Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde sunulan bir yüksek lisans tezinde, İslam, Hıristiyanlık ve Yahudilikte ‘kutsal gün’ anlayışının kökenleri araştırıldı.
Dünya üzerinde en çok müntesibi bulunan üç dinin ‘kutsal’ kabul ettikleri günlere ilişkin anlayışlarının nasıl geliştiğine ilişkin yapılan bir araştırma, Akdeniz Üniversitesi’nin internet sayfasında yer aldı. 2021 yılında yapılan tez çalışmasında, Cuma toplanmasının aslında Arûbe günü olarak bilinen günde yapıldığı, bunun Arap kültüründe bir yeri olup olmadığı araştırıldı.
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da Kutsal Gün Fenomeni başlığını taşıyan tezde, Hıristiyanlık ve Yahudilikte toplanma günlerinin de tarihsel kökenleri incelendi.
Vildan Güven imzasını taşıyan yüksek lisans tezinin sonuç kısmının bir bölümünde şu bilgiler paylaşılıyor:
“Cuma’nın kökeninin tarihi ve kültürel arka planları noktasında araştırmaya, birbirleri ile ilişkili olduğu düşüncesiyle Yahudilik ve Hıristiyanlıktan başlanmıştır. Bu bağlamda haftalık kutsal toplanma günü olarak Cuma’yı kabul eden İslâm ile Yahudilik ve Hıristiyanlık arasında, haftalık kutsal toplanma gününün varlığı ve bu günlerde söz konusu dinlerin mensuplarının kendi ibadethanelerine giderek kendilerine has ritüeller gerçekleştirmeleri açısından benzerliklerin olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bahsi geçen benzerlikler bizlere, yalnızca, İslam’da da haftalık toplanma gününün mevcudiyeti konusunda kaynaklık etmekte ancak haftalık kutsal toplanma günü olarak neden Cuma gününün seçildiği konusunda herhangi bir sonuca ulaştırmamaktadır.
İslam’ın içerisinde doğduğu Arap kültürü incelendiğinde ise Arap toplumunda İslam dini ortaya çıkmadan önce insanların bir araya gelerek ibadet ettikleri “Arûbe” gününe rastlanmaktadır. Cahiliye Arap toplumunda, Cuma gününe karşılık Arûbe gününün kullanıldığı, Arûbe gününün, içerisinde bir araya gelinerek gerçekleştirilen ibadetleri barındırdığı ve bu ibadetler arasında hutbenin de yer aldığı gibi dikkat çekici noktalar bulunmaktadır. Ayrıca belirtmek gerekir ki İslami kaynaklarda Arûbe gününde var olan hutbenin Hz. Muhammed’in dokuzuncu dereceden dedesi olan Ka’b b. Lüeyl tarafından verildiği bilgisinin yer alması da tarihi verileri destekler nitelik taşımaktadır.
Cumanın kökeninin Arûbe dışında, Hz. İbrahim dönemine dayanıyor olabileceğine dair görüşler de bulunmaktadır. Bu görüşe, Hz. İbrahim dönemini ele alan tarihi kaynaklar incelendiğinde “Arûbe” veya “Cuma” ismiyle bir araya gelinip ibadet edilen özel bir güne rastlanmadığından itibar edilmemektedir.
Diğer taraftan Cuma’nın Medineli Müslüman Araplar tarafından Yahudi ve Hıristiyanlardaki haftalık kutsal toplanma gününe karşılık ortaya çıkarıldığına dair görüşler de mevcuttur. Ancak söz konusu görüş geçerli olarak kabul edildiğinde yine neden Cuma günü seçildiği sorusuna cevap bulunamamaktadır. Netice itibariyle Cuma’nın Medineli Müslümanlar tarafından ortaya çıkarıldığı görüşü, Cuma gününün kökeninin Arûbe olduğu görüşüyle ilişkilendirerek çözüm yoluna gidilmiştir. Bu bağlamda, Medineli Müslüman Arapların haftalık kutsal toplanma günü olarak Cuma’yı seçmiş olmalarının, eski Arap toplumunun yani atalarının da geçmişte bahsi geçen bu günde bir araya gelerek ibadet etmelerinden kaynaklanıyor olabileceği düşüncesine ulaşılmaktadır.
Yer verilen bilgilerden hareketle genel bir değerlendirme yapıldığında Cuma gününün kökeninin eski Araplarda var olan Arûbe gününe dayandığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bu noktada İslam’ın Cuma günü hususunda kültürü tamamen ortadan kaldırmak yerine İslami çerçeveye büründürme metodunu izlediği yorumu yapılabilir. Zira Arap toplumunda insanların bir araya gelerek ibadet ettikleri ve hutbe verdikleri bir gün zaten mevcuttu. Ancak İslam ile birlikte bu gün, Allah’ın kutsal kabul ettiği, içerisinde namaz ve İslam dininin hükümlerinin yer aldığı hutbeleri barındıran bir güne dönüşmüştür.
Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam dinleri haftalık kutsal gün fenomeni bağlamında karşılaştırıldığında şu sonuçlar çıkarılabilmektedir:
Her üç din de haftalık kutsal günlerde o dinlere ait ibadethanelere gidilerek belirli ritüeller gerçekleştirilmesi bağlamında benzerlik taşımaktadır. Diğer taraftan Yahudilikteki Cumartesi (Şabat) günü içerisinde yasaklar barındırması açısından her ne kadar İslam’daki Cuma gününe kısmi olarak benzerlikler taşısa da -Cuma vaktinde eğlence ve ticaretin Allah tarafından yasaklanması- temelde İslam’daki Cuma gününden de Hıristiyanlıktaki Pazar gününden de ayrılmaktadır.
Hıristiyanlıktaki Pazar günü ise diğer iki dindeki haftalık kutsal günler ile karşılaştırıldığında daha az özgün olması ve Hıristiyanlığın ortaya çıktığı günden itibaren var olmaması/ kutsal kabul edilmemesi noktasında tezatlık taşımaktadır. İslam’daki Cuma günü, Kur’an merkezli ele alındığında yalnızca içerisinde gerçekleştirilen ibadet merkezli olarak kutsallığın aktarılması yönünden Cumartesi ve Pazar günlerinden farklılık arz etmektedir. Tanah ve Yeni Ahit’te Cumartesi ve Pazar günlerinin sıkça yer alması ve kutsallığının farklı boyutlarına vurgunun var olması, bahsi geçen farklılığı destekler nitelik taşımaktadır.
Aynı zamanda Yahudilikteki Cumartesi günü tam gün bir dinlenme, işe ara verme, evde yemek yeme, ardından ibadethanede anma minvalinde gerçekleştirilirken; Hıristiyanlıktaki Pazar günü, sabah ve akşam olmak üzere günde iki kere, ibadethanelerde ve dini önderler eşliğinde anma, İslam’da Cuma ise öğle vaktinde dini önder eşliğinde namaz kılınarak anma şeklinde icra edilmektedir.”
Yüksek lisans tezinin tamamını okumak için: Yahudilik, Hıristiyanlık ve İslam’da Kutsal Gün Fenomeni
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *