Batılı demokrasiler ‘direnişi’ ilk kez ‘terör’ olarak tanımlamıyor

Batılı demokrasiler ‘direnişi’ ilk kez ‘terör’ olarak tanımlamıyor

Siyonist vahşete kanat geren batılı demokrasiler, Gazze’deki direnişi terör adı altında kötülemeye çalışırken, benzer yaklaşımı daha önce Libya, Cezayir ve Vietnam direnişlerine karşı da sergilemiş, kendi topraklarını savunan ve işgalciye direnenleri terörist olmakla itham etmişti.

İşgalci İsrail ablukası altındaki Gazze’nin direniş hareketi Hamas, dünyadaki pek çok kurtuluş hareketi gibi “terörist” damgası vurulmak istendi ve başta ABD olmak üzere Batılı demokrasiler tarafından “şeytanlaştırma” politikasına maruz kaldı.

Kurtuluş hareketlerinin batılı demokrasiler tarafından “terörist” olarak yaftalanması genellikle bu hareketlerin unsurlarına ya da içinde doğduğu halka karşı en çirkin suçları işlemek için kullanılıyor.

Gazze’de kadın, çocuk, genç, yaşlı ayrımı yapılmaksızın sivillerin siyonist İsrail ordusu tarafından öldürülmesi ve binlerce ton bomba kullanılarak altyapının tahrip edilmesi öncesinde de aynı şey yapıldı ve böylelikle dünya kamuoyu bu katliamları kabul etmeye hazır hale getirildi. Bu kapsamda Hamas, terör örgütü olmakla ve DEAŞ’a benzemekle suçlandı, Filistinliler ise siyonist Savunma Bakanı Yoav Gallant gibiler tarafından “insan-hayvan” olarak nitelendirildi. Yoav’ın “Biz insan hayvanlarla savaşıyoruz ve ona göre hareket ediyoruz.” şeklindeki sözleri, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) tarafından, “savaş suçlarına davetiye çıkartma” olarak yorumlandı.

Gazze’de işlenen suçların benzeri daha önce Batılı demokratik güçler tarafından Cezayir’de Fransa tarafından, Libya’da İtalya tarafından ve Vietnam’da ABD tarafında işlendi. Aslında tüm Avrupalı ​​sömürgeciler özellikle Afrika, Asya ve Latin Amerika’daki kurtuluş hareketlerini şeytanlaştırdılar ve halklarına köle, serf ve “hayvandan aşağı yaratık” muamelesi yaptılar. Bu da onların savaş suçu ve insanlığa karşı suç işlemelerini kolaylaştırırken, kendi yaptıklarını dünyanın gözünde ‘meşrulaştırma’ amacına matuftu.

Libya

Sömürge geçmişine dayalı demokratik devletler tarafından en korkunç nitelemelere maruz kalan direniş kahramanlarının en çarpıcı örneklerinden biri, İtalyanların işgaline karşı yirmi yıl (1911-1931) savaşan Libya direnişinin lideri Ömer el-Muhtar’dı.

İtalya hava kuvvetlerinin saldırılarıyla 11 Eylül 1931’de pusuya düşürülerek yakalanan Ömer Muhtar, İtalyanlar tarafından kurulan “sözde” bir mahkemede, isyan çıkarma ve vatana ihanetten yargılandı ve 16 Eylül’de idam edilerek şehid edildi.

“Çöl Aslanı” lakaplı Ömer el-Muhtar, idamının ardından sadece Libyalıların değil tüm dünyanın ve hatta faşist İtalya’nın gözünde direniş sembolü haline geldi. Bunun üzerine 16 Ekim 2021’de İtalya’nın Bingazi’deki Başkonsolosu Carlo Batori, Ömer Muhtar’ın Bingazi’deki türbesine çelenk bıraktı. Carlo, “Geçtiğimiz yıllarda ülkemdeki birçok lider, İtalyan halkı ve resmi kurumları adına, Libya halkının çektiği büyük acılardan üzüntü duyduklarını dile getirdi. İtalyalı bir yetkili olarak ben de bugün, bu üzüntüyü bir kez daha dile getiriyorum.” ifadesini kullandı..

İtalya’nın Libya’yı işgalinin ilk 20 yılında, o dönemde nüfusu 250 bin olan Müslüman Berka’nın dörtte biri öldürüldü, 100 bin Müslüman kamplara sürüldü ve birçoğu da buralarda hastalıktan öldü.

Batı demokrasilerinin himayesindeki işgalci İsrail şimdi aynı senaryoyu, daha çok Müslümanları katlederek ve halkı Gazze dışına tehcir ederek tekrarlamaya çalışıyor. Demokratik rejime sahip İtalya da İsrail vahşetine tam destek verenler arasında yer alıyor. Başbakan Giorgia Meloni, 21 Ekim’de siyonist başbakanı ziyaret ederek, İtalya’nın desteğini bizzat iletmişti. İtalya aynı zamanda, Gazze’de katliamı durdurmak için yapılan ateşkes çağrılarını da reddediyor.

Cezayir

Laik-demokrat Fransa da, Cezayir’deki sömürge yönetimine karşı başlatılan devrimi (1954-1962) ve bu harekete katılanları “terörist” olarak nitelendirmişti.

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun 29 Ekim’de başkent Cezayir’in güneyindeki Celfe kentinde bölge halkıyla gerçekleştirdiği bir buluşmada, Cezayirliler ile Filistinlilerin benzer şekilde terörist yaftalamasına maruz kaldığına dikkati çekti. Abdulmecid Tebbun, bu benzetmenin ardından “Filistinliler terörist değildir, olmayacaklardır. Hakkını, toprağını ve vatanını müdafaa eden terörist olamaz.” dedi.

Cezayir halkı, devrimcilere verdiği desteğin bedelini ağır ödedi; köyler yerle bir edildi, halkları tehcir edildi ve devrimcilere lojistik desteğin kesilmesi için yoğun denetim altındaki kamplara nakledildiler.

Cezayir, 8 senede 1,5 milyon insanını kaybetti, üstelik devrim sonrası nüfusu sadece 6 milyon civarındaydı. Aynı dönemde Cezayir’de 23 bin 652 Fransız askeri öldü.

Cezayirliler, Fransa’nın gelişmiş silahlarına karşı el yapımı bomba gibi basit silahlarla savaştı. Cezayir devrim liderlerinden El-Arabi Bin Mehidi 1957’de esir düştüğünde, Cezayirli kadınların, çantalarına gizledikleri bombaları Fransızların bulunduğu kafelerde patlatmasına tepki gösteren Fransızlara, “Bize uçaklarınızı verin biz de size el yapımı bombalarımızı verelim.” diyerek yanıt verdi.

Gazze’deki direniş güçleri de bugün bölgenin en gelişmiş ordusuna, silahlara ve teknik donanımına sahip olduğu söylenen İsrail’e karşı kendi imkanlarıyla geliştirdiği “Yasin-105” antitank roketleri ve Zevari isimli kamikaze dronlarla savaşıyor.

Fransa halen siyonist vahşete tam destek veren demokratik ülkeler arasında bulunuyor. Fransa cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, 24 Ekim’de Tel Aviv’de siyonist başbakanı ziyaret etmiş ve desteğini bizzat iletmişti. Fransa aynı zamanda, Gazze’de katliamı durdurmak için yapılan ateşkes çağrılarını da reddediyor.

Vietnam

Hamas’ın terörle suçlanması, sömürgeciliğe karşı verilen mücadelede tekrar tekrar gösterilen bir filmden başka bir şey değildi.

Fransa ve Vietnam kuvvetleri arasında 1954 yılında gerçekleşen Dien Bien Phu Muharebesi’nin kahramanı Vietnamlı General Vo Nguyen Giap de sömürgeci için “dersini tekrar etmeden anlayamayan aptal bir öğrenci” benzetmesini yapmıştı.

Sömürgecilerin ezici askeri üstünlüğünün, terörizmle suçlansa bile özgürlük için mücadele eden halkların idaresini yenmesi mümkün olmadı.

Direnişçileri terörle suçlayan bir başka devlet de ABD. 1955’te Vietnam’a müdahale etti ve “komünist yayılmacılığa” karşı güneyde kendisine müttefik bir hükümet kurdu. Kuzey Vietnam’dakiler ise ülkenin güney ve kuzeyinin birleşmesi için çalıştı.

Vietnam halkı ve arkalarında Vietnam kurtuluş ordusu, ABD’nin ve onun güdümündeki Batı’nın “terörist” olmakla suçladığı bir gerilla savaşı yürüttü ve 22 yıl sonra 2 Temmuz 1976’da Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti’ni kurmayı başardı.

ABD, halen siyonist vahşetin sürmesine en büyük desteği veren devlet. ABD başkanı bizzat Tel Aviv’e giderek desteğini iletirken, kıyımın durdurulması için yapılan ateşkes çağrılarını ise reddediyor.

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *