu iki üye getirdiği için eleştiriyor.

Yeni bir Avrupa mı?

Von der Leyen Avrupa’yı, geleneği bozmayarak “merkezden yöneteceğini” iddia etse de AB’nin AP, AB Konseyi ve AB Komisyonu olmak üzere üç idari kurumundaki sağa kayma, Birliğin kuruluşundan bu yana sırtını dayadığı merkezci çoğunluktan halihazırda uzaklaşmış olduğunu gösteriyor.

Bunun örneklerinden biri, henüz yeni Komisyon görevine başlamamışken yaşanan düzensiz göç krizinde İtalya’nın sığınma başvurusu yapanları Arnavutluk’ta kurduğu merkezlere göndermesi fikrinin von der Leyen tarafından “yenilikçi çözümler” kisvesi altında benimsenmesiyle görüldü.

Tüm bunlar “yeni bir Avrupa”ya işaret ederken, ABD’de seçilmiş başkan Donald Trump döneminin kısa süre sonra resmen başlayacak olması da göz önüne alındığında, von der Leyen’in gelecek 5 yılda sağ kanada mı yoksa merkez güçler olan sosyalistler, liberaller ve yeşillerle geleneksel ittifakına mı sarılacağı merak ediliyor.

Aşırı sağ etkisini daha da artırabilir

AB Hukuku ve Politikaları Profesörü Alberto Alemanno AA muhabiri ile paylaştığı değerlendirmesinde, von der Leyen’in ittifak arayışları döneminde her iki tarafı da yabancılaştırdığını, bunun da Komisyon’un AB’yi özerk bir şekilde yönetme yeteneğini zayıflatacağını ifade etti.

“AB’nin kuruluşundan bu yana Avrupa’yı yöneten merkezci çoğunluk doğal ölümüne ulaştı.” ifadesini kullanan Alemanno, AB’nin hızlı ve cesur kararlar almaya en çok ihtiyaç duyduğu zamanda istikrarsızlığa sürüklenme riskini doğurduğunu belirtti.

Alemanno bu durumun da yine AB karşıtı, aşırı sağcı siyasete fayda sağlayabileceğini, Almanya’da gelecek yıl yapılacak seçimlerde başta olmak üzere daha somut sonuçlar elde etmelerine yol açabileceğini aktardı.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *