Înâsı bizzat kaynağından okumanızı istiyorum. Kendisiyle bizzat tanışmalısınız. Ben bu kısa yazıyla sadece -haberi olmayanlara- Înâs’ı duyurmak istedim. Înâs hiçbir çekince gütmeden, tam tersine büyük bir güven ve istekle her eve girdirilebilecek bir misafir. İslam’la tanışmasını istediğimiz her insanın eline tutuşturabileceğimiz bir risale.
Mehmed Durmuş / Venhar
Înâs, Iyâd Kunaybî’nin yeni kitabı. Aynı zamanda ilk romanı. 26 Bölüm, 240 sayfadan oluşan kitabın yayıncısı Minber Yayınları. (İstanbul-2023). Mizanpajı, baskısı oldukça güzel. Kitabı güzel yapan ikinci unsur, tercümesinin güzelliği. Genç mütercimler (Betül-Feyzâ-Betül) yetkinliklerini göstermişler. Okurken ‘tercüme ilmeklerine’ takılmak şöyle dursun, tercüme olduğunu hissetmiyorsunuz bile. Türkçe telif edilmiş bir eser okuduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Arıca ben bir yazım hatasına da rastlayamadım.
Yukarıda kitabı güzel yapan ikinci unsurdan bahsettim. Kitabı güzelleştiren birinci unsura gelince, Înâs romanı bizim mahallemize, bizim sokağımıza ve bizim ailemize ait bir kitap. Daha doğrusu ona bir kitap demeyelim derim; Înâs aslında hem bir ‘özet’ hem bir tasavvur hem bir muhasebe olmuş. Înâs bir Müslüman aile numunesi. İslam ailesi Înâs’ta ete kemiğe bürünmüş. Büyük özlemini çektiğimiz Müslüman fertler Înâs’ta. Anne-babalar bütün saygınlıklarıyla oradalar. ‘Anne-baba’ diyorsak da onlar aynı zamanda dede-nineler. Kardeşlerin tamamı, kuzenleşmemiş amca, dayı, ame, hala çocukları lüks villalara sığmasalar da büyük Müslüman ailesinin küçük, mütevazi evlerine sığıyorlar. Aile büyüdükçe ev de genişliyor sanki. Çocuklardaki mutluluk okumaya/yaşamaya değiyor.
İman ettiğimiz din olan İslam’a göre bir aile kurmak ve fertlerimizi Müslümanlaştırmak üzerine kitaplar, makaleler yazıla dursun, bilimsel araştırmalar birbirini kovalasın, konferansların, sempozyumların haddi hesabı olmasın; Înâs 240 sayfalık bir kitapta bütün bunları gerçekleştirmiş bulunmaktadır. Gerçekleştirmiş çünkü ayakları yere basmakta, kökü vahye, Allah’ın kitabı Kur’an’a ve Rasûlünün sünnetine dayanmaktadır. Bunlar bizim köklerimizdir. Biz çok ama çok, sanıldığından daha da çok büyük bir hazine üzerinde oturuyoruz ama hazinemizi tanımıyoruz. Bilenler, akledenler, tefekkür edenler biliyorlar ki, bizim bu çok çok büyük hazinemize haramîler savaşlar açtılar. Fertlerimiz bireyleşti, ailemiz ofisleşti. Hasılı elimizde pek bir değerimiz kalmadı.
Ama bu İslam öyle Yüce bir Allah’ın vaz ettiği, öyle aziz bir dindir ki, bu mübarek dinin bir tek kıvılcımı bile onu bütünüyle yeniden canlandırmaya yetmektedir. İslam ölmedi ve ölmez, ölmeyecektir. Biz, bizi kahreden bu kötü akıbetten, bu mübarek İslam sayesinde kurtulacak, yeniden dirilecek, yeniden var olacağız. Hiç kimse dirilişimizin önüne geçemeyecektir. Bütün mesele Allah’ın sapasağlam kulpuna, kopmak bilmeyen ipine sımsıkı tutunmaktır. Gönüllerimizi, yüreklerimizi Allah’ın buyruklarına sonuna kadar açmamızdır.
Înâs diye bir romandan bahsediyorum ama İnâs’ın ne olduğu hakkında -fark etmişseniz- ser verip, sır vermedim… Çünkü Înâsı bizzat kaynağından okumanızı istiyorum. Kendisiyle bizzat tanışmalısınız. Ben bu kısa yazıyla sadece -haberi olmayanlara- Înâs’ı duyurmak istedim. Ben Înâs’ı çok sevdim. Sizlerin de seveceğine inanıyorum. Înâs hiçbir çekince gütmeden, tam tersine büyük bir güven ve istekle her eve girdirilebilecek bir misafir. İslam’la tanışmasını istediğimiz her insanın eline tutuşturabileceğiniz bir risale. Bayramda-seyranda verilebilecek güzel bir hediye.
Teşekkürler ilim ve fikir adamı Iyâd Kunaybî kardeşimize. Allah onu, bu ümmete daha başka güzel çalışmalar sunmaya muvaffak kılsın.
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *