Filistin, İsrail ve sıfır mesafesi

Filistin, İsrail ve sıfır mesafesi

“İkinci aşama, İsrail ordusunun neredeyse net hezimetinden ve İsrail üzerindeki uluslararası baskının artmasından sonra ortaya atıldı. İsrail’in savaşı karşısında içten içe bir öfkeyle kaynamaya başlayan müttefiki ABD bile bu baskılara katıldı.”

Cibril Ubeydi / Şarku’l Avsat

İsrail’in Gazze Şeridi’ne yönelik şiddetli saldırısında askeri operasyonların ikinci aşamasına geçileceği konuşulurken, şöyle bir temel soru ortaya çıkıyor: İlk aşamada ne elde edildi de İsrailliler ikinci aşamadan söz ediyor? Ellerindeki tek şey yıkım ve masum sivillerin kanı oldu.

Savaş, iki taraf arasında sıfır mesafede ve İsrail ordusunun angajman kurallarını hiçe saydığı bir ortamda gerçekleşiyor. Savaşın sonucu, ateş gücü ve teçhizat bakımından eşit olmayan iki taraf arasında sıkışıp kalan siviller için yıkıcı oldu. Bununla birlikte cesaret, kararlılık ve vatanları için savaşanların topraklarına aidiyeti, bir bütün olarak, İsrail ordusunun yüksek bir kurban faturasıyla girmeyi başardığı herhangi bir toprak parçasında tutunmasını ve mevzilenmesini engellemek şeklinde dahi olsa direnişin ilerleme kaydetmesini sağladı.

Savaşın başından beri insanın savaşla yaşamayacağını söylüyoruz. Gazze’deki savaş öyle bir aşamaya girdi ki, İsrail ordusu herhangi bir başarıya, zafere ya da bir hedefe dahi ulaşamadı. Ne direniş sona erdi, ne esirler serbest bırakıldı, ne tüneller yıkıldı, ne de İsrail’in şiddetli saldırısına karşılık Tel Aviv’e atılan füzeler durdu.

İsrail Miras Bakanı Amichai Eliyahu’nun ‘Gazze Şeridi’nin tamamen işgal edilmesi gerektiğini’ söylediği gibi, İsrail Savaş Kabinesi’nin kışkırtıcı açıklamalarda bulunup savaşı devam ettirmeyi planladığını görüyoruz. Gelgelelim İsrail ordusu, Gazze’de hiçbir zafer kazanabilmiş değil. Sivil altyapıyı tahrip etmekten ve çocuk ve kadın sivilleri katledip dünya savaşlarına kıyasla en fazla çocuk ölümüne erişmekten başka bir şey elde etmedi. Ordu bırakın başarı elde etmeyi sıfır mesafeden şiddetli bir direnişle karşı karşıya.

Olan biten tek şey, ABD Başkanı’nın da itiraf ettiği gibi, Filistinli sivillerin ayrım gözetilmeksizin öldürülmesiydi. ABD Savunma Bakanlığı’nın (Pentagon) itiraflarına göre, birkaç İsrail askerini korumak amacıyla sivillerin yaşadığı yerler tamamen yıkıldı ve ABD’nin hesapsız bir şekilde İsrail ordusuna verdiği son derece yıkıcı güdümsüz füzelerle bombalandı.

Reuters’ın haberinde ‘İsrail, 7 Ekim’den bu yana dünya çapında büyük bir diplomatik izolasyona maruz kalmasına ek olarak en büyük savaş kayıplarını verdi’ ifadelerinin kullanılması, savaşta birinci aşamada hiçbir şey kazanılmamışken ikinci aşamaya geçileceğine ilişkin beklenmedik duyurunun sebebini açıklıyor. İsrail birinci aşamada yalnızca Gazze’de yıkım elde etti ve ordusunda bir günde 10 askerini -içlerinde bir albay da var- kaybetmesi de dahil olmak üzere çok sayıda kayıp verdi. Yani İsrail ordusu herhangi bir askeri zafer elde edemedi. Yaklaşık 70 gün boyunca atılan bombalara, en gelişmiş teknolojilere, ABD’nin lojistik ve uzman desteğine, insansız hava araçlarına (İHA) ve binlerce sivili öldürdüğü için ‘aptal’ olarak isimlendirilen akıllı bombalara rağmen Gazze’yi boyunduruğu altına almakta başarısız oldu. Tüm bunlar İsrail ordusunun Gazze bataklığına saplandığını ve hak edilmiş bir hezimetin utancı ve krizi ile karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Bu sırada, İsrail ordusunun angajman kurallarını ihlal etmesi sebebiyle uluslararası baskı da giderek artıyor ve benzersiz bir direniş karşısında sivillerin tutumu değiştirilemiyor. Dolayısıyla bana öyle geliyor ki, şu ana kadar ne bir kazanan var ne de ileride kazanan diye bir taraf olabilir.

İkinci aşama, İsrail ordusunun neredeyse net hezimetinden ve İsrail üzerindeki uluslararası baskının artmasından sonra ortaya atıldı. İsrail’in savaşı karşısında içten içe bir öfkeyle kaynamaya başlayan müttefiki ABD bile bu baskılara katıldı. ABD Başkanı Joe Biden’ın delegesinin Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nde İsrail’in Gazze savaşını durdurmayı engellemek için veto hakkını kullanmasına rağmen, Biden ‘İsrail’in sivilleri gelişigüzel bir şekilde bombalamasının uluslararası desteği zayıflattığını’ söyledi. Bu, bir taraftan Biden yönetimi içindeki hayal kırıklığını gösteren, bir taraftan da Biden yönetiminin, Save the Children raporuna göre şu ana kadar dünyadaki tüm çatışmaların toplamından daha fazla çocuğun öldürüldüğü bir savaş olmasına rağmen çekingen ve çelişkili bir üslupla da olsa İsrail ordusunu suçlarından aklamak istediğini gösteren siyasi bir şizofreni durumunu yansıtıyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *