Yeni hükümetin gelişi ile birlikte sokaklarda şiddet olaylarının yaşandığı İngiliz krallığında, ülkenin parçası olan İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’da görülen olaylar ülkenin dördüncü parçası İskoçya’da görülmedi. Buna ilişkin iddialardan biri, kötü hava koşullarının dışarıda toplanmaya izin vermemesi diye ortaya atıldı.
İskoçya’nın başkenti Glasgow’daki Strathclyde Üniversitesi Siyaset Bilimi Profesörü John Curtice‘e göre, aşırı sağın şiddet eylemlerinin İskoçya’ya sıçramamasının nedenleri arasında, “Britanyalılık” ulusal kimliğini kullanan aşırı sağ grupların mesajının İskoçlar arasında benzer etki uyandırmaması, İskoçya’nın nispeten daha küçük azınlık nüfus barındırması ve göçün ülkede daha az kutuplaştırıcı bir konu olması yer alıyor.
“İngiltere’de aşırı sağcı şiddet” başlıklı dosya haberin üçüncü bölümünde AA muhabiri, The University of Strathclyde’de Siyaset Bilimi Profesörü Curtice ile “Eylemler İskoçya’ya neden sıçramadı?” sorusunun yanıtını aradı.
Southport kentinde 17 yaşındaki Axel Rudakubana’nın 3 çocuğu öldürdüğü, ayrıca 8’i çocuk 10 kişiyi yaraladığı saldırı sonrasında başlayan aşırı sağcı şiddet olayları ülke geneline yayıldı. Saldırının ertesi günü aşırı sağcı İngiliz Savunma Ligi (EDL), kentte göçmenleri ve Müslümanları protesto edecekleri iddiasıyla çağrı yaptı.
Çok sayıda gözaltı ve tutuklama yapılan olaylarda aşırı sağcılar polis ve karşıt görüştekilerle çatıştı, evlere, iş yerlerine, arabalara, camilere ve polis araçlarına zarar verdi.
Müslümanlar ve Müslümanlara ait iş yerleri, İslam merkezleri ve kurumlar, 30 Temmuz’dan bu yana aşırı sağcıların neden olduğu sokak olaylarında hedef alınıyor.
Şiddet olayları, Birleşik Krallık’ın parçası olan İngiltere, Galler ve Kuzey İrlanda’da meydana geldi. Ancak olaylar sadece İskoçya’ya sıçramadı. İskoçya’da herhangi bir şiddet eylemi olmadı, aşırı sağcılar sokağa çıkmadı.
‘İngiliz ulusal kimliği İskoçya’da karşılık bulmuyor’
Siyaset Bilimi Profesörü John Curtice, AA muhabirine yaptığı değerlendirmede, Southport’taki bıçaklama olayında failin “Müslüman” olduğu yönünde sosyal medyadaki dezenformasyonun çoğunlukla aşırı sağcı EDL ile bağlantılı kişilerce gerçekleştirildiğini söyledi. Curtice, bu kişilerin kullandığı “Britanyalılık” ulusal kimliği ve taşıdıkları mesajın İskoçlarda karşılık bulmadığını kaydetti.
İngiltere’de bu kimliğin “çok kültürlü kimlik” olarak sunulduğunu ve Birleşik Krallık’ta azınlık kökenlilerin de ulusal kimlik açısından herhangi bir şeyle özdeşleşmek istediklerinde kendilerini “İngiliz” olarak tanımladıklarını belirten Curtice, buna karşılık İskoçya’da yaşayanların kendilerini “İngiliz” olarak tanımlamadığına dikkati çekti. John Curtice, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Kimliklerini İngiliz olarak tanımlamaya öncelik veren insanlar, göç, İslam ve genel olarak çeşitlilik konularında sosyal açıdan daha muhafazakar olma eğilimindedirler. Bu, kelimenin tam anlamıyla sınırın güneyinde Britanyalılık’ın yurttaşlık kimliği ve kapsayıcı çok kültürlü kimlik olarak satılmasının ürünüdür.
İskoçya’da ise durum tam tersi. İskoçya’da SNP sivil bir milliyetçi parti olduğu için uzun süredir İskoçluğu yurttaşlık kimliği olarak öne çıkarıyor. İskoçya’daki azınlık kökenli insanlar, eğer kendilerini bir şey olarak tanımlıyorlarsa İngiliz olarak değil, İskoç olarak tanımlama eğiliminde olurlar. Ancak asıl mesele sınırın kuzeyinde neredeyse hiç kimse kendini İngiliz olarak tanımlamıyor ve (aşırı sağcı) İngiliz Savunma Ligi ile ilgili mesele de bu.”
Aynı şekilde, İngiliz kimliğinin de İskoçya’da “azınlık kimliği” olduğunu ve İskoç kimliğinin “baskın ancak çoğunlukla sivil kimlik” olduğuna işaret eden Curtice, “Kendilerini İskoç olarak tanımlayan insanlar, İngiliz olarak tanımlayan azınlığa kıyasla göç konusunda biraz daha liberal olma eğilimindedir.” ifadesini kullandı.
‘İskoçya’da Müslüman nüfus çok daha az’
Curtice, eylemlerin İskoçya’ya sıçramamasının bir diğer nedenini, İskoçya’daki Müslüman nüfusun İngiltere’ye kıyasla çok daha az olması, bunun da azınlıkları sözde “tehdit” olarak gören aşırı sağcı gruplar için ciddi önem arz etmemesi olarak gösterdi.
İskoçya’da yaşayanların yaklaşık yüzde 3-4’ünün kendini Müslüman olarak tanımladığını, bu oranın İngiltere’de yaklaşık yüzde 7-8 olduğunu vurgulayan Curtice, İskoçya’nın en büyük nüfusa sahip şehri Glasgow’da dahi bu oranın yüzde 7 civarında olduğunu bildirdi.
Curtice, “Dolayısıyla, Birleşik Krallık’ta kendini Müslüman olarak tanımlayan insanların yayılmasını sözde kültürel olarak ‘tehdit’ görenler için İskoçya’da bu durum o kadar ciddi görülmüyor.” dedi.
‘İskoçya başbakanı, kendisini Müslüman olarak tanımlayan biriydi’
Curtice, İskoçya’nın yakın zamana kadar kendisini Müslüman olarak tanımlayan bir başbakana (Hamza Yusuf) ve kendisini Müslüman olarak tanımlayan bir İşçi Partisi liderine (Anas Sarwar) sahip olduğunu hatırlattı.
John Curtice, “Dolayısıyla İskoçya, kendini Müslüman olarak tanımlayan ve İskoç toplumunun, İskoç siyasi tartışmalarının bir parçası olan insanların çok önemli örneklerine sahip olması bakımından belki de sıra dışıdır.” değerlendirmesinde bulundu.
Göç konusunun İskoç siyasetinde daha az kutuplaştırıcı bir mesele olduğuna işaret eden Curtice, bunun nedenini de kısmen bu konunun İngiltere Parlamentosuna bırakılıp, İskoç Parlamentosunun (Holyrood) çok fazla alakadar olmaması şeklinde yorumladı.
Curtice, aynı zamanda İskoçya’nın Birleşik Krallık’ın geri kalanından daha zor “demografik saatli bomba” ile karşı karşıya olduğunu, nüfusu Birleşik Krallık’ın geri kalanına kıyasla daha fazla yaşlanacağı için göçe ihtiyaç olduğuna yönelik tutumların bulunduğunu dile getirdi.
İskoçya’daki kötü hava koşulları
Curtice, son derece sıradan görünebilecek fakat önemsiz de olmayan bir hususun ise İskoçya’daki kötü hava koşullarının dışarıda toplanmayı zorlaştırması olduğunu, Birleşik Krallık’taki kayda değer tüm ayaklanmaların yaz aylarında meydana geldiğine dikkati çekti. Profesör Curtice, şöyle devam etti:
“Grupların yaz aylarında dışarıda toplanma olasılığı daha yüksektir. İskoçya’nın iklimi özellikle bu yaz diğer bölgelerden belirgin farklılık gösterdi. Şu anda İngiltere’nin bazı bölgeleri sıcak hava dalgasından muzdaripken penceremden dışarı bakıyorum ve berbat şekilde yağmur çiseliyor. Açıkçası buradaki iklim de pek elverişli değil ve özellikle bu yıl ayaklanmaların devam ettiği dönemde dışarıda toplanmak için pek elverişli değildi. Şimdi bu sıradan görünebilir ama aslında bu olayların zamanlamasına baktığınızda, bildiğiniz gibi yaz aylarının sıcak olduğunu ve sıcağın insan davranışını etkilediğini kavrarsınız.”
John Curtice, tüm bu etkenler bir araya geldiğinde Birleşik Krallık’ın kuzeyindeki İskoçya’da şiddet eylemleri için aynı zemin ve rezonansın olmadığını sözlerine ekledi.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *