Brüksel ve Madrid’in Filistin’e verdiği desteğin pek çok nedeni var. Belçika bir zamanlar Filistin’in yöneticisi olmak istemiş ancak ‘mutabakat’ sonucu İngiltere yönetici olmuştu. İspanya da Filistin’in bağımsızlığını destekliyor. Bunun en azından ‘görünen sebepleri’ neler olabilir?
Kompass.id, Oleh Kris Mada’nın haberi
Cumartesi günü (25.11.23), İsrail’in İspanya Büyükelçisi Rodica Radian-Gordon, İspanya Dışişleri Bakanlığı’na çağrıldı. Dışişleri Bakanı Jose Manuel Albares Cuma (24.11.23) akşamı televizyonda yaptığı açıklamada bu çağrıyı duyurdu.
Madrid, Radian-Gordon’a Tel Aviv’e bir mesaj iletti. Albares, İsrail’in İspanya Başbakanı Pedro Sanchez ve Belçika Başbakanı Alexander De Croo’ya yönelik suçlamalarının kabul edilemez olduğunu belirtti, “Bunu reddediyoruz” dedi. Sanchez ve De Croo’nun Gazze-Mısır sınırını ziyaretlerinin ardından siyonist Başbakan Benjamin Netanyahu ve Dışişleri Bakanı Eli Cohen tarafından yapılan açıklamalara atıfta bulundu.
Cuma günü gerçekleşen ziyaret sırasında Sanchez İspanya’nın Filistin’in bağımsızlığına verdiği desteği yineledi, İspanya’nın Filistin’i bir devlet olarak tanıyacağını açıkladı. Dahası, Avrupa Birliği Filistin’i bir devlet olarak tanımasa bile İspanya’nın bunu yapacağını bildirdi.
De Croo da, İsrail ve Hamas’tan şiddet döngüsüne son vermelerini talep etti. Hamas’a tüm rehineleri serbest bırakması ve İsrail’in de sivilleri öldürmeyi durdurması çağrısında bulundu.
Netanyahu, Sanchez ve De Croo’yu Hamas’ı desteklemek ve İsrail’in haklarını göz ardı etmekle suçluyor. Cohen ayrıca İspanya ve Belçika büyükelçilerini İsrail’e çağıracağını açıkladı.
De Croo ise hiç oralı olmadı. Sosyal medya üzerinden Netanyahu’yu uyardı ve İsrail Başbakanından Refah’ta yaptığı açıklamayı okumasını istedi. Duruşunun değişmediğini bir kez daha yineledi. De Croo, 1.5 ay önce savaşın patlak vermesinden bu yana Gazze’de ayrım gözetmeksizin bombardıman yapılmaması gerektiğini defalarca dile getirdi. De Croo, İsrail-Hamas çatışmasının derhal durdurulmasını isteyen AB liderlerinden birisi aynı zamanda.
Belçika Senatosu Başkan Yardımcısı Fourat Ben Chikka daha da sert bir yorumda bulundu. Belçikalı Yeşiller Partili siyasetçi, “Gazze’de tanık olduğumuz ölümler ve şiddet için artık hiçbir mantıklı neden yok” dedi.
Nedensel faktör
Sanchez’in Abbas’a gitmesinden birkaç gün önce AB Dış Politika Şefi Josep Borrell, İspanya’yı Arap ülkelerine en sempatik yaklaşan AB üyesi olarak tanımladı. Borrell, AB politikacısı olmadan önce Sanchez’in görev süresi boyunca İspanya Dışişleri Bakanı olarak görev yapmıştı.
Coğrafi olarak İspanya, Arap dünyasına en yakın AB üyesidir. İspanya’daki Algericas’tan Fas’taki Tanca’ya feribot yolculuğu sadece 1,5 saat sürmektedir. İtalya’nın Trapani kentinden ise Tunus’un Tunus kentine feribotla gitmek en az 12 saat sürmektedir.
İspanya’da yaşayan 47 milyon nüfusun yaklaşık 1,7 milyonu Arap kökenlidir. Bu Arap kökenlilerden bazıları İspanya’daki çeşitli seçimlerde oy kullanma hakkına sahiptir.
Buna ek olarak, tarihi ve kültürel açıdan bakıldığında İspanya’nın Araplarla uzun bir ilişki geçmişi vardır. İspanya’daki mevcut şehirlerden bazıları Arap güçleri ve onların soyundan gelenler tarafından geliştirilmiştir.
İspanya’daki Arap hâkimiyeti en azından 711-1492 yılları arasında sürmüştür. Birçok Arap hala Avrupa’da ayakta kalan krallıklardan birine atıfta bulunmak için İspanya yerine Endülüs adını tercih etmektedir.
Filistin-Belçika bağlantısı da göz ardı edilmemelidir.
Hollanda’daki Leuven Üniversitesi’nden tarihçi Georgi Verbeeck, Belçika’nın bir zamanlar Filistin’in koruyucusu olmayı hedeflediğini hatırlatıyor. Birinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin ardından müttefikler yenilen ülkenin topraklarını paylaştılar.
Belçika aslında manda altındaki Filistin topraklarını kontrol etmek istiyordu. Ne yazık ki, müttefikler arasındaki müzakerelerde bu bölgenin yöneticisi İngiltere oldu. Bu arada Belçika, Avrupa ve Afrika’da başka topraklar elde etti.
Velbeeck’e göre bu arzu, Belçika’da uzun süredir devam eden inançtan ayrı değil.
Bazı Belçikalılar 1993-2013 yılları arasında Belçika Kralı olan Albert II’nin Bouillon’lu Godfrey’in soyundan geldiğine inanıyor. Godfrey, Temmuz 1099-Temmuz 1100’de Kudüs Krallığı’nın ilk hükümdarı oldu. Godfrey, kral unvanı yerine Kutsal Kabir’in Koruyucusu unvanını seçmiştir. Krallık Birinci Haçlı Seferi’nden sonra kurulmuştur.
Çeşitli ülkelerdeki birçok insan için Godfrey’in Fransa kıyılarında doğduğu söylenir. Ancak bazı Belçikalılar Godfrey’in Wallonia’da ya da Belçika’nın Fransızca konuşulan bölgesinde doğduğuna inanmaktadır. Bu nedenle bazı Belçikalılar krallarının hala Godfrey’in soyundan geldiğine inanmaktadır.
Diğer destekler
Brüksel ve Madrid’in Filistin’e verdiği destek önemlidir. Belçika ve İspanya 2012 yılında Filistin’in Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda gözlemci olarak kabul edilmesini desteklemiştir. Bu tanıma Filistin’e BM’de “üye olmayan devlet” statüsü kazandırdı. Kasım 2012’den önce BM Filistin’i bir devlet olarak tanımıyordu.
Brüksel-Madrid, AB’nin Filistin-İsrail işgali altındaki topraklarda üretilen ürünlerin özel bir etiketle etiketlenmesi girişimini de destekliyor. Etiketleme BDS hareketinin kampanyasına benzemektedir. Hareket, uluslararası toplumu işgal altındaki Filistin topraklarında ürün satın almaktan veya İsrail toplumuyla işbirliği yapmaktan kaçınmaya çağırmaya odaklanmıştır. Uluslararası mutabakata göre İsrail, Filistin’in Batı Şeria’daki birçok bölgesini yasadışı olarak işgal etmektedir.
Nisan 2023‘te, Wallonia bölgesinde bulunan Leige Şehri hükümeti BDS’yi desteklediğini açıkladı. Leige, Batı Şeria’daki İsrailli yerleşimciler tarafından üretilen ürünleri satın almama kararı aldı.
Bu arada Belçika hükümeti Filistin için rutin olarak fon ayırmaktadır. Bu fonlar Batı Şeria’da eğitim, sağlık ve girişimciliği güçlendirme programları için kullanılıyor.
2014 yılında İspanyol parlamentosu Filistin’in bir devlet olarak tanınmasına ilişkin bağlayıcı olmayan bir kararı kabul etti. Ancak Sanchez’in bu hafta Refah’a yaptığı ziyarete rağmen İspanya henüz Filistin’i resmen devlet olarak tanımış değil.
Madrid uzun zamandır 1967 sınırlarına dayalı bir Filistin devletinin kurulmasını desteklediğini açıklıyor. İspanya’nın bu tutumu Endonezya ve diğer bazı ülkeler tarafından desteklenen İki Devletli Çözüm ile de uyumlu.
Sanchez’in Refah’ta yaptığı açıklama İspanya’nın Filistin konusundaki tutumunun değişmediğini bir kez daha ortaya koymaktadır. Madrid Complutense Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olan Isaias Barrenada, AB’nin Filistin konusundaki tutumunu etkilemenin zor olduğunu ifade etmiştir. Bu tutum, 2023’teki Gazze Savaşı sırasında AB ve Batı’daki müttefiklerinin İsrail’i aşırı derecede desteklediği görüldüğünde açıkça ortaya çıkmıştı.
Şu anda Batı ve Orta Avrupa’nın çoğunluğu İsrail’i destekliyor. Dolayısıyla Sanchez’in AB’yi Filistin’i bir ülke olarak tanımaya teşvik etme çabası kolay olmayacaktır. “İspanya’nın AB’nin dış politika yönünü değiştirebileceğini hayal etmek zor. Ancak bu tutum AB’de ciddi bir farklılık olduğunu gösteriyor” dedi. (AFP/REUTERS)
Yazının orijinalini okumak için:
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *