ABD, bölgede halihazırda konuşlu 40 bin askerinin yanı sıra, Akdeniz’de binlerce deniz piyadesinin bulunduğu bir düzineden fazla savaş gemisi konuşlandırdı. Bu durum, İsrail’in korunması ve bölgesel savaş ihtimali dışında ABD’nin bölgede ve Doğu Akdeniz’de uzun vadeli hedefleri olduğunu işaret ediyor. 1983’te ABD Beyrut’ta yüzlerce askerini kaybetmişti.
Con Coughlin / Şarku’l Avsat
ABD Başkanı Joe Biden yönetiminin Ortadoğu’ya daha fazla asker gönderileceğini açıklamasıyla birlikte, İsrail ve Hizbullah arasında giderek kötüleşen çatışmanın daha geniş kapsamlı bölgesel bir savaşa dönüşme riski taşıdığı yönündeki endişeler arttı.
ABD’nin bölgede halihazırda 40 bin askerden oluşan bir gücü bulunuyor. Bu gücün temel amacı, Washington’ın müttefiklerini İran’ın ve bölgedeki vekiller ağının yarattığı tehditten korumak. Bu güç özellikle İran ya da vekillerinden biri, Yahudi devletini doğrudan saldırmakla tehdit ettiğinde İsrail’i savunmak için kullanılıyor.
Bu durumun bir sonucu olarak ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon, İngiltere ve Fransa ile birlikte Yemen’deki İran destekli Husilerin Kızıldeniz’de İsrail’le bağlantılı olduğunu iddia ettikleri ticari gemilere saldırılar düzenlemeye başlamasının ardından Husilere karşı bir askeri operasyon başlattı. Yemen’deki Husi mevzileri hedef alındı. Kızıldeniz’de seyrüsefer güvenliği için devriyeler yoğunlaştırıldı.
İsrail, Şam’daki İran konsole düzenlediği hava saldırısına misilleme olarak İsrail’e ilk doğrudan saldırısını düzenlemesinin ardından, ABD ordusu da İsrail’in savunmasında öncü bir rol oynadı.
İran’ın nisan ayında İsrail’in Şam’daki İran elçiliğine düzenlediği hava saldırısına misilleme olarak İsrail’e düzenlediği ilk doğrudan saldırısından sonra ABD ordusu da İsrail’in savunmasında öncü bir rol oynadı. ABD’nin bölgeye konuşlandırdığı hava savunma sistemleri İran’ın İsrail’e fırlattığı yaklaşık 300 roket ve insansız hava aracını (İHA) yakalayarak imha etti.
Bu yüzden ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) pazartesi günü İsrail ve Hizbullah arasında tırmanan şiddete karşılık olarak Ortadoğu’ya ‘küçük’ bir birlik göndereceğini açıklamasının, ABD’nin tansiyonun giderek yükseldiği çatışma sarmalına daha fazla dahil olabileceğine dair endişeleri arttırması kaçınılmaz.
“İran’ın nisan ayında İsrail’in Şam’daki İran elçiliğine düzenlediği hava saldırısına misilleme olarak İsrail’e düzenlediği ilk doğrudan saldırısında ABD ordusu da İsrail’in savunmasında öncü bir rol oynadı.
Pentagon Sözcüsü Tümgeneral Pat Ryder, bu hafta düzenlediği basın toplantısında, çatışmaların tırmanması halinde, ABD güçlerinin İsrail’i savunmak için harekete geçirilmesi ihtimalini göz ardı etmedi. Tümgeneral Ryder, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Gerilimler ve tırmanış göz önüne alındığında, daha geniş bir bölgesel çatışma potansiyeli var. Henüz o noktaya geldiğimizi sanmıyorum ama bu tehlikeli bir durum” ifadelerini kullandı. Tümgeneral Ryder, gönderilen birliklerin sayısına ve nasıl bir rol üstleneceklerine dair detay vermekten kaçındı.
ABD, bölgede halihazırda konuşlu 40 bin askerinin yanı sıra, Akdeniz’de binlerce deniz piyadesinin bulunduğu bir düzineden fazla savaş gemisi konuşlandırdı.
Bu devasa güce yakında, pazartesi günü iki destroyer ve bir kruvazör eşliğinde Virginia Limanı’ndan ayrılan USS Harry S. Truman uçak gemisi de eklenecek. Tüm bunlar ABD’nin şu an Umman Körfezi’ndeki USS Abraham Lincoln uçak gemisi ile birlikte bir kez daha Ortadoğu’da konuşlandırılmış iki uçak gemisine sahip olacağı anlamına geliyor.
ABD’nin Ortadoğu’daki askeri yığınağını arttırması, Biden yönetiminin İsrail ve Hizbullah arasındaki gerilimin, İran’ı nihayetinde çatışmaya daha fazla dahil olmaya itebileceği endişelerini körüklediğini gösterdi.
Hizbullah’ın başlıca destekçisi olan İran, son günlerde Lübnan’da yaşanan gelişmeleri yakından takip ediyor. İsrail’in geçtiğimiz hafta Lübnan’da Hizbullah üyeleri tarafından kullanılan çağrı cihazları ve telsizleri patlaması sonucu çok sayıda can kaybına neden olmakla suçlanmasının ardından, İran’ın çatışmaya daha fazla müdahil olma riski arttı.
İran İsrail’i ‘toplu katliam’ yapmakla suçlayarak karşılık verdi. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Nasır Kenani, suçlamayla ilgili olarak yaptığı açıklamada, “Siyonist rejim tarafından işlenen terör eylemini kınıyoruz” dedi.
Öte yandan İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurul görüşmeleri için bu hafta New York’a yaptığı ziyaret sırasında CNN’e verdiği röportajda, Hizbullah’ın İsrail’e karşı tek başına mücadele edemeyeceğini söyledi.
Pezeşkiyan, CNN’de yayınlanan röportajda, “Hizbullah, Batı ve Avrupa ülkeleri ile ABD tarafından savunulan, desteklenen ve silahlandırılan bir devlete karşı tek başına duramaz. Lübnan’ın İsrail’in elinde yeni bir Gazze olmasına izin vermemeliyiz” ifadelerini kullandı.
ABD bölgedeki askeri varlığını arttırırken, Tahran’ı İsrail’e daha fazla saldırı düzenlemesi halinde ‘feci’ sonuçlarla karşılaşacağı konusunda doğrudan uyardı.
ABD’nin bölgedeki asker sayısını artması, aynı zamanda Biden yönetiminin Gazze’de ateşkesi uygulama ihtimalinin hızla azaldığını gösteriyor. Ancak Beyaz Saray hem Lübnan hem de Gazze’de gerilimi azaltma konusundaki kararlılığını sürdürüyor.
İsrail’in Hizbullah’ın roket fırlatma sahalarını hedef aldığını iddia ederek bir dizi hava saldırısı başlatmasının ardından Biden yönetimi her iki tarafı da itidalli olmaya ve derhal ateşkese varmaya çağırdı. Beyaz Saray, diplomatik bir çözümün halen mümkün olduğuna inanıyor. Beyaz Saray sözcüsü Karine Jean-Pierre, Biden yönetiminin gerilimin daha da tırmanmasından endişe duyduğunu ve korktuğunu söyledi.
ABD’li yetkililer, 1980’li yıllarda Lübnan’a gerçekleştirdikleri ve ABD’nin Beyrut Büyükelçiliğine ve Deniz Piyadelerinin kullandığı üsse bomba yüklü kamyonlarla düzenlenen saldırı nedeniyle yüzlerce ABD askeri personeli ve diplomatının ölümüyle sonuçlanan son büyük askeri müdahaledeki hataları tekrarlamamaya dikkat edeceklerdir.
ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, tansiyonu düşürmek amacıyla İsrailli mevkidaşı Yoav Gallant’ı şimdiye kadar iki kez telefonla aradı. Her iki görüşmede de Gazze’de ateşkese varılması için İsrailli yetkililere baskı yapmaya devam etti.
Ancak ateşkes umutları hızla azalırken Gallant, İsrail’in Gazze’deki askeri faaliyetlerinin yoğunluğunun, İsrail’in operasyonlarının ağırlık merkezini güneyden kuzeye kaydırmaya karar verdiğini gösterdiğini söyledi. İsrail Savunma Bakanı, Gazze’deki askeri operasyonların kuzeyde artan çatışmalar nedeniyle geri planda kalabileceğini de belirtti.
Hizbullah, 7 Ekim’deki Aksa Tufanı Operasyonu sonrası Hamas’ı desteklemek amacıyla İsrail’in kuzeyine roketli saldırılar başlattı. Bu yüzden ABD’li yetkililer, Gazze’de varılacak bir ateşkes anlaşmasının Lübnan’daki gerilimin yatışmasına yardımcı olabileceğine inanıyor.
Ancak diplomatik çabaların çatışmaların sona erdirilmesi yönünde kayda değer bir ilerleme sağlayamaması nedeniyle tüm göstergeler, İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaların belirgin bir şekilde artacağına işaret ediyor. İran destekli milisler İsrail’e roket atmaya devam ederken İsrail savaş uçakları da Beyrut’taki hedefler de dahil olmak üzere Lübnan’daki Hizbullah mevzilerine saldırmaya devam ediyor.
İsrail, başlıca hedeflerinden biri olarak Hizbullah’ın üst düzey komutanlarının tasfiyesini sürdürmeyi planlıyor. İsrail, Lübnan’ın güney banliyölerine düzenlediği son hava saldırısında Hizbullah’ın güney cephesi komutanı Ali Karaki’yi hedef aldı.
Hizbullah’ın sağlık durumunun iyi olduğunu ve güvenli bir yere götürüldüğünü iddia ettiği Karaki’nin saldırıda ölüp ölmediği belirsizliğini koruyor. Şarku’l Avsat’ın Majalla’dan aktardığı analize göre aralarında İbrahim Akil’in de olduğu Hizbullah’ın üst düzey askeri komutanlarından bazılarının öldürülmesi, Hizbullah’ın İsrail saldırısına karşı etkili bir yanıt planlayabilmesini ciddi şekilde engelledi.
Lübnan Sağlık Bakanlığı, İsrail’in son hava saldırısı dalgasında, aralarında en az 50 çocuğun da bulunduğu 558 kişinin öldüğünü ve bin 800’den fazla kişinin yaralandığını açıkladı.
İsrail’in Lübnan’a yönelik askeri saldırıları temelde hava saldırılarıyla sınırlı kalsa da İsrail’in kuzeyindeki evlerini terk eden yaklaşık 60 bin İsraillinin geri dönebileceği bir tampon bölge oluşturmak amacıyla Lübnan’ın güneyinde kara harekâtı düzenlemeyi düşünebileceğine dair korkular devam ediyor.
İsrail ve Hizbullah şimdiye kadar 2006 yılında 34 gün süren ve taraflardan hiçbirinin lehine sonuçlanmayan kanlı savaştaki çatışmaların tekrarlanmasından kaçınmaya çalıştılar.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu halkını ‘karmaşık günler’ beklediği konusunda uyardı. Ancak yeni stratejinin İsrail’in Hizbullah’a karşı inisiyatifi yeniden ele geçirmesini sağlayacağını söyleyen Netanyahu, “Kuzeydeki güvenlik ve güç dengesini değiştireceğimize söz vermiştim. Şimdi de bunu yapıyoruz” diye konuştu.
İsrail, Lübnan’da artan sivil kayıp oranını en aza indirmek amacıyla, Hizbullah’ın roket sakladığını iddia ettiği köyleri boşaltmaları konusunda uyarıda bulunarak en az 80 bin kişiyle temas kurmaya çalıştığını ve Gazze’de uyguladığı taktiği tekrarladığını söyledi.
İsrail’in gönderdiği kısa mesajlar ve ses kayıtları, bölge sakinlerini Hizbullah tarafından kullanılan binaların olduğu köyleri terk etmeleri ve geri dönmelerinin güvenli olduğuna dair yeni bir mesaj alana kadar, buraların bin metre uzağında kalmaları konusunda uyardı.
Bunu daha sonra Netanyahu’nun tüm Lübnanlı sivilleri tehlikeden uzak durmaya çağıran bir video mesajı izledi.
Diğer taraftan BM, Lübnan’da sivil ölümlerinin artmasından endişe duyduğunu ve on binlerce insanın evlerini terk ettiğini bildirdi.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) sözcüsü Matthew Saltmarsh, salı günü Cenevre’de gazetecilere yaptığı açıklamada, “Dün ve gece boyunca on binlerce insan evlerini terk etmek zorunda kaldı ve sayılar artmaya devam ediyor. Sivil kayıplar kabul edilemez” dedi.
Uluslararası toplumdan gelen itidal çağrılarına rağmen İsrail, Hizbullah’a karşı geri adım atma belirtisi göstermiyor. İsrail Genelkurmay Başkanı Herzi Halevi, Hizbullah’ın kalelerine yönelik geniş çaplı saldırıların ‘Kuzey Okları Operasyonu’ olarak adlandırıldığını açıkladı. Halevi, İsrail’in operasyonun sonraki adımları için hazırlık yaptığını da söyledi.
Çatışan taraflar, çatışmaları azaltmaya istekli görünmediğinden, tüm göstergeler, İsrail ile Hizbullah arasındaki çatışmaların daha da tırmanacağına ve bunun tüm bölgenin güvenliği üzerinde yaratacağı etkilere işaret ediyor.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *