Mahmud Abbas, Çin’den ne bekliyor?

Mahmud Abbas, Çin’den ne bekliyor?

“İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasının ardından bölgede değişen manzara İsrail-Filistin ilişkilerinde bir çözüme yol açar mı?” sorusu gündeme geldi. Çin’e göre ise İsrail sorununun çözümü, Filistin’e 1967 sınırları içinde bir devletin kurulmasına bağlı.

Araştırmacı Dr. Hüseyin Korkmaz, AA için kaleme aldığı yazısında Mahmut Abbas’ın Çin gezisini, üç soru çerçevesinde ele aldı. Korkmaz’ın yorumu şöyle:

Abbas’ın Pekin ziyareti ne anlama geliyor?

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in daveti üzerine Pekin’e gerçekleştirdiği resmi ziyaret sırasında iki ülke arasında stratejik ortaklık kurulduğu duyuruldu. Bahse konu ziyaret iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerinin tesis edilmesinin 35. yılı dolayısıyla yapıldı. Ziyaret sonrasında Mahmud Abbas “tek Çin” politikasını desteklediklerini ifade ederken Çin’in Filistin-İsrail husumetinin sona erdirilmesinde arabulucu olması gerektiğinin altını çizdi. Bu vurgu, Filistin’in Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) arabuluculuğuna güvenmediğine ve Çin’in Orta Doğu’da artan nüfuzuna işaret ediyor. Şi Cinping, Filistin’e insani yardımların artırılması çağrısı yaparken barış görüşmelerinin doğru bir strateji üzerinden yapılması gerektiğini vurguladı. İki lider geçen yıl aralık ayında, Çin ile Arap ülkeleri arasında Suudi Arabistan’da düzenlenen bir zirvenin oturum aralarında da görüşmüştü.

Şi Cinping-Mahmud Abbas görüşmesi, Çin’in Orta Doğu’da artan arabulucu rolünün daha da güçleneceği beklentisi yarattı. “İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasının ardından bölgede değişen manzara İsrail-Filistin ilişkilerinde bir çözüme yol açar mı?” sorusu yeniden gündeme geldi. Çin’in bir süredir bu konuda adım atmaya istekli olduğu biliniyor. Çin daha önce de 2013, 2017 ve 2021 yıllarında İsrailliler ile Filistinliler arasındaki ilişkilerde arabuluculuk yapmayı teklif etmişti. Ancak bugüne kadar yapılan teklifler Şi’nin bu ziyarette açıkladığı 3 maddelik plandan çok da farklı değil. Çin tarafı, üç maddelik planında Filistin meselesi konusunda yine 2 devletli çözüm vurgusu yaptı. Şi, “Filistin meselesinin temel çözümü 1967 sınırları dahilinde başkenti Doğu Kudüs olan ve tam egemenliğe sahip bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasına dayanmalıdır.” dedi.

Çin-Filistin stratejik ortaklığı siyasi bir çözümün kapısını aralar mı?

Çin’in özellikle son zamanlarda Orta Doğu özelinde yoğun bir diplomatik çaba içinde olduğu biliniyor. Sekteryan bir rekabetin ortasında yer alan İran ve Suudi Arabistan yakınlaşması bu çabaların en somut çıktısı olarak dikkati çekiyor. Küresel Güvenlik Girişimi’ni resmi olarak duyuran Çin’in bu kapsamda küresel ölçekte güvenlik merkezli sorunlara “arabulucu” formatında yaklaşması bölgede etkisini hissettirmeye başladı.

Filistin-İsrail arasında cereyan eden kronik kriz de Çin’in ilgisini çeken noktalardan birisi. Geçen nisan ayında Çin Dışişleri Bakanı Çin Gang, İsrailli ve Filistinli mevkidaşlarıyla görüştü ve Pekin’in barış müzakerelerine yardım etmeye istekli olduğunu söyledi. Yine Gang, Şark’ul Avsat gazetesine verdiği bir röportajda, Orta Doğu’nun diğer ülkelerin arka bahçesi olmadığını özellikle vurguladı.

Çin’in 2 taraf ile de uzun süredir yoğun ilişkiler geliştirdiği görülüyor. Çin’in Filistin ile olan yıllık ticareti 158 milyon dolar iken İsrail ile olan ticareti 25 milyar dolar seviyesinde. Dolayısıyla Çin’in Filistin meselesinde tarafları motive ederken bu hassas ticari dengeyi de gözeteceği muhakkak.

İki ülke arasında kurulan stratejik ortaklığın siyasi bir çözümün kapısını aralayıp aralamayacağı belirsiz. Bu biraz da uluslararası toplumun, İsrail’in ve Filistin’in tutumlarına bağlı olacak gibi görünüyor. Çin’in uzun süredir Filistin meselesi karşısında kararlı ve tutarlı bir tutum takındığı biliniyor. Çin’in bölgedeki nüfuzu artabilir. Ancak bu, barışın kısa sürede sağlanacağı anlamına gelmeyebilir.

Bu noktada, Çin-İsrail ilişkileri bölgedeki sorunun çözümünde bir başka kilit unsur. Çin ve İsrail ekonomik, askeri ve kültürel alanlarda yoğun bir ilişki ağına sahipken aynı durum siyasi meselelerde farklılaşıyor. Çin’in Filistin meselesindeki tutumu ve İsrail’i tatmin etmeyen görüşleri diğer alanları etkilemese de siyasi alanda bir tıkanmaya neden oluyor.

Çin, Filistin görüşmeleriyle neyi hedefliyor?

Çin, Orta Doğu’ya kademeli bir angajman yaklaşımıyla giriyor. Önceliği enerji kaynaklarının ve ticaret yollarının güvenliği şeklinde özetlenebilir. Buna ek olarak, Suudi Arabistan-İran yakınlaşması ve Filistin meselesindeki tavrı ile netameli konularda da diplomasi merkezli bir çabanın içinde. Çin bu çaba ile bölge ülkelerine kritik meselelerin aslında çözümsüz olmadığını gösteriyor. Öte yandan yıllardır bölgede yerleşik olan ABD menşeli mevcut güvenlik mimarisinin bu kriz noktalarının altından kalkamadığı algısını öne çıkarıyor.

Çin’in temel hedefi Filistin sorununun hemen çözümünden ziyade 2014’ten beri kesilen barış görüşmelerini yeniden başlatıp ilerletmek ve konuyu tekrar gündeme getirmek. Çin de Filistin meselesi gibi bir konunun kısa sürede çözülmeyeceğini çok iyi biliyor. Barış görüşmelerinin kurumsal ve küresel bir çerçevede yeniden başlamasının gerekliliği üzerinden İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasının kendisine kazandırdığı diplomatik itibarı perçinlemek istiyor.

Çin’in bir başka önemli amacı ise resmi olarak duyurduğu Küresel Güvenlik Girişimi’ni Filistin meselesinde gösterilen çabalarla tahkim etmek ve girişimin daha çok gündeme gelmesini sağlamak. Bu nedenle Filistin konusunda cereyan eden arabulucu rolünün Küresel Güvenlik Girişimi bağlamında Çin’in itibarı açısından ciddi bir katkısı olacağı kesin. Çin’in bu çetrefilli sorun karşısında somut bir şeyler yapmasını beklemek şu an için gerçekçi görünmüyor. Bunun yerine konunun gündeme gelmesi ve Birleşmiş Milletler (BM) gibi küresel kurumlar çerçevesinde ortaya çıkabilecek diplomatik faaliyetler yoğunluk kazanabilir.

Sonuç olarak, Çin’in bu tarz kritik meselelerde olaya direkt müdahil olmaktansa proaktif bir katılımı tercih ettiği; süreçleri olumlu anlamda mobilize etmeye çalıştığı; ticari, diplomatik, siyasi çıkarlarını optimize etmeye çalıştığı görülüyor. Çin’in üst düzey diplomatı Vang Yi’nin “Filistin meselesi Orta Doğu sorununun özünde yer alıyor.” söylemi Çin’in konuyla ilgili yaklaşımını özetler nitelikte. Bölgedeki devasa altyapı projeleri ve Kuşak Yol Girişimi gibi projeler düşünüldüğünde Çin’in bölgedeki barıştan en çok nemalanacak ülke olacağına şüphe yok.

[Dr. Hüseyin Korkmaz, bağımsız araştırmacı.​​​​​​​]

Paylaş :

Leave a Comment

Your email address will not be published. Required fields are marked with *