“Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce Konferansı” yapıldı

“Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce Konferansı” yapıldı

T.C. Kültür Bakanlığına bağlı Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı tarafından organize edilen “Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce Konferansı” bu hafta sonu yapıldı. Konferansta İslamcılığın bütüncül ve alternatif bir yaklaşım sunduğu vurgulanırken, sorunların artık klasik külliyat ile ele alınamayacağı, neoliberalizmin de artık işe yaramadığı, Müslümanların artık yeni bir fikir sunması gerektiğine dikkat çekildi.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi’nde (İSAM) düzenlenen konferansa katılanlar arasında, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) Başkanı Abdullah Eren, İlke Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Lütfi Sunar’ın yanı sıra, İngiliz Leeds Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salman Sayyid, İngiliz York Üniversitesinden Burak Çalışkan, Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sari Hanafi, ABD’deki Delaware Üniversitesi’nden Prof. Dr. Muqtedar Khan, Ulusal Singapur Üniversitesinden Khairudin Aljunied ve Prof. Dr. Syed Farid Alatas, Saraybosna Üniversitesinden Prof. Dr. Admir Mulaosmanovic, ABD’deki Lake Forest College’dan Dr. Hazim Fazlic, Doç. Dr. Yusuf Ziya Gökçek ve Dr. Serhat Orakçı yer aldı.

Konferansta “Yeni Küresel Siyasetin Eşiğinde Müslüman Düşünce”, “Teoriden Gerçekliğe: Müslüman Düşüncenin Sosyal Boyutları” ve “Geçmiş ve Gelecek Arasında İslam’ı Yeniden Tasavvur Etmek” başlıklı paneller düzenlendi.

Bizim düşmanımız kim, dostumuz kim?

Leeds Üniversitesi’nden Prof. Dr. Salman Sayyid, işgalci İsrail sorununa karşı stratejik bir mücadelenin geliştirilemediğini belirtti. Bazı İslamcı hareketlerin başarısızlıklarının strateji eksikliğinden kaynaklandığını öne süren Seyyid, “Filistin’de olup bitenlere ilişkin bir mücadeleyi nasıl inşa ederiz. Bunu sormak zorundayız.” ifadesini kullandı.

Sömürgeciliğin büyük kısmının Müslümanlara uygulandığıyla ilgili bir bahsin sıklıkla unutulduğunu dile getiren Seyyid, şu değerlendirmede bulundu:

“Bizim düşmanımız kim dostumuz kim. Bununla ilgili bir ayrım yapılmalı. Siyaset kan dökülmeden yapılan savaş, savaş da kan dökülerek yapılan bir siyasettir. (Gazzeliler) Bu insanlar bir soykırıma maruz kalıyor ve halklar bu devletin etnik temizlik yapmak üzerine kurulu olduğunu görüyor.”

Seyyid, tıpkı tarih kitaplarında ABD’nin soykırım üzerine kurulmuş bir devlet olduğunun yazılmaması gibi bunun da tarih kitaplarında yer almayacağını vurguladı.

‘Sorunlar sadece klasik İslam külliyatıyla ele alınamaz’

Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden Prof. Dr. Sari Hanafi, “Sosyoloji konusunda araştırmalar yapıyorum ve ne zaman din konusunu açsam yanlış anlaşılma oluyor. Sadece Batı toplumlarında değil kendi toplumlarımızda neden tolerans yok sorusunu sormak gerekiyor.” dedi. Artık sorunların sadece klasik İslam külliyatıyla ele alınmayacağını vurgulayan Hanafi, ilahiyat alanında çalışanların diğer alanlara da girmesi gerektiğini vurguladı.

Hanafi, “Ümmet bağlamında düşünmek son derece önemli ancak çözümler için hep birlikte düşünmeliyiz. Bugün yaşanan sorunlarla nasıl mücadele edeceğiz gibi sorulara cevap bulmalıyız.” diye konuştu.

‘Müslümanların yeni bir fikir ortaya koyması gerekiyor’

Delaware Üniversitesi’nden Prof. Dr. Muqtedar Khan, İslam dünyasının Birinci Dünya Savaşı’ndan itibaren güç kaybettiğine dikkati çekerek, Müslümanların yeni bir fikir ortaya koyması gerektiğini dile getirdi. “İslami uyanış” fikrinin yeniden düşünülmesi gerektiğini vurgulayan Khan, adaletin sağlanmasının yeterli olmadığını bununla birlikte “ihsan” anlayışının da olması gerektiğini belirtti.

ABD ve siyonizmi eleştirmenin kolay bir şey olduğuna dikkati çeken Khan, Gazze’de işlenen katliama işaret ederek İslam ülkelerinin bununla ilgili neden bir adım atamadığını sordu. Khan, “Müslüman ülkeler Gazze’deki trajediye karşı 10 üzerinden kaç puanlık bir duruş sergiledi? Bence 1-2 puan ancak.” eleştirisi yaptı.

‘İslamcılık uluslararası alanda mevcut düzene alternatif olarak ortaya çıktı’

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Muhammed Hüseyin Mercan ise konuşmasında dünyada İslami hareketlerin önündeki zorlukları anlattı. İslamcılığın sosyal bir hareket olarak görüldüğünü ve küresel düzlemde doğru anlaşılamadığını söyleyen Mercan, “İslamcılık uluslararası alanda mevcut düzene alternatif olarak ortaya çıktı. İndirgemeci yaklaşım, İslami hareketin önemini görmüyor ve daha çok siyasi iktidarla ilişkilendiriyor.” dedi.

İslami hareketin diğer dini yapılardan iki yönde ayrıldığını vurgulayan Mercan, İslamcı yaklaşımın “din, hayat, toplum, siyaset, ekonomi” gibi kavramlarla kopuk olmadığını bunlara bütüncül olarak yaklaştığını kaydetti. Mercan, İslamcı yaklaşımın, üyelerine her şeyi kapsayan bir kimlik atfettiğini dile getirdi.

İslamcı hareketin dost-düşman ayrımı yaparak içinde bulunduğu coğrafyayla uyumlu olmak zorunda olduğunu söyleyen Mercan, “Toplumla barış içinde değilse toplumu değiştirmesi de mümkün olamaz.” ifadesini kullandı.

‘Neoliberalizm artık işe yaramıyor’

Ulusal Singapur Üniversitesinden Khairudin Aljunied, Güneydoğu Asya’daki “Müslüman Entelektüelizmi” konusuna değinerek, İslam’a göre, alimlerin insanlara karşı sorumlu olduğunu vurguladı. Aljunied, modern eğitimin aksine İslam öğreniminde disiplinler arasında çapraz bir alışveriş olduğunu ve geniş bir vizyon sunulduğunu belirterek, entelektüel geleneğin halen güçlü olduğunu ifade etti.

“İçinde bulunduğumuz çağın bazı problemleri var. İnternet ve sosyal medya bağımlılığı farklı sorunları önümüze çıkarıyor.” diyen Aljunied, liberalizmden sonra dünyanın yeni bir bölünme yaşandığını söyledi. Aljunied, zengin insanların daha fazla zenginleşmesinin halklara bir fayda sağlamadığını belirterek, neoliberalizmin artık işe yaramadığına dikkati çekti.

Filistin konusuna da değinen Aljunied, dünyadaki 2 milyar Müslümanın rengine, ırkına ve sınıfına göre ayrıldığını hatırlatarak, tam da bu yüzden Filistin gibi bölgelerde olanlara hiçbir şey yapamadığını belirtti. Aljunied şu ifadeleri kullandı:

“Ümmetin tarihini anlarken de sadece bir bölgeyi değil tüm tarihi ele almalı. Ve tarihsizleştirmeyi terk etmemiz gerekiyor. Hepimiz birbirimize bağlıyız. Müslüman dünyanın büyük çoğunluğu Asya’da yaşıyor ancak onların fikirleri yeteri kadar tartışılmıyor ve anlaşılmıyor. Müslümanların sadece Orta Doğu’da yaşayanlarmış gibi algılanması aynı zamanda bir ümmet reformu yapılması ihtiyacını doğuruyor.”

“İslam coğrafyasındaki toplumlar için İslam mümkün olan tek düşüncedir”

Uluslararası Saraybosna Üniversitesinden Prof. Dr. Admir Mulaosmanovic, Müslüman dünya görüşünün değişimine dair düşüncelerini ifade etti.

“İslam coğrafyasındaki toplumlar için İslam mümkün olan tek düşüncedir.” sözlerini dile getiren Mulaosmanovic, yakın zamanda dünyadaki değişimlerin İslam’ın geleneksel kurumlarını ve düşüncesini olumsuz etkilediğini belirterek, sömürgecilik gibi süreçlerin Müslüman entelektüellerin İslam inancını eleştirmesine neden olduğunu aktardı.

Alternatif bir paradigma olarak Müslüman düşüncesinin ahlak üzerine oluşturulması gerektiğini vurgulayan Mulaosmanovic, “Tek kutuplu dünyadan sonraki dönem çok kutuplu bir dünya inşasının başladığı zamandır ve Müslümanların da küresel bir siyasi özne olma fırsatı bulunmaktadır. Bunun gerçekleştirilmesi için ilk adım, öncelikle entelektüel alanda güvensizliği aşmaktır.” dedi.

Komünizmden kaçan Bosnalı Müslümanların laikliğe yakalanması

Lake Forest College’dan Dr. Hazim Fazlic ise Bosna Hersek’teki Müslüman entelektüellerin tartışmalarına yer vererek, komünizmin çöküşüyle Müslüman bir kişi olarak nasıl yaşayabileceklerini düşünmeye başladıklarını belirtti.

Fazlic, “Müslüman düşünürler, komünizmin çökmesi sonrası İslam’ın yeni yorumlarını, savaş ve soykırım konusu ile laik bir devlette nasıl yaşanabilir sorusunu düşünmeye başladılar. Bu sorulara cevap vermeye çalıştılar.” dedi.

Özbekistan’da İslam düşüncesi

York Üniversitesinden Burak Çalışkan, Asya ve Balkanlar’daki Çağdaş İslam düşüncesinin konuşulduğu son iki oturumdaki sunumunda, Özbekistan’daki İslam düşüncesini, “altın dönem”, Rus dönemi ve bağımsızlık dönemini anlattı. Yüzyıllardır Buhara ve Semerkand gibi merkezlerdeki medreselerin çok sayıda İslam alimini ve bilim adamını yetiştirdiğini anımsatan Çalışkan, Rus işgalinin kültürel ve entelektüel hayatı olumsuz etkilediğini vurguladı.

Çalışkan, bağımsızlık ve Sovyet döneminde yasak olan dini fikirlerin günümüzde yeniden tartışılmaya başladığını belirterek, bu süreçte Sufi geleneğin Özbek geleneği olarak sunulduğunu dile getirdi.

Bağımsızlıktan sonra Selefiliğin Özbekistan’da daha etkili olmaya başladığını kaydeden Çalışkan, geçmişte Selefilerin bazı bölgelerde kendi hakimiyetlerini kurma mücadelesi yürüttüğünü söyledi.

Çalışkan, 1998’den bu yana Özbekistan’da İslami muhalefetin sesinin daha yüksek çıkmaya başladığını aktararak, Özbekistan hükümetinin resmi bir İslam anlayışı kurmaya çalıştığını ifade etti.

Konferans hakkında

“Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce Konferansı” adı altında düzenlenen konferansta, Müslüman toplulukları dünya genelinde etkileyen çağdaş meseleleri masaya yatırmayı ve çağdaş Müslüman düşüncesine ilişkin anlayışı derinleştirmeyi hedefliyor.

Müslüman dünyasındaki çağdaş düşünceleri tartışmak için İstanbul’da bir araya gelen alanında uzman konuşmacılar, iki gün boyunca Müslüman dünyasındaki çağdaş düşünceleri tartıştı.

Öte yandan konferansta bir araya gelen Müslüman akademisyenler, düzenledikleri basın toplantısında, işgalci İsrail’in Gazze Şeridi’ndeki “insan hakkı ihlallerini” kınayarak, dünyaya acil eylem çağrısı yaptı.

Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı (YTB) tarafından yürütülen “Müslüman Dünyada Çağdaş Düşünce Projesi” 11 ciltlik kitap serisinden oluşuyor. 2020’de yayımlanan proje kapsamında Türkiye, Mısır, İran ve Hint Alt Kıtası, Kuzey Afrika, Güneydoğu Asya, Balkanlar ve Batı’da (Avrupa/ABD), Türk Dünyası, Arap Dünyası ve Sahra Altı Afrika’da Müslüman toplumların çağdaş birikimleri ele alınıyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *