Efendim malumunuz, atların başına geçirilen takımın birçok fonksiyonu vardır… Birincisi, atın başına takılan at gözlüğüdür. At sağını solunu görmesin diye takılır ki daima karşıya bakıp dursun! Bundan dolayı yandan gelen tehlikeleri, at asla fark etmez. Bir tek ileri noktaya odaklanır, bir de sürücüsünün deh deh sesine!
İkincisi ise iki çenesi arasına geçirilen demirdir gem (livan) ki, onun sayesinde binici ata hükmeder. Sürücü atın gem’ini çektiği anda, at durmak zorunda kalır.
Üçüncüsü de, koşuyu kazananın at olmasına rağmen; aferinlerin, tezviratların, alkışların at için değil de, joker/sürücü için yapılmasıdır. Halbuki şöyle meşhur bir atasözümüz vardı: “Atı alan Üsküdar’ı geçerdi” Peki, at olmadan Üsküdar geçilir miydi? Hayır! Ama yine de bravolar at için değil, kurnazlığı sayesinde işi yürüten sürücü için yükseliyordu… Garip bir dünyada, garip bir toplumda, garip bir çevrede yaşıyoruz!
Şimdi gelelim Usulün, zaruretine…
Usul: “Kısaca, herhangi bir şeyi yerli yerinde kullanmak, sözü karşısındakini kırmadan dökmeden söylemek, bir kitabı okurken önce ön sözünden başlamak, ilim okumaya başlarken ilk önce okunması (mesela Arapça emsile, sarf nahv) gereken kitaptan başlamak, duvar örerken terazisinde olmasına dikkat etmek, bir cemaate giderken boş bulduğu yere oturmak ve saire; hepsi usulün birer örneğidir!
Peki, usul olmazsa ne olur? Usul olmazsa, istenen hiçbir hedefe varılmaz! Bir de bu işin üslubu vardır tabi… Üslup: “gerek topluma, gerek fertlere ve gerekse ailesine karşı; kaba saba davranmaktan kaçınmak, argo laflar telaffuz etmemek, hakaretvari cümleleri mümkün mertebe sarfetmemek, bulunduğu ortamın rengine, nabzına, seviye ve anlayışlarına göre davranmaktır…
Bugünkü topluma bakıldığında, özellikle sosyal medya ortamında; bir kısım kişilerin, ahlaki ve insani olmayan laflarla birbirlerine hakaret ettikleri görülmektedir. Birbirlerinin mahremine kadar dil uzatanların, bol olduğu bir toplumda; Usul ve Üslup’tan bahsetmek de galiba biraz yavan kalmaktadır… Çünkü yaşadığımız modern çağda, dijital ahlakla eğitilmiş olan insanların; hiçbir konuda Usul ve Üslup’a riayet etmedikleri müşahede edilmektedir…
Mesela, olaylara sadece moda, modernleşme, batıya ayak uydurma gözlüğünden bakan biri; herkesin kendisi gibi olması ve davranmasını temenni eder ki, bu anlayış temelden yanlıştır. Toplumun manevi değerlerini hiçe sayıp, toplum içerisinde, sokakta, parkta, otobüste, alışveriş merkezlerinde; göbeğini, göğsünü, bacağını açıp ve bunu ilericilik olarak kabul eden birine, hangi usul ve üslup’tan bahsedilebilir ki? Tercih onundur, istediği her şeyi yapması onun özgürlük hakkıdır demekle, yanlışa ve günaha ortak olunmuyor mu?
Son yirmi yıldır, genelde tüm Türkiye’de özelde ise, aşiretlerin kenti olan şehrimizde; müstehcenlik almış başını gidiyor ve en kenar mahallelere kadar sıçramış durumda. Allah aşkına, giyinmenin de bir kuralı, bir adabı ve ahlakı vardır. Kişi Müslüman olmasa dahi, diğer insanların inancına karşı saygılı olmak zorunda değil midir?
Ama gariptir, bugün Müslümanların muhatapları, gayri Müslimler değil; tamamen müslümanlar olmuşlardır! Hakikatten, söz konusu vaziyette olanların hiçbirisinin gayri Müslimlerin çocukları/kızları değil; tümü aşiretleri, kabileleri olan ve birçoğu da namazlı niyazlı (!) insanların çocuklardır. Bu nasıl bir zihin ve inanç dezenformasyonudur Allah aşkına?
Müslümanların son yirmi yılda yetiştirdikleri nesle bakın, içiniz kararmaktadır. Tipik tipik giyinme ve tıraş şekilleriyle, bazılarının insandan başka her şeye benzediklerini görürsünüz!
Yaşadığımız toplumda, at gözlüğü takıp dünyaya bakan nevzuhur bir nesil, Allah’ın ve Resulü’nün emir ve yasaklarına uymamanın en zirve noktasına çıkmıştır! Şimdi gel de bunlara, usul ve üslup’tan bahset? Birçoğu saygısız, ukala, adap erkan bilmez, küçük büyük, hürmet saygı gözetmez; konuştukları da çamur gibi karşısındakilerin yüzüne sıçrar…
Ne yazık ki geldiğimiz son nokta budur! İnkâr eden varsa beri gelsin?
Adam genç kızının ve oğlunun her yanlışına göz yumuyor, yaptıkları hatalarına ses çıkarmıyor, gençliklerini yaşasınlar diye onların yapmış oldukları yanlış ve hatalarına ön ayak olurken; aslında onların ateşte yanmaları için gayret gösterdiğinin farkında bile değil zavallı herif!…
Efendim, at gözlüğünden dünyaya ve olaylara bakan fert ve toplumların; usul ve üslup’tan, adap ve erkandan, haya ve edepten, kural ve saygıdan anlamaları mümkün değildir!…
Rabbim, ayaklarımızı hak üzere sabit kıl. Amin ya Rabbelâlemin. (26 Haziran 2023)
Nusret Yılmaz / Gazete İpekyol
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *