Küfür cephesi liderlerinden ABD’nin potansiyel tehditler karşısındaki caydırıcı gücünün erozyona uğradığı gerçeği önümüzdeki 2,5 ay boyunca seçim tartışmalarının bir parçası olacak. ‘İçeriden’ yapılan değerlendirmelerde, ABD’ye, kurduğu ittifakları daha iyi yönetmesi ve yükü paylaştırması, bölgesel çatışma dinamiklerini değerlendirirken ihtiyatlı davranması ve bütçesini aklıselimle yönetmesi öneriliyor!
Atlantic Council’den Dr. Richard Outzen, ABD ordusunun birden fazla cephede savaşma kabiliyetinin olup olmadığını AA Analiz için kaleme aldı.
***
ABD, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından Batı karşıtı güçleri caydırmak ve dünyanın dört bir yanındaki müttefiklerini korumak için küresel sorumluluklar üstlendi. ABD’nin bu yaklaşımı sürdürebilmek ve aynı anda birden fazla yerde savaşabilmek için belirli planlar oluşturması ve kaynak yaratması gerekiyordu. Ancak ABD’nin Çin, Rusya ve İran gibi rakipleri Batı’nın çıkarlarına doğrudan meydan okuyarak 2011’den bu yana askeri harcamalarını ve bölgesel askeri operasyonlarını artırdı. ABD ise bu süreçte askeri güçlerinin boyutunu küçülttü ve savunma sanayisinin kapsamını daralttı. Bu durum, ABD’nin özellikle birden fazla eşgüdümlü tehdit durumunda verebileceği güvenlik garantileri konusunda endişeleri artırdı.
ABD eş zamanlı tehditlerle mücadele etmeye ne kadar hazır? Bu sorunun cevabı üç temel değişkene bağlıdır. Birincisi, ABD’nin gelecekte iki ya da daha fazla cephede savaşla karşı karşıya kalmasının gerçekçi olup olmadığıdır. İkinci durum ise ABD’nin hangi kilit boşluklara sahip olduğu ve buna hazır olma konusundaki endişelerin neden arttığıdır. Üçüncüsü, ABD’nin olası tehditlere karşı koyma kabiliyetlerinin ne olduğu ve genel bir hazır olma durumunu iyileştirmek için neler yapabileceğidir.
Bu üç soru Orta Doğu ve Ukrayna’daki savaşlar nedeniyle kaçınılmaz hale geldi. Bu yeni durum Amerikan siyasi elitlerini yakından ilgilendirdiği kadar ABD’nin Avrupa, Asya ve Türkiye’nin de aralarında bulunduğu diğer müttefiklerini de yakından ilgilendiriyor.
ABD birden fazla cephede savaşmak zorunda kalır mı?
ABD’deki stratejik analistler önümüzdeki yıllarda eş zamanlı savaşlarla daha sık karşılaşılabileceğini düşünüyor. Örneğin Çin, Tayvan’ı işgal etmeye karar verirse Kore yarımadasındaki çatışmalar da dahil olmak üzere Asya’da çok cepheli bir savaş [1] ortaya çıkabilir. Rusya, Çin ve İran arasında giderek yakınlaşan stratejik ve askeri işbirlikleri göz önüne alındığında, ABD kendisini aynı anda 3 bölgede birden savaşırken bulabilir. [2] İsrail ve Ukrayna gibi müttefiklerine yardım etme olasılığıyla beraber rakiplerinin doğrudan saldırılarına karşı savunmayı da dahil edersek, bazı analistler ABD’nin 5 cephede birden savaşmak zorunda kalacağını da öngörüyor. [3] Kısacası, birbiriyle çakışan birden fazla savaş ihtimali soğuk savaşın sona ermesinden bu yana hiç olmadığı kadar gerçekçi.
ABD ve müttefikleri neden endişelenmeli?
ABD’nin ve müttefiklerinin farklı yerlerde eş zamanlı savaşma noktasında kaynak ve kabiliyet eksiklikleri bulunuyor. Bu eksikliklerden ilki temel askeri yapısıdır. Yani ABD ve müttefiklerinin dünya çapında muharebeyi yönetmek ve yürütmek için yeterli sayıda kara tümeninin, uçak gemisi savaş gruplarının, hava kanatlarının ve ileri üslerin varlığının yeterli olmamasıdır. İkincisi finansal eksikliklerdir. Örneğin, ABD hükümeti bu yıl ilk kez ulusal borcunu ödemek için ulusal savunmadan daha fazla harcama yaptı ve gelecekteki harcamaların izleyeceği yola bakıldığında askeri yatırımlarda daha fazla kısıtlamaya gidileceğe benziyor. [5] Üçüncü eksiklik ise ABD’nin ve müttefiklerinin özellikle mühimmat ve yüksek teknolojili silahlar için endüstriyel üretim kapasitesidir. [6] Dördüncüsü, rakip Çin’in ezici bir üstünlüğe ve neredeyse tekele sahip olduğu bir alan olan modern iletişim, navigasyon ve silah sistemlerinde kullanılan nadir toprak mineralleri ve diğer stratejik malzemelerin ABD tarafından yeteri kadar tedarik edilememesidir. [7] Son olarak karşımıza siyasi irade meselesi çıkıyor. ABD ve Batı halklarının özellikle Irak ve Afganistan gibi deniz aşırı ülkelerde onlarca yıldır savaştıktan sonra yurt dışındaki çatışmalara katılma istekleri giderek zayıflıyor. [8]
Güncel bir değerlendirme
Muhafazakar bir vakıf olan Heritage Foundation, Askeri Güç Endeksi aracılığıyla ABD’nin küresel çıkarlarını savunmaya hazır olup olmadığına dair sistematik bir yıllık değerlendirme raporu sunuyor. [9] Endeks ABD’nin Avrupa, Asya ve Orta Doğu’daki rakiplerinin ve müttefiklerini göz önüne alarak bunların ana vatan savunması, kritik bölgelerde büyük bir savaşı kazanma yeteneği ve küresel müştereklerde hareket özgürlüğünün korunması gibi temel çıkarlarını değerlendiriyor. Bu endeks aynı zamanda, ABD’nin toplam askeri gücünü potansiyel tehditler ve rakiplere karşı ölçüyor. Askeri Güç Endeksi’ne göre, ABD 10 yıllık yetersiz finansman ve geciken modernizasyonun bir sonucu olarak ”zayıf” kategorisinde değerlendiriliyor. Sonuç olarak, Amerika hayati ulusal çıkarlarını savunma açısından risk altında görünüyor.
Ancak tarihi seyre bakıldığında ABD’nin bu tür risk durumlarında kararlılık ve etkinlikle harekete geçebildiğini daha önce defalarca kanıtladığı da göz ardı edilmemelidir. Amerikan yaratıcılığı ve gizli askeri potansiyeli, ABD’nin halkın kendisini doğrudan tehdit altında ya da mağdur hissettiği herhangi bir çatışma halinde galip gelmesini kuvvetle muhtemel kılıyor. Ancak ABD dünyada var olan diğer savaşlara müdahil olma veya çok sayıda kriz arasında seçim yapma durumunda kalırsa güçlü bir hayati çıkarı söz konusu değilse kendini gücünü dayatacak bir konumda olmayabilir. Dolayısıyla, ABD’nin müttefikleri kendi savunmalarına daha fazla katkıda bulunmaya hazır olmalı ve Washington’un kendilerini kurtaracağını varsaymamalıdırlar.
ABD’nin potansiyel tehditler karşısındaki caydırıcı gücünün erozyona uğraması önümüzdeki 2,5 ay boyunca seçim tartışmalarının bir parçası olacak. ABD kuvvetleri hala dünyanın en güçlü kuvvetleri. Ancak ABD’nin çıkarlarının küresel kapsamı göz önüne alındığında, Washington’un geciken yatırımlarının potansiyel tehditler karşısında güvenilirliğini aşındırıp aşındırmadığı haklı bir soru olarak karşımızda duruyor. Bu güvenilirliği yeniden tesis etmek sadece Pentagon’a daha fazla para aktarmak anlamına gelmiyor. ABD’nin güvenilirliğini yeniden kazanmak adına kurduğu ittifakları daha iyi yönetmesi ve yükü paylaştırması, bölgesel çatışma dinamiklerini değerlendirirken ihtiyatlı davranması ve bütçesini aklıselimle yönetmesi gerekiyor.
[1] https://www.atlanticcouncil.org/in-depth-research-reports/report/the-united-states-and-its-allies-must-be-ready-to-deter-a-two-front-war-and-nuclear-attacks-in-east-asia/
[2] https://fortune.com/2024/08/17/palantir-alex-karp-us-3-front-war-russia-china-iran-autonomous-weapons-drones-military-draft/
[3] https://thehill.com/opinion/national-security/4269621-the-five-front-war-that-the-us-is-unprepared-to-fight/
[4] https://www.heritage.org/defense/commentary/us-military-forces-cannot-fight-2-fronts
[5] https://www.cfr.org/blog/first-time-us-spending-more-debt-interest-defense
[6] https://features.csis.org/preparing-the-US-industrial-base-to-deter-conflict-with-China/
[7] https://crsreports.congress.gov/product/pdf/R/R47833
[8] https://www.newsnationnow.com/polls/americans-us-troops-foreign-conflicts-poll/
[9] https://www.heritage.org/military-strength/executive-summary
[Dr. Richard Outzen, Atlantic Council’de Stratejik Analisttir.]
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *