Hüküm koyma yetkisi hem resmî hem de fiilî olarak Allah’tan alınıp meclislere verileli çok oluyor fakat buradaki asıl fecaat, bunu dindarların kanıksamış olmasıdır. Artık değişim-dönüşüm bizzat dindarların eliyle yürütülmektedir.
Altmış küsür milyonluk seçmen kitlesi ‘milletçe’ oyunu kullandı ve seçim Cumhurun ‘başarısı’ ile sonuçlandı. Artık Cumhur işine bakabilir. Yenilen muhalefet, sonucu dilerse büyük bir başarı, dilerse büyük bir hüsran sayabilir, asıl hüsranın ne olduğunu bilmeden. Cumhurun lideri ise yenmenin aşkı ile coştukça coşabilir, duygularını bir meyhane şarkısını avazının çıktığı kadar yüksek tonda seslendirerek ifade edebilir.
Şimdi yığınların, büyük bir başarı öyküsü ile üzerlerine karanlıkları bir yorgan gibi örtme zamanıdır. Her şeyi, her şey olan lidere havale ederek, seçim cihadıyla kazandıkları, kutsaldan arındırılmış bir hayatın tadını çıkarmak için planlar yapabilir, hayaller kurabilirler. Ülkenin tatil beldeleri onları beklemektedir.
Dini bütün seçmen kitlesi, dini Cumhur(ittifakın)a has kıldı. ‘Cumhur’uyla, ‘Millet’iyle bir bütün halinde modern Türkiye bütün İslamî değerleri yapı bozumuna uğratmayı sürdürmektedir. Tahrife tabi tutulmadık kavramımız, kirletilmedik değerimiz kalmadı. Batı uygarlığı yegâne hakikat olarak bütün bir topluma dayatılmaktadır. Dün uğruna gözyaşı döktüğümüz hedeflerimiz bugün bir paçavraya çevrilmektedir. Varılan sonuç şu: Her şey yalan, demokrasi gerçek.
Hüküm koyma yetkisi hem resmî hem de fiilî olarak Allah’tan alınıp, meclislere verileli çok oluyor fakat buradaki asıl fecaat, bunu dindarların kanıksamış olmasıdır. Artık değişim-dönüşüm bizzat dindarların eliyle yürütülmektedir. Herhangi bir kutsalın taciz edilmesi dindarları rahatsız etmiyor, memnun ediyor. Baltanın sapına bakıyorlar, ‘bizden’ diyorlar.
80’li, 90’lı yıllarda ülkenin işkenceyle meşhur olmuş birçok hapishanesinin duvarlarında “Burada Allah yok, Peygamber izine gitti” diye yazdığı söylenirdi. Artık o hapishaneler yok, kimisi müze yapıldı, kimisi kültürel mekanlara dönüştü. Ama bu arada çok büyük bir şey daha oldu: Müzeye dönüşen hapishaneler misali, ülkenin tamamında Allah ‘var ama yok’ oldu, Peygamber de süresiz izinli sayıldı. Allah’tan ve Rasûl’den boşalan mevkiye bir ‘hiç’ (nihil) ikame edildi. Evet, ‘Cumhur’uyla, ‘Millet’iyle bütün toplum hiçleşmektedir. Hani Necip Fazıl zindanı, “buradan insan mı çıkar, tabut mu?” diye tanımlıyordu ya, hiçlik Türkiye’sinden de deist mi çıkar, ateist mi, feminist mi, nihilist mi, o tam belli değil.
Nihilizm ‘dindarlaşıyoruz’ görüntüsüyle gelmektedir.
Bunları sadece bir durum tespiti yapmak, meçhule doğru gidişimizin vahametini anlatmak için yazıyoruz. Yoksa hayatın ve her şeyin âlemlerin Rabbi Allah’ın elinde olduğunu biliyor, mülkün sahibinin Allah olduğuna iman ediyoruz. Allah’tan yana umudumuz hiçbir zaman sönmeyecektir. Dünyanın bir ülkesi değil, bütün ülkeleri bir araya gelse Allah’ın muradına aykırı bir tek toz zerresi bile kaldıramazlar, Allah’ın nurunu söndüremezler.
Bizler bütün kötülükleri bir tek şahsa ya da bir gruba, bir partiye yükleyerek, kendilerini aklayanlar olmaktan Allah’a sığınırız. Nebevi ahlak da bu değildir. Şu hâlde Allah’a, rasûllerine, kitaplarına ve ahiret gününe iman eden her mümin, hayatı demokratik seçimlere göre kurgulamaksızın, önce kendi nefsine sonra da sözünün ulaştığı herkese Allah’ın dinini tebliğ etmekle yükümlüdür. Bizler kavmimizin, Allah’a tam iman etmemiş olanlarıyla aynı gemide hiç olmadık. Biz Kur’an merkezli İslam’ı Nuh’un gemisi ittihaz edinmişiz. O gemi bütün müminlerin gemisidir. O gemiye binmeyi türlü bahanelerle reddedenleri de Nuh’un oğlu temsil etmektedir.
Bizler sadece İslam’a çağırırız, sadece Allah’a kul, Muhammed’e (sav) ümmet, Kur’an’a tabi oluruz. Gerisi hüsrandır. Laiklik, demokrasi ve benzer ideoloji ve dünya görüşlerinden, cehennemin aksine, cennete giden bir yol bulunmamaktadır. Cennetin yolu sadece İslam’ı din edinmekten ve ona hiçbir düşünceyi ortak koşmamaktan geçmektedir.
Demokrasi adı altında bütün bir ümmete Allah’sız bir hayatın dayatıldığını anlama vakti hala gelmedi mi? Kur’an’ın bizi kullara kulluktan vazgeçip, kulların Rabbi Allah’a kul olmaya çağırdığını hatırlama zamanında değil miyiz? Duyanlara, duymayanlara, sağır ve kör sultanlara duyurmak isteriz.
(Venhar)
Leave a Comment
Your email address will not be published. Required fields are marked with *